Arşiv

  • Mayıs 2024 (2)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Örtük güvence vermenin dayanılmaz hafifliği

    Hasan Ersel, Dr.25 Temmuz 2008 - Okunma Sayısı: 917

     

    ABD'deki Fanny Mae ve Feddie Mac adıyla bilinen kuruluşlarla ilgili gelişmelerden çıkarılabilecek epeyce ders var. Bunlarda birisi de devletin örtük güvence (implicit guarantee) vermesinin ne sonuçlar verebileceğine ilişkin. Söz konusu kuruluşlarla ilgili ABD mevzuatını okuduğunuz zaman ortaya şöyle bir durum çıkıyor: Bunlar yasayla kurulmuşlar. Özel şirket statüsündeler. Hisse senedi ihraç ediyorlar ve ortakları tarafından yönetiliyorlar. Bazı vergi ve harçlardan muaf tutulmuşlar. İpotekli konut kredilerini karşılık göstererek tahvil ihraç ediyorlar böylelikle bu piyasaya likidite sağlıyorlar. Ama bunlara devlet bu tür kuruluşlara belirtik (explicit) güvence vermiyor. Dolayısıyla, görünüşte, ihraç ettikleri tahvillerin güvencesi kendi varlıkları. Uygulamada olay epeyce farklı bir biçimde gelişmiş. Herkes bu kuruluşların devlet tarafından kurulduğunu biliyor. Konut gibi toplumun çok değer verdiği, buna karşılık mali sistemin ucuz kaynak sağlamakta zorlandığı, bir faaliyet için likidite sağlama görevini üstlendiklerinin de farkında. Bir de üstelik bunlar, ABD ölçüleriyle bile, çok büyükler. Böyle olunca da bu kuruluşların tahvillerini alanlar "devlet nasıl olsa bunların tökezlemesine izin vermez" diye düşünüyor, dolayısıyla da aldıkları tahvile devletin örtük biçimde güvence vermiş olduğunu düşünüyorlar. Böyle olduğu için de bu tahvilin arkasındaki varlık olarak ABD devletini de görüp daha az riskli olduğu sonucuna varıyorlar. Böylelikle Fannie Mae ve Freddie Mac da yıllardır düşük maliyetle borçlanıyorlar. Herhalde 1968 yılında Fannie Mae'yi özelleştirip, rakip olsun diye karşısına sadece Freddie Mac'ı dikmekle yetinenler, bu basit gerçeği bilmiyor değillerdi. "Piyasa örtük güvence olduğunu hissetsin de borçlanma maliyeti düşük olsun" diye bu yola gittiler. Bir karışıklık olmasın diye de bu tür kuruluş sayısını artırmad ılar.(Dünyanın neresinde iki dev şirketin olduğu bir piyasa rekabetçi olarak kabul edilir ki?) İşler iyi gittiği sürece da bu kuruluşlar, pek taş atıp kolları yorulmadan tatlı kazançlar elde ettiler. Ama bu kazançları elde ettikçe iştahları da kabardı. Bu da onları genişlemeye ve daha da çok risk almaya (bazı yolsuzluklara da) yöneltti. Büyüdükçe büyüdüler. Bu yıl ise işler iyice tersine döndü. Bu kuruluşların mali durumları bozuldu. Piyasaya borçları ise 1,5 trilyon dolardı. Üstelik alacaklıların önemlice bir kısmı da yabancı idi. "Örtük ya da değil güvence güvencedir" denildi ve gözler devlete döndü. ABD yönetimi de Kongreye 13 Temmuz 2008'de bir öneri gönderdi ve özetle "verilmiş olan örtük güvencenin belirtik güvenceye dönüştürülmesine olanak sağlanmasını" istedi. Tabii bu girişim, bunun böyle olmadığını söyleyen, ama inandırıcı olmayan açıklamalar eşliğinde, yapıldı. Demek ki ABD'de de "kârlar özel, riskler toplumsal"mış! Öyle ya 1998-2003 arasında Fanny Mae'nin beş üst yöneticisine şirket 199 milyon dolar ödemiş... Ortaklara yapılan tatlı kâr dağıtımları da ayrı. Oysa bu kuruluşun şimdiki borcu 800 milyar dolar! Üzerine Fanny Mae'nin verdiği güvencelerden gelebilecek riski de eklemek gerek. Freddie Mac da cabası!   Bu olayın, The Economist dergisinin dikkati çektiği, bir başka ilginç boyutu daha var. Bu kuruluşlar "örtük devlet güvencesinden" yararlandıkları için düşük maliyetle borçlanabiliyorlardı. Ama ABD devleti, de bu kuruluşların borçlarına "belirtik güvence vermediği" için, bunlar devletin borcu içinde görünmüyordu. ABD devlet borçlanma senetlerini alanlar, bu tür devletin örtük güvence verdiği borçları hesaba katarak mı fiyatlama yapmışlardı? Sanmam. Baksanıza ABD yönetimi bile ne kadar örtük güvence vermiş olduğunu kestiremediği için Kongre'den açık çek istiyor! Peki bu mali piyasaların, sözüm ona çok önem verdiği, saydamlıkla çelişen bir durum değil mi? Açıkça "ben bu borca güvence veriyorum" demiyorsunuz, ama şirket yatırımcılara "merak etme devlet arkamda" diyerek borçlanıyor. Devlete soruyorsunuz "yasal düzenleme açık, güvencem yok" diyor. O da bunu toplam borcuna eklemeden borçlanıyor. Herkes memnun! Kriz anına kadar... Kriz olunca? Şirket haklı çıkıyor! Joseph E. Stiglitz'in yıllar önce gösterdiği gibi "kriz olduğunda devletin güvencesi her şeyi kapsayacak biçimde genişler."

    Acaba ABD devletinin örtük taahhütleri ne kadar? Irak savaşının, sosyal güvenlik sisteminin ileriye yönelik yükleri bu gözle hesaba katılırsa sonuç ne olur acaba? Bir soru daha: Acaba Türkiye'de devletin örtük güvence verdiği borçlar ne kadar?

     

    Bu yazı 25.07.2008 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır