Arşiv

  • Nisan 2024 (13)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Enflasyon ve imalat sanayiinde kâr oranları

    Hasan Ersel, Dr.01 Ağustos 2008 - Okunma Sayısı: 1026

     

    TCMB Üçüncü Enflasyon Raporu'nu yayınladı. İmalat sanayii ile de ilişkilendirerek iki gözlem yapmak istiyorum. 1) TCMB enflasyon öngörülerini yeniledi. Temel senaryo esas alındığında TCMB'nin Nisan 2008 ve Temmuz 2008 tahminleri ile hedefleri aşağıdaki tabloda veriliyor.

    TCMB Nisan 2008
    Öngörüsü (%)
    TCMB Temmuz 2008
    Öngörüsü (%)
    TCMB Enflasyon
    Hedefi (%)
    2008 9,3 10,6
    2009 6,7 7,6
    2010 5 5,9

     

    Tablodan da görüldüğü üzere TCMB, nisan ayına göre enflasyon öngörülerinde yukarıya doğru bir düzeltme yapmış. Ancak hedeflere ulaşmayı tehdit edecek ölçüde değil. Burada ilginç olan 2009 yılı. Çünkü yeni öngörüye göre enflasyon 2009 yılında bir önceki yıla oranla 3 puan düşecek. Oysa nisan ayında TCMB bunun 2,6 puan olacağını ifade ediyordu. TCMB'nin 2009 yılında enflasyonun önemli ölçüde düşeceğine ilişkin görüşü, anlaşıldığı kadarıyla, büyük ölçüde, petrol ve gıda fiyatlarından gelen şoklardan ilkinin etkilerden ilkinin tamamen kaybolacağı (baz senaryoda petrol fiyatı 140 dolarda sabitleniyor) ikincisinin ise önemli ölçüde azalacağı (gıda fiyatlarının 2008'de yüzde 14, 2009'da ise yüzde 9 artacağı) varsayımlarına dayanıyor. Bunlar, özünde, üretim maliyeti üzerindeki iki farklı etkiyi simgeliyorlar. Petrol fiyatındaki oynama girdi maliyetleri yoluyla fiyatlar üzerinde bir etki yapan bir kalem. Gıda fiyatlarındaki artış ise ücreti etkiliyor: Ya reel ücret düşüyor ya da, bu artış yüksekse, birim işgücü maliyetini artırabiliyor. Önümüzdeki yıllarda bu gıda fiyatlarının, yüksek fakat giderek düşen hızda artacağı varsayıldığı için enflasyon düşmeye devam ediyor ama daha düşük bir hızda! Bu varsayımın bir sonucu da işgücünü yoğun kullanan kesimlerde enflasyonun, ham maddenin üretim maliyeti içindeki payının daha çok olduğu kesimlere oranla, daha yüksek kalabileceği . 2) Raporun işgücü maliyetleri bölümünde 2008 yılının ilk çeyreğinde imalât sanayii çalışılan saat başı reel birim ücret endeksinin bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 3,5 azaldığı belirtiliyor. Aynı dönemde petrol ve gıda ürünleri dışındaki ÜFE'de yüzde 4,21 artış olmuş. İmalat sanayiinde işgücü verimliliğindeki artış da yaklaşık yüzde 3,7. Yani işgücü verimliliğindeki belirgin artışa rağmen, işgücü bunun karşılığını alamamış görünüyor. Kabaca ne olup bittiğine biraz daha yakından bakalım. Toplam üretim maliyeti içinde işgücünün payının yüzde 25 (yüzde 50) olduğunu varsayalım. Bu dönemde kullanılan emek dışı girdi maliyetlerinde meydana gelen artışın kâr oranını ne zaman sıfıra düşüreceğine bakalım. Yukarıdaki varsayımlar altında bunu veren girdilerdeki fiyat artış oranı yaklaşık yüzde 8 (yüzde 15,6) çıkıyor. Eğer birim işgücü maliyetindeki düşmenin durduğu varsayılırsa kâr oranını sıfıra indiren hammadde fiyat artış hızı yüzde 6,8'e (yüzde 12,1) düşüyor. Bunlardan birkaç sonuç çıkarmak olanaklı: Bir kere, birim işgücü maliyetinin düşmesi, verimlilik artışından işgücünün aldığı payın azalması demek. Görülen o ki bu olgu hammadde maliyetlerindeki artışın kâr oranlarını aşağıya çekmesini engellemiş. İkinci olarak bu etki görece az emek kullanan (ve ihracatta ağırlığı artan) kesimlerde daha düşük. Nihayet, birim işgücü maliyetini aşağıya çekmek zorlaştıkça, imalat sanayiinde kârın hammadde fiyatlarına duyarlığı artıyor. TCMB'nin öngördüğü gıda fiyat artışlarının kâr oranını sıfırlayacak düzeyde olmadığı açık. Zaten sorun bu değil. Ama gıda fiyatlarındaki yüksek artış reel ücreti epeyce törpüleyecek gibi görünüyor. Bunun ücret pazarlıklarına yansıması hem doğal hem de kaçınılmaz. TCMB'nin enflasyon bekleyişleri bize bu durumda birim işgücü maliyetinin yükselebileceğini gösteriyor. Bunun anlamı ise kâr oranlarında düşüş olması. Bu ise, son birkaç yıldır zaten düşmekte olduğu izlenimini veren, şirketler kesiminin tasarruf eğilimini olumsuz yönde etkileyebileck bir gelişme. Bunun da özel yatırımlar için iyi bir haber olmadığı söylenebilir.  Bu durumda şirketler ürünlerinin fiyatlarını artırabilirler mi? TCMB, önümüzdeki dönemde iç talebin çok canlı olmayacağını beklediğini söylüyor. Dış piyasada ise fiyat rekabeti çok daha keskin. Özetle bu pek çözüm gibi görünmüyor. Sonuç biraz temcit pilavı gibi olacak: Bu sorunu, toplumsal huzuru koruyarak çözmek istiyorsak, imalât sanayiinde verimliliği, özellikle de toplam faktör verimliliğini, bir an önce artırmamız gerekiyor.

     

    Bu yazı 01.08.2008 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır