Arşiv

  • Nisan 2024 (11)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Türkiye'nin önündeki riskler ve hükümet
    Hasan Ersel, Dr. 22 Mart 2010
    Geçen hafta, bir yabancı kuruluşun Türkiye'nin önümüzdeki dönemde karşılaşacağı riskler konusunda yaptığı değerlendirmeye ilişkin haber televizyonlarda ve yazılı basında bolca yer aldı. Bu habere göre söz konusu çalışmada önümüzdeki dönem için iki risk senaryosu çiziliyor. İlkinde hükümet, seçim hazırlıkları çerçevesinde maliye politikasını gevşetiyor. İkinci senaryoda ise küresel ekonomideki gelişmeler Türkiye'yi olumsuz yönde etkiliyor. Bu haberden anlaşıldığı kadarıyla söz konusu kuruluş, eğer IMF ile anlaşma yapılsaydı ilk senaryonun gerçekleşme olasılığının çok düşeceğini söylüyor. Yani, örtük bir biçimde IMF'nin buna izin vermeyeceği ima ediliyor. İkinci senaryoda ise doğal olarak, farklı bir bekleyiş söz konusu. IMF'nin bu senaryonun gerçekleşmesini önlemesi söz konusu de [Devamı]
    Makûs talih ve dayanılmaz cazibe
    Fatih Özatay, Dr. 21 Mart 2010
    Sıra geldi Türkiye'ye. Türkiye'nin 1950-2009 dönemindeki ortalama büyüme hızı yüzde 4.7. Dönemi 1960'tan başlatırsanız bu hız yüzde 4.4'e düşüyor. Bu büyüme hızına karşın zenginlerle aramızdaki uçurumu kapayamamışız.  1960'ta ABD'ye kıyasla (satın alma gücü paritesi ile ölçülen) kişi başına gelir düzeyimiz yüzde 17. 2007'de ise söz konusu oran neredeyse hiç değişmemiş: Yüzde 17.8.Yapılan çalışmalar ülkeler arasındaki büyüme farklılıklarının temel nedeninin, bu ülkelerin kurumsal yapılarındaki farklılıklar olduğunu gösteriyordu. Kurumsal yapı deyince 'mülkiyet haklarına ilişkin kurumlar', 'düzenleyici kurumlar', 'makroekonomik istikrara ilişkin kurumlar', 'sosyal güvenlik kurumları' ve 'çatışma yönetimi kurumları' anlaşılıyordu. Bu kurumlar için 'en iyi tek tip' söz konusu değildi [Devamı]
    İşsizlik oranında yeni bir plato?
    Fatih Özatay, Dr. 18 Mart 2010
    2009 yılında işsizlik oranı bir yıl öncesine kıyasla 3 puan artarak yüzde 14 oldu. Bu düzey oldukça yüksek bir düzey, ancak daha önce yapılan karamsar tahminlerden daha düşük olduğunu da belirtmek gerekiyor. Mesela eylül ayında açıklanan Orta Vadeli Program'da yüzde 14.6 olarak tahmin ediliyordu. Pazartesi günü açıklanan ve ocak dönemine ait olan işsizlik oranı bir yıl öncesinin aynı dönemine göre 0.5 puanlık bir azalma gösterdi. Bu da uzun bir süredir ilk defa oluyor; elbette olumlu bir gelişme olarak kaydetmek gerekiyor. Daha ılımlı olmakla birlikte, tarım dışı işsizlik oranında da düşüş var.Bu gelişme öte yandan işsizlik oranında bir düzey sıçraması olduğu gerçeğini de maskelememeli. Nüfus projeksiyonları değiştiği için işgücü istatistikleri de 2009'da değişti. Bu olgu işgücü [Devamı]
    Avrupa Para Fonu
    Hasan Ersel, Dr. 17 Mart 2010
