Arşiv

  • Nisan 2024 (10)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    İki krizin enflasyon öyküsü
    Fatih Özatay, Dr. 08 Nisan 2010
    Bir çırpıda söyleyeyim: 2001 krizi ile son kriz sırasında gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) açısından yaşananlarla, enflasyon açısından yaşananlar tamamen zıt. Bu zıtlığın arkasındaki olası nedenlerin para politikasının ileride alacağı biçimi belirlemekte önemli rol oynamaları mümkün olabilir. Açmaya çalışayım. Ama önce geçen perşembe günü bu köşede yer alan GSYH grafiğini tekrar vereyim. Grafik 1'de, 2001 krizi sırasındaki GSYH verileri ile son kriz sırasındaki GSYH verileri üst üste gelecek şekilde yer alıyor. Her iki krizden önceki zirve GSYH değerleri 100 ile temsil ediliyor. Geriye kalan dönemlerin GSYH değerleri de bununla uyumlu olacak şekilde hesaplanıyor. Zirveden önceki son dört çeyreklik dönemle, krizden sonra tekrar eski zirve değerine ulaşıldığı dönemi kapsayan bir pe [Devamı]
    Bir paketin her bileşenine 'hayır' tümüne 'evet' denilebilir mi
    Hasan Ersel, Dr. 07 Nisan 2010
    Anayasada değişiklik paketinin toptan oylandığını düşünelim. Ortalıkta bir paket olduğuna göre farklı konular ele alınıyor. Oy verenlerin bu konuların bazılarına olumlu bazılarına ise olumsuz bakması doğal. Bu durumda anayasa değişikliğine 'evet' mi diyecek, yoksa 'hayır' mı? Yanıtlaması kolay bir soru değil. Çünkü, oy veren bazı değişiklikler için "Önerilmesi iyi olmuş" diye düşünürken diğer bazılarına 'şiddetle' karşı çıkabilir. Tercihlerdeki bu yoğunluk farkı ise değişikliklerin çoğuna olumlu bakan bir oy verenin, paketinin tümüne olumsuz oy vermesine yol açabilir. Bu biçimde düşünenlerin, önemlice bir azınlık oluşturmaları durumunda ise anayasal sorunlar siyasal gündemi işgal etmeye devam eder. Bunun çaresi ise bu türlü düşünenlerin hiç olmazsa görüşlerinin yumuş [Devamı]
    Ekonomideki negatif ayrışma süreci iyi değildir
    Güven Sak, Dr. 06 Nisan 2010
    Zaman yine zamanların en iyisi ve de zamanların en kötüsüdür. Kimileri için ekonomi acayip tıkırındadır. İçinde bulunduğumuz iktisadi toparlanma sürecinin temel özelliği, sergilediği ikili yapıdır. Bir yanda iktisadi toparlanma varken öte yanda derin bir depresyon havası hüküm sürmektedir. Ortada sözde bir 'iyi' ve 'kötü' şirket ayrımı vardır. Ekonomimizdeki bu negatif ayrışma süreci iyi değildir. Kredi faizleri en düşük düzeyindedir. Bankaların elinde dağıtacak nakit kaynak vardır. Şirketlerimizin bir bölümü ise nakde açtır. Ama bunlar birbirlerini bulamamaktadırlar. Ne demiştim, sizlere bir süre önce? "Faizlerin düşüşü hayra alamet olmayabilir" demiştim. Nitekim onun 'ekonomideki ikili ayrışmaya', yani bu negatif ayrışmaya alamet olduğu artık daha iyi belirginleşmeye başladı. [Devamı]
    Çöpe gitmesi gereken teoriler
    Fatih Özatay, Dr. 05 Nisan 2010
