Arşiv

  • Mart 2024 (17)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)
  • Nisan 2023 (9)

    İşsiz aileye ayda 300 lira
    Fatih Özatay, Dr. 08 Şubat 2010
    Cumartesi günü Murat Yetkin'in köşesinden öğrendik: CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ilk seçim vaadini açıklamış. Bu açıklama, aynı gün Radikal'in birinci sayfasından 'işsiz aileye ayda 300 lira' başlığıyla duyuruluyordu. Yetkin, Baykal'ın ağzından ayrıntıyı şöyle veriyor: "Sosyal hizmet uzmanları saptayacak. Buna göre bir ailede kimse çalışmıyorsa ve aile en düşük gelir grubunda yaşıyorsa, ailenin reisi olarak kadına ayda 300 lira maaş verilecek. Bu ödeme aileden biri iş buluncaya kadar devam edecek." Seçim, bir siyasi parti ve vaat sözcükleri yana geldiğinde ilk bakışta yine popülist bir açılım düşüncesi insanın aklına geliyor. Öyle değil ama. 26 kasım tarihinde bu köşede TEPAV, Dünya Bankası ve UNICEF'in ortaklaşa gerçekleştirdikleri Türkiye Refah İzleme Anketi'nin bulguları yer [Devamı]
    Bankaların faaliyet alanı neden daraltılmalı
    Hasan Ersel, Dr. 08 Şubat 2010
    Bankalar aynı anda pek çok mali hizmet sunarlar. Kişilerin tasarruflarını toplar ve değerlenmesini sağlarlar. Örneğin mevduat, kredi verirler, döviz işlemleri yaparlar, teminat mektubu verirler vs. Çağdaş bir piyasa ekonomisinde bu tür hizmetlerin gerekli olduğu açık. Ancak niçin bu hizmetlerin tümünü "banka" adını verdiğimiz bir kuruluş sunuyor? Böyle olacağına bu hizmetlerin her birini o konuda uzmanlaşmış bir kuruluş sunsa toplumsal açıdan daha iyi olmaz mı? Uzmanlaşma, verimliliği artıracağı için rekabet koşulları altında, bundan hem söz konusu kurumlar hem de müşterileri yararlanacaktır. Bu görüşten hareket edersek, bankacılık hizmetlerinin gerekli olmasına rağmen, bankaların gerekli olmadığı sonucuna varabiliriz. Örneğin bir yatırım fonu kurulur, sadece kişilerin tasarruflarını topla [Devamı]
    İnsanlar hep çıkarları peşinde mi koşuyorlar?
    Fatih Özatay, Dr. 07 Şubat 2010
    Yerleşik iktisat kuramı ekonomik birimlerin kendi çıkarlarının peşinde koştukları ve karar alırken akılcı davrandıkları temel aksiyomundan yola çıkıyor. Yani, duygularına ve tutkularına göre asla davranmıyorlar. Davranışsal iktisat, psikolojiden de yararlanarak çeşitli araştırmalar yapıyor ve ekonomik birimlerin karar alma biçimlerini inceliyor. Bu alanda yapılan çalışmaların önemli bir çoğunluğu bu temel aksiyoma ters sonuçlar buluyorlar.Daha önceki bir yazımda bu deneylerden bir örnek vermiştim. Nobel ödüllü psikolog Kahneman ve iki iktisatçıdan oluşan bir grup tarafından gerçekleştirilmişti. Bu araştırma çerçevesinde bir hikaye oluşturuluyor ve deneklerin bu hikayede anlatılan koşullarda nasıl davranacakları soruluyordu. Hikaye kısaca şöyleydi: Bir bölgeye günlerce kar yağıyor [Devamı]
    ABD-Türkiye: Orta vadeli bütçe
    Fatih Özatay, Dr. 04 Şubat 2010