    Avrupa Komisyonu, Almanya'nın "Avrupa Para Fonu" (EMF) kurulması önerisini olumlu karşılamış. Amaç, Euro Bölgesi ülkeleri (şimdilik Avrupa Birliği'nde değil) arasında ileride borçlanma krizleri olmasını engellemek. Yunanistan krizi, bu olasılığı ciddiye almak gerektiğini göstermişe benziyor. Böylece, zenginlerin de hastalanabilecekleri anlaşılmış oldu. Ya da itiraf edildi. Çözüm olarak da zengin hastalar için özel bir klinik kurulması gösterildi. Yapılan açıklamalara bakılırsa kliniğin yeterince müşterisi olacak gibi. (Bu da ortalıkta bir salgın hastalık olduğu izlenimini veriyor. İyi haber değil.) Böyle bir kuruluşun, klinik şefinin (Almanya) sorunlarını azaltacağı, artık tek başına evden eve dolaşıp hasta bakmasına gerek kalmayacağı umuluyor. Tabii herkes klinik şefinin sağlığ [Devamı]
    Kayıt içine giriş süreci yalnızca Maliye Bakanlığı'na bırakılamaz
    Güven Sak, Dr. 16 Mart 2010
    Türkiye'de kaçınılamayacak olan tartışma tam da budur. Hepimizin merak konusudur. Türkiye'de kayıtdışılığın yüksek olduğu konusunda yaygın bir kanaat vardır. Ortada ayrıntılı çalışmalar olmamasına karşın kanaat yaygındır. Türkiye, sürdürülebilir ve de istikrarlı bir orta vadeli büyüme patikasına oturmak istiyorsa, kayıtdışılık meselesine kapsamlı bir biçimde el atmak durumundadır. Bu neden böyledir ve de elbette kayıt içine nasıl girilir? Bugünün sohbet konusu budur efendim. Bu satırların yazarına bakarsanız, kayıt içine giriş süreci bir tek Maliye Bakanlığı'na bırakılamaz. Burada akla takılması gereken ilk nokta şudur: Neden kayıtdışılık sürdürülebilir büyüme için engeldir? Gayet basit bir nedenle: Türkiye'nin düşük tasarruf oranı büyümenin istikrarını tehdit etmektedir. Bu ya [Devamı]
    Başa güreşememek hastalığı
    Fatih Özatay, Dr. 15 Mart 2010
    Krizin Türkiye ekonomisini derinden sarstığı açık. Hem üretim, hem de işsizlik verileri bu olguyu pek de tartışmaya yer bırakmayacak biçimde gösteriyor. Zirveye ulaştığı mart 2008'den dibe vurduğu mart 2009'a kadar olan dönemde sanayi üretimi yüzde 20.5 oranında azaldı. Bu tarihten sonra üretimde belirgin bir toparlanma oldu. Ancak son üç ayda (kasım-ocak) tekrar bir duraklama göze çarpıyor.Daha önemlisi, kriz öncesindeki zirve üretim düzeyi ile karşılaştırıldığında, bugünkü üretim düzeyinin yüzde 9.3 oranında daha az olduğu görülüyor. Farklı bir ifadeyle, zirve noktasından bu yana 24 ay geçmiş olmasına karşın, hâlâ zirve noktasının uzağındayız. Öte yandan, 2009'da işsizlik oranı 2008'e göre üç puan artarak yüzde 14'e sıçradı. Tarım dışı işsizlik oranı dikkate alındığında ise işs [Devamı]
    IMF ile anlaşmamak için uygun zaman mı
    Hasan Ersel, Dr. 15 Mart 2010
    Son günlerde IMF yine gündemimize oturdu. Önce Yunanistan IMF'ye başvurmaktan söz etti. Türkiye, IMF ile anlaşmaktan vazgeçti. Bu arada Avrupa için bir para fonu kurulması gündeme geldi. IMF, katılımcı ülkelerin kurduğu bir kooperatif niteliğinde. Eğer kooperatif üyeleri bir sorunla karşılaşırlarsa, konulan kurallar çerçevesinde kooperatif destek oluyor, kredi veriyor. Üyelerinden birisi bunu talep ettiğinde, kooperatif bunu yapmak zorunda. Bu nedenle, IMF üyesi olan Yunanistan'ın içinde bulunduğu sıkıntılı durumdan çıkmak için IMF'ye başvurması doğal. Bir kooperatifin üyelerinin her sıkıntıya düştüklerinde yönetime başvurması mecburiyeti de yok. Bir üye komşularından destek alarak da sorunlarını çözebilir. Dolayısıyla Yunanistan'ın Avrupa ülkelerine başvurup yardım talep etmes [Devamı]
    Hangi kurumlar?
