Arşiv

  • Nisan 2024 (7)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    AB pazarında payımız küçülürken ihracat beklentisi nasıl artar
    Güven Sak, Dr. 30 Nisan 2009
    Geçen salı "Bu beklenti anketlerinin problemi nedir" diye sormaya başlamıştık. Hatırladınız mı? Ortada bir gariplik vardı. "Gelecek üç ay için ihracat siparişleri" beklentisi iyileşenlerin oranı sular seller gibi artıyordu. Beklenti artıyordu artmasına ama aynı dönemde temel ihracat pazarlarımızda yıllık büyüme tahminleri negatife dönüyordu. İhracat siparişleri ile ilgili soru reel kesim güven indeksinin bir parçası olduğu için soruyu şöyle sormaya çalışmıştık: "Yoksa haritası çıkarılmamış topraklardan geçerken, piyasa aktörleri nasıl beklenti oluşturabileceklerini bilemiyorlar mı? Güven indekslerinde bir şaşkınlık mı var?" Bugün müsaadenizle aynı konuya devam edelim. Önce bir konuya açıklık getirelim müsaadenizle. Geçen salı ve bugün yazdıklarımızın "anketlerle oynuyorlar abi [Devamı]
    Almanya küçülürken ihracat siparişlerinin artması nasıl beklenebilir
    Güven Sak, Dr. 28 Nisan 2009
    Ortada bir problem varmış gibi duruyor. Size öyle gelmiyor mu? Son günlerde ihracat pazarlarımızın her birinde 2009 yılı için büyüme beklentileri aşağıya doğru gözden geçiriliyor. Ama gelin görün ki, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) iktisadi yönelim anketinde "gelecek üç aya ilişkin ihracat siparişi beklentisi" Kasım 2008'de en düşük seviyeye geriledikten sonra hızla iyileşmeye başlıyor. Nisanda, toplam anket katılımcıları içerisinde gelecek üç ayda ihracat siparişlerinin artacağını düşünenler, azalacağını düşünenlerden yüzde 14 daha fazla. Böyle olunca reel kesim güven endeksi de yukarıya çıkıyor. Buna ne denebilir? Ne oluyor? Beklediğimiz yeşil filiz acaba bu mudur? Geçen hafta piyasalarda göreli olarak artan hareketliliğin "yeşil filiz" olarak nitelenmemesi gerektiği [Devamı]
    Küreselleşmenin zararları (2)
    Fatih Özatay, Dr. 27 Nisan 2009
    Küreselleşmenin zararları diye başlık atıyorum iki gündür. Oysa zararından çok yararı olduğunu düşünüyorum. Ülkeler arasında dış ticaretin giderek artması, tedarik zincirlerinin eklemlenmesi, hatta finansal sermaye akımının artması ve akışkanlık kazanması...Evet, 'hatta' dedim. Çünkü küreselleşmenin bu biçiminin oldukça tehlikeli olduğunu da biliyoruz. En azından Türkiye'de yaşadığımız krizler bize bunu gösterdi. Yetmedi, şimdi yaşadıklarımız bir daha gösteriyor. [Devamı]
    Bankacımız siyah giydiyse o gün bekleyişler kötü, gri giydiyse güzel
    Hasan Ersel, Dr. 27 Nisan 2009
    Bekleyişlerden söz edenler neyi kastediyor? Bilançoyla mı, gelir tablosuna mı, yoksa varlık fiyatlarına dair olanlardan mı? Bankacımızın hangi tür bekleyişlerine önem verdiğini kestirebiliyor muyuz? Yaşadığımız krizden nasıl kurtulabileceğimizden söz edenlerin bir kısmı, olayın en büyük açıklayıcısının "bekleyişler" olduğunu söyleyip, "bekleyişlerin düzeltilmesiyle" bunun sağlanabileceğini iddia ediyor. Bu görüşü ileri sürenlerin en azından şu soruları yanıtlamalarını bekliyorsunuz: Bu bekleyişler nasıl oluşuyor? Oluştuktan sonra kolay değişiyor mu, yoksa inatçılar mı? Değişmeleri neye bağlı? Teselli edici öğütlerle mi değişecekler, yoksa dönüşü olmayan bir yola girdiklerini iyice görmelerini sağlayacak köklü değişimler sonucunda mı? Doğrusu, bu soruların sorulup sorulmadığından [Devamı]
    Küreselleşmenin zararları
    Fatih Özatay, Dr. 26 Nisan 2009
    İhracatımızın milli gelire oranı 2000 yılında yüzde 10.4 düzeyindeydi. Bu oran sonra giderek yükseliyor; mesela, 2005'te yüzde 15.2, 2008'de ise yüzde 18 oluyor. Bu gelişme karşısında sanıyorum şunu söyleyebiliriz: Üretimimiz eskiye kıyasla ihracat düzeyimizden önemli ölçüde etkilenmeye başladı son yıllarda. 1980'lerin neredeyse tümünü kapsayan Latin Amerikan borç krizi dikkate alındığında bu gelişme oldukça sevindirici. 1982-1989 döneminde Latin Amerika ülkelerinin çoğu borçlarını ödeyemez duruma düştüler. Sorun yaşayan ülkelerin ortak özelliklerinin başında dış borçlarının (şimdikinden farklı olarak devletten devlete borçlardı çoğunlukla) ihracatlarına oranlarının yüksek düzeylerde olması geliyordu. Oysa dış borçlarının düzeyi ihracatlarına kıyasla düşük olan, dolayısıyla borç [Devamı]
    Kamu müdahalesi kurumsal değişiklik gerektirir
    Hasan Ersel, Dr. 24 Nisan 2009
    KEP'te 2009 için öngörülen bütçe açığının GSYH'nin yüzde 5'i olacağı (Bir önceki yazımda, benden kaynaklanan bir yazım hatası sonucunda, anlamsız derecede düşük bir rakam yer almıştı. Özür dilerim.) belirtiliyor. Öte yandan KEP, 2009'da ekonomideki daralmanın GSYH'nin yüzde 3,5 düşmesiyle sınırlı kalacağını ileri sürmektedir. Geçen yazımda da belirttiğim üzere, bana bu ikisini aynı anda sağlamak, içinde olduğumuz koşullarda, olanaklı görünmüyor. Krizden giderek daha çok etkilenmeye başladığımızı göz önüne alırsak, 2009 için hem daha sert bir daralma hem de daha büyük bir bütçe açığı beklemek gerçekçi olacak. Ekonomiyi canlandırmak amacıyla bazı harcamaların artırılmasının kurumsal boyutu üzerinde durmak istiyorum. [Devamı]
    Daha kötüsü olabilir mi?
    Fatih Özatay, Dr. 23 Nisan 2009
    Bayram günü sevimsiz bir başlık oldu; ama ne yapayım ki mevcut durum böyle bir soruyu haklı çıkarıyor. 'Daha kötü'den kasıt, 2009 gerçekleşmelerinin sizinle bu köşede paylaştığım büyüme ve işsizlik tahminlerinden daha kötü olması ihtimali. [Devamı]
    Piyasalar açılmaya başladı mı
    Güven Sak, Dr. 23 Nisan 2009
    Yoksa piyasalar açılmaya mı başladı? Siz de etrafta bir hareketlilik hissetmiyor musunuz? Biz, son günlerde, artan bir biçimde, işlerin açılmaya başladığına dair rivayetler işitiyoruz. Acaba ne oluyor? Merak edenleri aşağıya bekleriz efendim. Bize kalırsa ortada açılan bir piyasa filan yok. Daha çok siftahsızlık nedeniyle sıkılan işletme sahipleri daha fazla risk almaya istekli hale geliyorlar. Ne oluyor? Bundan birkaç ay önce "Ne olur ne olmaz?" diye kabul edilmeyen vadeli çekler yeniden devreye girmeye başlıyor. Kredili mal satışları yeniden başlıyor. Stoktaki malını ne yapacağını bilmeyenler "Canım, turşusunu mu kuracağız. Hele bir malı elden çıkaralım. Belki ödemeyi zaman içinde alırız" demeye başlıyorlar. Pek o kadar da rasyonel davranmıyorlar. Bu ortamda daha fazla risk a [Devamı]
    KEP, beklenen çıkış yolu stratejisi değildir
    Güven Sak, Dr. 21 Nisan 2009
    Türümüz böyledir işte. Yıkıntının ortasında hemen bir "yeşil filiz" arayışına girer. Hatırlayın "soğuk savaş" döneminin atom bombası sonrası mavi yerküremizde yaşam filmlerini. İnsanlar sığınaklardan çıkardı. Yıkılmış kentlerin içinde dolanırlardı. Harabeye dönmüş kocaman kocaman binaların çelik iskeleti üzerinde yeşil filizler olurdu. Hayat yeniden başlardı. Her felaket filmi yeşeren umutla biterdi. Türümüzün temel özelliği budur işte: Biz ileriye umutla bakabilen bir türüz. Umut bize en olmadık zamanda yaşama enerjisi verir. Bu iyidir. Gereklidir. Krizle başedebilmek için gereken enerji, zaten genlerimizdedir. Gerekli olmasına gereklidir ama kesinlikle yeterli değildir. Kul yapısı krizden, ancak kul yapısı bir çıkış yolu stratejisi ile çıkılır. Türümüzün genlerinde varoluştan [Devamı]
    Kötümserlikle başarılı olunmaz ancak iyimserliğin dozu da kaçırılmamalı
    Hasan Ersel, Dr. 20 Nisan 2009
    Topluma kötümserlik aşılayarak iktisat politikasında başarılı olunamaz. Bu doğru. Ancak iyimserliğin dozu kaçınca, iktisadi karar birimlerinin düş kırıklığına uğraması, dolayısıyla güvensizliğin artması olasılığı yükselir. O zaman da iktisat politikası başarısız olur. KEP'in orta dönemli öngörüleri çerçevesindeki değerlendirmelerime devam etmek istiyorum. Öncelikle nisan ayında olduğumuzu anımsatayım. Yılın dört ayı geçti. Bundan sonra alınacak önlemlerin etkilerindeki gecikmeler de göz önüne alındığında, 2009'da ekonomide canlanma beklemek pek gerçekçi değil. Zaten KEP de büyümenin 2010'da başlayacağını öngörüyor. Peki, 2009 için öngörülen GSYH'nin sadece yüzde 3,6 daralması öngörüsü gerçekçi mi? Geçen yazımda bunu "iyimser" bulduğumu ama "Bu hiçbir biçimde olmaz" diyemeyeceğim [Devamı]