Arşiv

  • Nisan 2024 (14)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    6 denizaltı alımı ihalesinde sorular ve cevaplar

    Hasan Ersel, Dr.04 Ağustos 2008 - Okunma Sayısı: 1246

     

    Türkiye'nin 2.5 milyar euroya ihale ettiği 6 denizaltı fiyatına ilişkin yorum yapmak güç. Yüzde 80'lik off-set oranı ise dünya ortalamasının üzerinde ama Yunanistan'ın bu tür ihalelerde sağladığı oran yüzde 113.4.

    22 Temmuz 2008'de yapılan Savunma Sanayii İcra Komitesi toplantısı sonunda Türkiye'nin 6 denizaltı tedarik etmek üzere hangi teklifle yola devam edeceğine ilişkin karar açıklandı. Yapılan açıklamadan şu sonuçlar çıkıyor: 1) Türkiye gereksinimi olan 6 adet denizaltı için Howaldtswerke-Deutsche Wert (HDW) şirketi ve Marine Force International LLP ortak girişimi ile temasları sürdürmeye karar vermiştir. 2) Projenin maliyeti 2.5 milyar eurodur. Bu tutarın "çok büyük bir kısmı" firma kredisiyle karşılanacaktır. 3) Bu denizaltıların yapım yeri Gölcük Tersanesi olacaktır. 4) Bu denizaltılara Türk sanayii tarafından imal edilecek 20'ye yakın sistem/alt sitem yerleştirilecektir. 5) Proje bedelinin yüzde 80'i kadar ülkemizde sanayi katılımı ve off-set gerçekleştirilmesi planlanmaktadır. 4) Söz konusu denizaltılar 2015'ten itibaren Türk donanmasına katılacaktır. Bu haber kamuoyunda ilgi uyandırdı, doğal olarak zihinlerde bazı soruların doğmasına yol açtı. Bu sınırlı bilgiyle yargıya varanlar da oldu. Oysa bu tür bir kararı değerlendirmek o kadar kolay bir iş değil. Konuyu bir kamu harcama projesi çerçevesinde alıp ilk akla gelebilecek sorulara bir göz atalım:

    Soru 1: Böyle bir kamu projesine gerek var mı? Bu sorunun yanıtını verebilmek için şöyle düşünmek gerek. Denizaltı (ya da uçak, tank vs.) ulusal savunma adlı kamusal malın üretimi için kullanılan bir girdidir. Kamusal mallar bir kişinin yararlanmasının başkalarının yararlanma düzeyini etkilemediği ve herhangi bir kişinin yararlanmasının önlenemeyeceği mallardır. Bu nitelikleriyle özel mallardan farklılaşırlar. Örneğin, Türkiye'de bir bebeğin doğması ülkede halen yaşayan insanların yararlandığı savunma hizmeti miktarını azaltmaz. Öte yandan ulusal savunma hizmeti verildiğinde bundan Türkiye'de yaşayan herkes, kendiliğinden, yararlanır. Böyle olduğu için de kamusal malların sağlanması, genelde, piyasaya bırakılmaz; bu tür mallar kamu tarafından sunulur ve vergi ile finanse edilir. Dolayısıyla, bu girdiden ne kadar kullanılacağı ulusal savunma kamusal malının ne düzeyde sağlanması gerektiğine ilişkin siyasal karar çerçevesinde, hangi girdi bileşiminin (uçak/gemi/tank vs.) en uygun olacağının belirlenmesine bağlıdır. Bu ise, ancak askeri uzmanların çözebileceği, güç bir askeri-teknik sorundur. Bu konudaki çalışmalar epeyce önce tamamlanmış ve 6 yeni denizaltıya gerek olduğu sonucuna varılmış. Buna ilişkin açıklama da 28 Aralık 2006'da yapıldı. Şu anda Türk donanmasında, Ay (6), Preveze (4) ve Gür (4) sınıfları olarak bilinen 14 Type-209 denizaltı var. 2015'te Ay sınıfı denizaltıların yaş ortalaması 34 yıl olacak. Bunların, arada modernleştirilmiş olsalar bile, 2015 sonrası yararlı ömürleri pek uzun olmasa gerek. Niçin 6 denizaltı alınmak istendiğinin bir gerekçesi de bu olabilir. Bu noktadan sonra sorun istenilen teknik özellikleri sağlayan denizaltılardan hangisinin alınacağıdır. Bu ise bir iktisadi/mali sorundur.  