    Nobel ekonomi ödülüne sahip Amartya Sen 'kimlik ve şiddet' adlı kitabının 'kültür ve esaret' bölümünde kültürel genellemeler hakkında şöyle diyor: "Böyle genellemelerin popüler inançta ve gayri resmi iletişimde çok yaygın olduğu kolaylıkla görülebilir. Üstü örtük ve çarpıtılmış inançlar çoğu zaman ırkçı şakalara ve etnik kara çalmalara konu olmakla kalmazlar, bazen kendilerini büyük teoriler olarak da dışa vururlar. Kültürel önyargılar ile sosyal gözlem arasında (ne kadar sıradan olursa olsun) rastlantısal bir korelasyon söz konusuysa, buradan bir teori doğar ve bu rastlantısal korelasyon ardında hiçbir iz bırakmadan yok olduğunda bile, bu teori ölmeye razı gelmeyebilir." Sen, bölümün girişini şu saptamayla bitiriyor: "Teorilerin fiilen gözlemlenebilen olgusal dünyaya oldukça kar [Devamı]
    Belediyeye disiplin yetmez, yönetim anlayışı tepeden tırnağa değişmeli
    Hasan Ersel, Dr. 05 Nisan 2010
    Belediyelerin borçlarının tahkim edileceği biçiminde bir haber çıktı. Hükümet bunun doğru olmadığını kesin bir dille ifade etti. Belediye borçlarına ilişkin yeni bir kural getirildiği açıklandı. Bu kurala göre borçlarını artırmayan belediyelerin eski borçları için bütçelerinden sadece yüzde 25 kesilecek. Borcu artan belediyelerden ise yüzde 40 kesilmeye devam edilecek. Baştan bu açıklamayı duyduğuma memnun olduğumu söyleyeyim. Ancak, benim 'memnun olmamla' durumun 'memnuniyet verici olması' arasında fark var. Bir örnek verip tekrar belediyelere döneyim: Anladığım kadarıyla 2010 yılında GSYH'deki düşme oranının yüzde 4,7 olması, pek çok kimseyi 'memnun' etti. Ama GSYH'deki, gerileme, aslında pek de 'memnun olunacak' bir olay değil. Buna karşılık, 2009'un son çeyreğinde, ekonomin [Devamı]
    Ama hatasız kul olmaz ki
    Fatih Özatay, Dr. 04 Nisan 2010
    2009'a ilişkin açıklanan gayri safi milli hasıla verilerinin yorumundan sonra şimdi günah çıkarmaya geldi sıra. Bu köşede yaklaşık on üç ay önce (9 mart 2009 günü) 'canını sıkmak istemeyen okumasın' başlığı altında 2009'a ilişkin büyüme tahminlerim yer aldı. Tahminler teknik bir modele dayanılarak yapılmıştı. Temel senaryo altında 2009 küçülmesi tahmini yüzde 6.5  8.5 aralığında çıkıyordu. Buna karşın en olumlu senaryo olan beşinci senaryoda ise küçülme hızı yüzde 3.3  4.6 arasında tahmin ediliyordu. Yöntem şöyleydi: 1998-2008 dönemi için çeyrek dönemlik veriler kullanılarak oldukça küçük ve basit bir model kurulmuştu. Bu basitlik her türlü ayrıntıdan kurtularak sadece büyümeye odaklanmaya yarıyordu. Modelde mal ve hizmet ithalatı, özel yatırım, özel tüketim ve milli geliri bel [Devamı]
    2154'te Dünya Nasıl Olur? (2) 'Bizim damat korsan olarak çalışıyor'
    Güven Sak, Dr. 03 Nisan 2010
    Geçenlerde lafa şöyle bir başlamıştım sonra araya başka konular girdi. Gelin bıraktığımız yerden bir devam edelim. Soruyu hatırlıyor musunuz? Soru şuydu: "2154'te dünya nasıl olabilir?" (http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=137046&YZR_KOD=6) Soru, doğrudan Avatar filmi kaynaklıydı. Bu yıl Oscar Avatar'a gitmedi ama soru benim kafamdan silinmiş değil. Siz de etrafımızdaki dünyada neler olup bittiğini izlemiyor musunuz? İzlemekte fayda var. Bugün azıcık Somali taraflarına bir bakalım ve başlattığımız muhabbete devam edelim: Sizce bu gidişle 2154 yılında dünya nasıl olur? Geçen sefer, size "Madagaskar'ı biliyor musunuz?" diye sormuştum. Bugünün konusu ise Somali olsun isterseniz. Sahi, Somali'den haberdar mısınız? Somali, kız annelerinin "Vallahi, bizim damat kors [Devamı]