    Fatih Özatay, Dr. 14 Mart 2010
    Güney Kore'nin 1960'ların, İrlanda ve Çin'in ise 1980'lerin başlarından itibaren çok dikkat çekici bir başarı öyküleri var. Oysa giderek fakirleşen ülkeler de var: Afrika'dan çok sayıda örnek verilebilir. İki taneyle yetineyim: Etiyopya ve Nijerya. Bir de büyüyen, ama büyüme performansları zenginlerle aralarındaki uçurumu kapamaya yetmeyen ülkeler mevcut. Farklı bir ifadeyle bazı ülkeler (göreli olarak) yerlerinde saymışlar. Mesela Türkiye: 1960'ta ABD'ye kıyasla kişi başına gelir düzeyimiz yüzde 17. 2007'de ise söz konusu oran neredeyse hiç değişmemiş: Yüzde 17.8. Aralardaki yılları alsanız da durum değişmiyor; aynı olgu geçerli.Neden ülkeler arasında büyük gelir farklılıkları var? Neden bazı ülkeler gelişmiş ülkeler ile aralarındaki gelir farklılıklarını sürekli azaltabilirken, [Devamı]
    Türkiye'nin ne zaman Nasdaq'a kote teknoloji şirketleri olur
    Güven Sak, Dr. 13 Mart 2010
    Günün sorusu tam da budur. 2008 küresel krizini fırsata çevirmenin anahtarı da burada yatmaktadır. Nasdaq'a kote İsrailli teknoloji firmalarının sayısı yüzün üstündedir. Avrupa, Hindistan ve Çin'den gelen teknoloji şirketlerinin toplamı da buna yaklaşmaktadır. Hindistan son dönemde atak yapan ülkelerden bir tanesidir. Türkiye bu alanda halen nal toplamaktadır. Soru şudur: "Türkiye, acaba nasıl ABD'deki Nasdaq hisse senedi işlem sistemine kote edilmiş teknoloji şirketlerine sahip olabilir?" Gayet basit: Girişimcilerimiz karşılarında bir "girişimci devlet" (entrepreneurial government) buldukları zaman. Yapılan çalışmalar, İsrail ve Hindistan'ın atağa kalkmış olmasını tam da bu girişimci devlet meselesine bağlamaktadırlar. Peki, gün neden bugündür? Ortadaki fırsat nerededir? Gelec [Devamı]
    IMF 2010'da değil 2008 sonunda gerekliydi
    Fatih Özatay, Dr. 11 Mart 2010
    Artık IMF-Türkiye ilişkileri konusunda herhangi bir şey yazmamak orucumu bozabilirim. IMF yetkililerinin bir açıklaması çarşamba sabahı ekonomi kanallarında yer aldı. Buna göre Türkiye ile yeni bir 'stand-by' anlaşması konusu artık görüşülmüyordu. Böylece artık iyice bıktırıcı bir hale gelen IMF anlaşması konusu da açıklığa kavuşmuş oldu.Peki, yeni bir IMF anlaşmasına gerek var mıydı? İçinde bulunduğumuz an itibarıyla bu sorunun yanıtı, küresel finansal piyasalar yeniden karışmazsa 'olsa da olurdu, olmasa da olurdu' şeklinde. Üstelik önümüzde dönemde çok sayıda seçim olduğu dikkate alındığında, böyle bir anlaşma yapılsa bile sürdürülebilirliği de şüpheliydi.IMF ile asıl anlaşma yapılması gereken zaman küresel krizin patlak verdiği zamandı. Bu 'fırsatı' ne yazık ki kaçırdık. Neden [Devamı]