    Soru 2: İhaleye ciddi katılım oldu mu? Evet. İhaleye bu konuda dünyaca bilinen 3 şirket katıldı. Zaten dünyada dizel denizaltı yapımında başa güreşen şirket sayısı pek fazla değil. Dünyada başka ülkeler için denizaltı yapan başlıca 5 ülke var: Almanya, Fransa, İspanya, İsveç ve Rusya. (ABD 1950'lerden beri sadece nükleer denizaltı yapıyor. Diğer denizaltı yapan ülkelerin ihracatı yok.) Bu projeye katılan diğer 2 şirket ise Fransa'dan DCNS ve İspanya'dan Navatia S.A. Türkiye'ye HDW'nin önerisi Type-214 denizaltısı idi. Diğer 2 şirketin önerilerinin dayanağı ise Scorpone denizaltısı. Hindistan ve Malezya'nın ısmarladığı ve Şili'de hizmete girmiş olan (1 tane) Scorpone denizaltısını DCNS ve Navatia S.A. birlikte geliştirmişler. DCSN ihracat amacıyla Marlin adı verilen yeni bir denizaltı projesini, Navatia S.A. ise İspanyol Deniz Kuvvetleri için S-80 açık deniz denizaltısını geliştiriyorlar. Herhalde, her 2 şirket de önerilerini bu projelerdeki yenilikleri içerecek biçimde sunmuşlardır. 

    Soru 3: Görüşmelerin devam edeceği şirketin özellikleri neler? HDWTürkiye'nin yabancısı değil. Türk donanmasında hizmet veren Type-209 denizaltılarının tümünün tasarımını yapan ve bir kısmını fiilen yapan şirket. Ayrıca TCG Turgut Reis fırkateyni de bu bu şirketin Kiel tezgâhlarında yapılmış. 1838'de kurulan HDW, 2005'te Thyssen Krupp Marine Systems (TKMS) adlı grup içinde birleşen 8 Avrupa gemi yapım şirketinden birisi. Diğerleri ise Nobiskrug in Rendsburg (Alman), Blöhm+ Voss (Alman), Blöhm+ Voss Repair (Alman), Nordsee Werke (Alman), HDW-Gaarden (Alman), Kockums (İsveç) ve Hellenic Shipyards (Yunan). ThyssenGrup, şirketin sermayesinin yüzde 75'ine sahip. HDW, son 50 yıl içinde çeşitli ülkelere 100 kadar denizaltı üretmiş. HDW'nin birlikte ihaleye girdiği Londra merkezli MarineForce International LLP, aslında bağımsız bir şirket değil. 2004'te TKMS tarafından denizaltıların pazarlanması ve satışını üstlenmek üzere Londra'da kurulmuş.

    Soru 4: Type-214 denizaltısının hangi özellikleri var? Bu denizaltının önemli bir özelliği "havadan bağımsız güç" sistemine sahip olması. Bu sistem denizaltının su altında çok uzun süre kalabilmesini sağlıyor. 400 metre derinliğe dalabilen Type-214'ün menzili 19000 km. dolayında. Ağırlığı, su üstünde 1700, su altında ise 1900 ton. Hızı ise su üstünde 12 ve su altındaki ise 20 deniz mili. 8 tane 533 mm. torpito kovanı ile donatılan gemi su altından deniz hedeflerine karşı kullanılan Harpoon güdümlü füzelerini de atabiliyor.              