    Çift karakterli bir büyüme analizi
    Fatih Özatay, Dr. 01 Nisan 2010
    Dün 2009'da ekonomimizin ne kadar küçüldüğü belli oldu: Yüzde 4.7. Tahminlerin altında bir küçülme hızı. Yeni bilgiler ışığında 2008 ve 2009'un daha önce açıklanan gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) verileri de revize edildi. 2009'un ilk üç çeyreğindeki küçülme değerleri düştü. Buna karşın 2008'de daha az büyüdüğümüz ortaya çıktı. Daha önce 2008 büyüme hızını yüzde 0.9 olarak biliyorduk, 0.7 olduğunu öğrendik. Ekonomiler dibe vurduktan sonra açıklanan veriler çift karakterli oluyor. Hem iyimserlere hem de kötümserlere bol malzeme sağlıyor. Gelin son açıklanan büyüme değerlerine her iki taraftan da bakalım bugün. Önce olumlu taraf: 2009'daki küçülme hızının tahminlerin altında gelmesi sevindirici bir gelişme oldu. Keza 2009'un son çeyreğinde ekonomimizin uzun bir aradan sonra büyüme [Devamı]
    İnternete girmeyi bilmeyenin artık işi olmuyor
    Güven Sak, Dr. 01 Nisan 2010
    Türkiye'nin en önemli problemi işsizliktir. İşsizlik 2002 yılında da temel problemimizdi, 2010 yılında da hâlâ temel problemimizdir. 2002'den 2010'a ortada esasen bir değişiklik yoktur. İşsizlik ile ilgili tartışmalarda dikkati çeken husus genellikle vurgunun gençlerin işsizliği üzerinde olmasıdır. "Türkiye'de her dört gençten biri işsiz" manşeti medyamızın ilgisini çekmektedir. Ancak bu hem doğrudur, hem de doğru değildir. Rakamların bize gösterdiği tam da budur. Gençler arasında işsizlik hakikaten yaygındır ancak toplam işsizler arasında birincilik artık orta yaşlılardadır. İşsizliğin yapısını merak edenleri aşağıya bekleriz, efendim. Önce çıkan kısmın özetinden başlayalım isterseniz: Türkiye'de işsizlik bir seviyeden yeni bir seviyeye doğru yükselmiş bulunmaktadır. Fatih Özat [Devamı]
    Sonu açık müzakerenin mantıksal sonucu nedir
    Hasan Ersel, Dr. 31 Mart 2010
    Alman Büyükelçisi Dr. Eckart Cuntz, "Almanya'nın, Türkiye'nin müzakere sürecine destek verdiğini" belirttikten sonra "Daha önce imzaladığımız metinlere bağlı kalacağımızı, sözümüzü tutacağımızı taahhüt edebilirim" demiş. Kanımca bu açıklama ile Sayın Merkel'in, 'ayrıcalıklı ortaklık' teklifi yapması arasında bir çelişki yok. Verdiğiniz bir sözü kerhen tutmaya devam edebilir ama o sözün karşı taraf için önemli olan sonucunun gerçekleşmesi için kendinizi fazla sıkıntıya sokmayabilirsiniz. AB'nin Türkiye'ye taahhüt ettiği nedir? Türkiye'nin AB üyesi olması için müzakereleri başlatmak ve yürütmek. Bu müzakerelerin açık sonuçlu olması ne demek? Müzakerelerin tamamlanmış olmasının bile Türkiye'nin AB'ye üye olmasına yetmeyeceğinin başta ilan edilmiş olması demek. Yani AB Türkiye'yi ü [Devamı]