    ABD 'de 2010 mali yılı bütçesi pazartesi günü açıklandı. Buna göre, 2009'da GSYH'nin yüzde 10'u kadar açık veren bütçe, 2010'da biraz daha fazla açık verecek (yüzde 10.6) ama 2011'den başlayarak açığın düşmesi hedefleniyor.ABD ekonomisi uzmanları bütçe üzerinde yoğun bir tartışmaya girdiler. Bu tartışmalara başka yazılarda ara sıra değinirim. Bugün açıklanan bütçede yer alan kamu borcu ve faiz ödemeleri tahminlerini görünce aklıma ilk gelen üzerinde durmak istiyorum. 'O ilk gelen' şey Türkiye ile bir karşılaştırma yapmak oldu. Sözü fazla uzatmadan Tablo 1 ve 2'ye bakmakta yarar var.Tablo 1'de Türkiye için 2009-2012, ABD için ise 2009-2015 döneminde GSYH'ye oran olarak merkezi yönetimin borcu ve faiz ödemeleri gösteriliyor. Türkiye rakamları eylül ayında açıklanan Orta Vadeli Prog [Devamı]
    Yunanistan, kesinlikle Avrupa Birliği'nin meselesidir
    Güven Sak, Dr. 04 Şubat 2010
    Yunanistan'ın kamu maliyesine ilişkin sorunları yalnızca Yunanistan'ın meselesi değildir. Bu çerçevede, Yunanistan Maliye Bakanı Papaconstantinou'nun açıklaması doğrudur. Almanya ve Fransa'dan gelen açıklamalar ise tam da doğruyu yansıtmamaktadır. Yunanistan, Avrupa Birliği'nin meselesidir. Yunanistan'ın yaratıcı muhasebe teknikleri kullanarak, bütçe performansını olduğundan daha iyi göstermiş olması elbette kötüdür. Ancak Avrupa Birliği'ne yakınsama sürecinin, geriden gelen üyelerin iç tasarruf oranlarını düşürüyor olması yapısal bir mesele olarak ele alınmalıdır. Konu Türkiye ile de yakından alakalıdır. Yunanistan olayından sonra Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliği tartışması artık yeni bir düzlemde yapılacaktır. Geçen pazartesi Radikal'in ekinde yer alan demeçler, Avrupa Birl [Devamı]
    Bankaların ölçeğinin sınırlandırılması
    Hasan Ersel, Dr. 03 Şubat 2010
    Bankaları günlük yaşamımızın bir parçası olarak düşünmeye alışığız. Peki ne işe yarar bankalar? Bankacılığın iktisadi yönlerini ele aldığım dersime gelen öğrencilerime önce bu soruyu soruyorum. Bankaların rolünü görebilmek için beraberce, öğrencilerin mikroiktisat derslerinden alışkın oldukları rekabetçi ekonomiye bankaları ekleyen basit bir model kuruyoruz. Modeli çözünce, bankaların bu ekonomide hiçbir rolü olmadığı ortaya çıkıyor. O zaman da öğrencilere iki seçenek sunuyorum: Ya yaptığımız işte neyin eksik olduğunu bulun ya da sonucu kabul edin. Bulamazsanız, hiçbir işe yaramayan bir kurumun iktisadi özelliklerini öğrenmek için bir dönem çalışmanın anlamı yok. Dersi bırakın! Öğrenciler, biraz uğraşınca, doğru yanıtı buluyorlar. Rekabetçi ekonomi modelinde belirsizliğin dışlandığına dikk [Devamı]
    Türkiye'nin büyüme stratejisi nedir
    Güven Sak, Dr. 02 Şubat 2010
