Kaybedilmiş iki yıl
18 Ocak 2009
Biliyorum, son zamanlardaki yazılarım biraz iç karartıcı oluyor ama ne yapayım ki durum böyle. Sadece bizde değil tüm dünyada. Bizdeki ek iç karartıcılık henüz kapsamlı bir ekonomik program açıklamamış olmamızdan kaynaklanıyor. Tek tük bazı önlemler alındı, ek olarak Merkez Bankası rahatlatıcı kararlar açıkladı, ama diğer ülkelerin yaptıkları ile karşılaştırıldığında bunlar yetersiz. Bu olgu elbette yazılara daha fazla karamsarlık olarak yansıyor.
[Devamı]
Siz hiç Başbakanlık web sitesine baktınız mı
17 Ocak 2009
Amerika Birleşik Devletleri, Obama dönemine hazırlanıyor. Devir teslim töreni önümüzdeki hafta. Harvard profesörlerinden Joseph Nye'ın deyişiyle "mebzul miktarda konuda, istemediğiniz kadar, liderlik ortaya koyup, hiç kimseyi peşine takamayan" George Bush dönemi sona eriyor. Bundan bir süre önce "Başkan Obama, Uzay Yolu kuşağının ilk başkanı" demiştik. Hani hatırlayın "daha önce hiç kimsenin gitmeye cesaret edemediği yerlere gitmekten" söz ettiğimiz yazıydı. Obama'nın başkanlığı Amerika Birleşik Devletleri'nde bir şeylerin değişmekte olduğunun altını çiziyor. Lütfen, hemen öyle dudak büküp, "Orada hiçbir şey değişmez" demeyin. Yiğidi öldürün ama hakkını da verin. Ama merak etmeyin, biz, bugün, Amerika üzerine konuşmak niyetinde değiliz. Yalnızca internet ve iletişim konusuna u
[Devamı]
İhracatta kalıcı pazarlar, gecici oynamalar
16 Ocak 2009
5 Ocak 2009'da yayımlanan yazımda önce 2008'de Birleşik Arap Emirlikleri'ne (BAE) olan ihracatımızdaki ciddi sıçramadan söz etmiş, bunun BAE'de tekrar-ihracatın artmasıyla ilgili olabileceğini vurgulamıştım. Aslında kafamdaki temel sorun şuydu: Küresel kriz ortamında Türkiye için ihracat (ithalat da) projeksiyonu nasıl yapılabilir? Geçmiş yılların rakamlarını uzatarak yapılacak bir projeksiyon "kriz yok" varsayımını yapmak demek. Anlamı yok. Daha detayda bilgiye gerek var. Bu bağlamda önemli olan bir başka nokta da ihracattaki bir oynamanın (artış ya da azalış) geçici nedenlerden mi kaynaklandığı yoksa kalıcı olabilecek bir pazar büyümesine mi işaret ettiği. Bu yazım üzerine okuyucularımdan gelen e-posta mesajlarında bu açıdan çok değerli bilgiler var. Bunları kısaca paylaşayım:
[Devamı]
Biraz geometri: Çember ve kiriş
15 Ocak 2009
Not: Teğet, çember üzerindeki bir noktadan geçen doğrudur. Çember üzerindeki iki noktayı birleştiren doğru parçasına kiriş denir. En uzun kiriş ise çemberin merkezinden geçen kiriştir. Yani, gün gelir, teğet evrilip kirişe dönüşebilir. Kirişin ise ne yapacağı hiç belli olmaz, kalkıp çemberin merkezinden de geçebilir.