    Türkiye ekonomisinin dinamikleri üzerinde düşünmeye başlamıştık. İlk önce, geçen hafta, düşük tasarruf oranı meselesine değindik. Orada yapılması gereken güçlü bir mali kural ve de onun güvenilirliğini garanti altına alacak bir izleme mekanizmasıydı. Bu hafta konumuz ise ekonomimizin bir başka meselesi olsun istedim. Sizce Türkiye'nin büyük bir ekonomi olması, burada büyüme sürecinin yeniliklere ve icatlara dayalı olması ihtimalini olumsuz etkiler mi? El cevap: Etkiler. Ya da daha temkinli ifade etmek gerekirse etkileyebilir. Gelin bir bakalım. Ortadaki problemi görelim. Önce isterseniz ne demek istediğimi daha açıklıkla ifade edeyim. Çin'in yükselişinin bize ve herhalde pek çok ülkeye daha şöyle bir mesaj vermiş olması gerekir: "İşçilik maliyetlerini düşük tutarak ayakta kalmak [Devamı]
    Türkiye’nin temel sorunu orta vadeli bir büyüme hikayesinin olmamasıdır
    Esen Çağlar 01 Şubat 2010
    Milattan sonra ikinci bin yılın ilk on senesini geride bırakıyoruz. Son on yılın ekonomik performans açısından muhasebesini yapmak için artık elimizde daha fazla veri var. Bundan yıllar sonra geriye dönüp bakıldığında sizce 2000'ler nasıl hatırlanacak? Türkiye bu son on senede ekonomik performans açısından bir başarı hikayesi yazabildi mi? Bu yazı bu sorulara ilişkin kısa bir değerlendirmeyi içeriyor. 1980'ler, 1990'lar ve 2000'lerin bilançosuna kısaca bir bakıp beş temel tespit yaptıktan sonra, 2010'ların nasıl geçebileceğine dair bazı temennilerimizi dile getirmeye çalışalım. [Devamı]
    Mali kurala nasıl uyulacağı da önemli
    Fatih Özatay, Dr. 01 Şubat 2010
    Bir süredir mali kural üzerine yoğun çalışma yapılıyor bürokrasinin ilgili kurumlarında. Yoğun da tartışma var kural hakkında. Düşünülen kuralın çerçevesi ilk defa 2009'un eylül ayında açıklanan Orta Vadeli Program'da yer aldı. Perşembe günü bu köşede Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın İstanbul'da yaptığı toplantıda tekrar tartışmaya açtığı mali kurala ilişkin bazı değerlendirmeler yer aldı. Mali kurala ilişkin o yazıda yer almayan, toplantıda görüşlerimi dile getirirken belirtmeyi unuttuğum ama dikkate alınması gereken bir önemli nokta daha var.Şu: Bütçede mali kurala uygun biçimde ayarlamanın nasıl yapılacağı da önemli. Mali kural şöyle işleyecek: Çeşitli nedenlerle kamu açığı bir yıl öncesinden planlanan düzeyden saparsa, daha sonraki yıllarda bu sapmanın nasıl telafi edileceğ [Devamı]
    Obama, mali kesimi düzenleyen mekanizma yaratabilir mi?
    Hasan Ersel, Dr. 01 Şubat 2010
    Obama yönetimi, bankacılık alanında yeni düzenlemelere gidiyor. Ancak düzenlemenin nasıl gerçekleştirileceği, içinin nasıl doldurulacağı henüz belli değil. Böyle köklü bir reformu yürürlüğe koyabilmek o kadar kolay değil.   ABD'de, dünyanın kalanında olduğu gibi, kamuoyu, başta bankalar olmak üzere tüm mali kurumlara karşı tepkili. Her fırsatta bu tepkisini de gösteriyor. Tepkinin somutlaştığı konu da mali kurumların üst yöneticilerinin aldıkları primler. Bu kişilerin hırslarını tatmin etmek için kendilerine bu derece yüksek prim ödendiği görüşü sıkça dile getiriliyor. Hatta Başkan Obama'nın konuşmalarında, bu olup bitenlere yol açan önemli nedenlerin başında "hırs" (kullanılan kelime "greed", açgözlülük olarak da Türkçeye çevirmek olanaklı) yer aldı. Kamuoyunun, hırsın tatmin edilmesi içi [Devamı]