[Devamı]
Gerçekliği değiştirebilmenin önkoşulu onu kabullenmektir
15 Ocak 2009
İçinde bulunduğunuz gerçeklikten memnun olmayabilirsiniz. Onu değiştirmek hayatınızın temel amacı olabilir. Bu hedefe, değiştirmek istediğiniz gerçeklik yokmuş gibi yaparak ulaşamazsınız. Gerçekliği değiştirebilmenin önkoşulu onu kabullenmektir. Türkiye'de son dönemde hem ekonomi politikasında hem de dış politikada bir "gerçeklikten kaçış eğilimi" gözlemleniyor. Liderlik, gerçekliği kabullenerek onu değiştirmeye çalışmak olduğuna göre gerçeklikten kaçış eğilimi kötüdür. Hatta hatta son derece tehlikelidir. Gelin bakın neden böyledir. Küresel iktisadi krizi izliyoruz. Önce Amerika Birleşik Devletleri'nde (ABD) görece küçük bir piyasada gayrimenkul ipotek kredileri piyasasında bir güven krizi olarak başladı. O vakit daha kıvılcımdı. Sonra bu kıvılcımdan çıkan ateş bütün bir Amer
[Devamı]
Türk-Amerikan ilişkilerinin geleceğini tartışmak, Türkiye'yi tartışmaktır
13 Ocak 2009
Katı olan her şeyin buharlaştığı bir süreçte başlangıcın sonuna geliyoruz. Türk-Amerikan ilişkilerini yeniden konuşmaya başlamak için son derece uygun bir zamandayız. Bilmem farkında mısınız? Memleketin gündem maddeleri, bugünlerde, yeni bir içe kapanma sürecinin başlangıcına işaret ediyor. İçe kapanma bugünlerde yapılabilecek en büyük yanlış olur. Küresel ölçekte rollerin yeniden belirleneceği bir dönemde yapılabilecek en büyük hata, yalnızca bizi ilgilendiren bir iç hesaplaşmayı yeniden ön plana çıkartmak olacaktır. Üstelik elimizde kullanılabilecek bu kadar imkân biriktirmişken, yarını değil de dünü tartışmaya başlamak yanlıştır. Türkiye'nin geriye değil, ileriye doğru bakmasında fayda vardır. Bakın bu ne demektir? Önce bir tespitle başlayalım müsaadenizle: Türk-Amerikan ili
[Devamı]
İyimser büyüme tahminleri
12 Ocak 2009
Küresel büyüme tahminleri sürekli aşağıya çekiliyor. Mesela, IMF bu ay içinde açıklayacağı yeni tahminlerin bir öncekine kıyasla daha düşük büyümeye işaret edeceğini belirtti geçenlerde. Türkiye'nin 2009 büyüme hızına ilişkin yapılan tahminler ilk yarıda küçülme olacağını gösteriyorlar. Üçüncü çeyrek büyümesinin yüzde 0 dolayında kalacağını, son çeyrekte ise hızlı bir toparlanma gerçekleşeceğini vurguluyorlar. Yılın tümü için yapılan tahminlerin orta noktası yüzde 0-0.5 aralığında. Elbette daha düşük, ya da daha yüksek büyüme hızı bekleyenler var. Ancak, bu aralığın altında bir büyüme olma riskinin daha kuvvetli olduğu üzerinde genellikle görüş birliği mevcut.
[Devamı]
Düşük faizli finansman olanağı verimliliği ikinci plana itti
12 Ocak 2009
Finansman maliyetlerindeki düşmenin kârlılığa etkisinin daha yüksek olduğu geçen dönemde, verimlilik artırıcı önlemler önceliğini yitirdi. Ancak bu durum sermayenin verimliliğinin daha düşük olduğu yatırımlara yönelmeyi de özendirdi.
[Devamı]
Ocak ortasında hâlâ edilgenlik
11 Ocak 2009
Üretim hızla baş aşağı gidiyor. 2009 yılında ne oranda büyüyeceğimize dair yapılan tahminler sürekli aşağıya çekiliyor. Büyüme bir tarafa, ekonomimizin daralma riski oldukça arttı. Peki, böyle bir durumda ne yaparsınız? Bir alternatif hiçbir şey yapmamak olabilir. Neden böyle edilgen bir tavır takınılacağına dair birçok neden sayabilirim; yedi tanesiyle yetineyim.
[Devamı]
Yoksa biz bir deneyin kontrol grubu muyuz
10 Ocak 2009
Hükümetimiz göstere göstere gelmekte olan iktisadi krizi öyle az buz değil, yaklaşık bir buçuk yıldır seyrediyor. Hiçbir tedbir almıyor. İnsan, bu rahatlığa bakınca, "herhalde bir bildikleri var" diye düşünmekten kendini alamıyor. Geçenlerde bir dostumuz, "Sakın biz kontrol grubu olmayalım?" dedi. Neden olmasın? Belki de biz krize karşı alınması gereken tedbirler konusunda yürütülmekte olan bir deneyin kontrol grubuyuz. Yoksa biz hakikaten kontrol grubu muyuz? Buyurun bakalım, efendim. Bilenler bilirler. Herhangi bir hastalığa karşı bir ilaç geliştirildiğinde öyle hemen ticari kullanıma açılmaz. İlaç, önce, bir grup hasta üzerinde denenir. Hastalığı iyileştirip iyileştiremediğine, yan etkileri olup olmadığına bakılır. Yani ne yapılır? Hastalığın seyrini takip etmek üzere, bir
[Devamı]