    Soru 5: Type-214 denizaltısını alan başka ülkeler var mı? Memnunlar mı? Type-214 denizaltısını şu ana kadar alan 2 ülke var. Bunlar Yunanistan (4 tane) ve Güney Kore (3 tane). Yunanistan'ın sipariş verdiği gemilerden ilki olan ve Almanyada, HDW'nin Kiel tezgâhlarında, yapılan Papanikolis 27 Şubat 2001'de tezgaha konuldu. Ortaya çıkan bir dizi teknik aksaklık çıktı Yunanistan Deniz Kuvvetleri denizaltıyı kabul etmeyeceğini açıkladı. TKMS, 16 Kasım 2006'da yaptığı bir açıklamada tüm teknik sorunların giderildiğini açıkladı. Ancak denizaltı halen Kiel'de. Ulaşabildiğim son haberlere göre Papanikolis, 15 Haziran 2008'de yeniden deniz seyir denemelerine çıkmış. 24 Haziran 2008'de Kiel Limanı'ndaymış ve üzerinde çalışılıyormuş. Diğer 3 denizaltının yapımı ise Atina yakınlarında Skarmangas'daki Hellenic Shipyards'da devam ediyor. Ancak hizmete ne zaman gireceklerine ilişkin bir tarih verilmiyor. Güney Kore basınında da, bu denizaltıya ilişkin olarak benzer nitelikte şikâyetler dile getirildi. Bu sınıftan ilk yapılan ilk denizaltı olan Son Won-il 27 Aralık 2007'de hizmete girdiyse de gürültü düzeyinin yüksekliği, havadan bağımsız güç sisteminin iyi çalışmaması ve seyir sırasında fazla yana yatması gibi sorunlar yaşandığı iddia edildi. 15 Mart 2008 tarihli bir habere göre denizaltı yapımcısı olan Hyundai tezgâhlarında bakıma alınmış. Ancak daha sonra Güney Kore Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bu iddiaların doğru olmadığı biçiminde bir resmi açıklama yaptı. Geminin bakıma alınmasının, bu türlü sorunlardan değil, yeteneklerinin optimize edilmesiyle ilgili olduğunu açıkladı. Şu anda bu sınıftan 2. denizaltı olan Jeong-Ji'nin deniz seyir denemeleri yapılıyor. Bu denizaltının bu sene sonuna kadar hizmete alınması bekleniyor. Öte yandan HKW'nin Güney Kore'ye denizaltıların beklenen standartlara uymaması durumunda gerekli düzeltmelerin yapılacağına ilişkin 5 milyon dolarlık garanti verdiği biliniyor. Güney Kore 2018'e kadar 9 tane Type 214 denizaltısını hizmete sokmayı planlıyor.

    Soru 6: Bu projenin mali yönü hakkında ne söylenebilir? Elimizde kamuya resmen açıklanmış iki bilgi var. Bunlardan ilki 6 denizaltı için ödenecek fiyatın 2.5 milyar euro (tekne başına 417 milyon euro) olacağı. Bu diğer ülkelerin bu tür denizaltılara ödediği fiyat dolayında. Reuters'in verdiği bir habere göre ise proje bedelinin yüzde 15'i peşin ödenecek. Ancak, bu bilgiye başka kaynaklarda rastlamadım. 

    Soru 7: Türk sanayiinin katılımı ve off-set ne demektir? Yapılan açıklamada vurgulanan bir nokta da Türkiye'deki sanayinin katılımı ve off-set gerçekleştirmesinin projenin değerinin yüzde 80'i olacağı. Türkiye'deki sanayinin katılımı denildiğinde, denizaltıların bazı parçalarının Türkiye'deki sanayi kuruluşlarından temin edilmesi kastediliyor. Bunun maliyete bir etkisi yok. Sadece, katma değerin bir kısmı Türkiye'deki şirketlere kalacak. Tabii, istihdama ve teknolojiyi öğrenmeye katkısı var. Off-set denildiğinde ise, Türkiye'deki sanayinin başka alanlardaki ürünlerinin de ihaleyi kazanan şirket tarafından satın alınması söz konusu. Örneğin, bu anlaşma çerçevesinde Türkiye'deki bir şirket ürettiği beyaz eşyayı, TKMS aracılığı ile Almanya'ya ya da başka bir ülkeye satabilir. Özetle off-set yoluyla sağlanan Türk ürünleri için piyasaya giriş desteğidir. Ancak, bu ne projenin maliyetini düşürür ne de "TKMS araya girdi" diye insanlar beğenmedikleri malı alır. Dolayısıyla off-set anlaşmasının Türkiye için fiilen ne kadar katma değer yaratacağı, büyük ölçüde Türk sanayiinin ne kadar başarılı olacağına bağlıdır.

    Soru 8: Yüzde 80'lik oran düşük mü yüksek mi? BIS verilerine göre Türkiye'nin 1993-2004 döneminde gerçekleştirdiği off-set oranı yüzde 46.6. Dünya ortalaması da yüzde 71.4. Dolayısıyla bu projede yüksek bir off-set oranı sağlandığı doğru. Ancak aynı dönemde Yunanistan'ın gerçekleştirdiği off-set oranı yüzde 113.4 idi!  

    Soru 9: Hangi denizaltı daha ucuz? Buna yanıt vermek zor. Gerek TKMS'nin kazandığı Güney Kore ve gerekse kaybettiği Hindistan'ın 2005 denizaltı ihalelerinde zorlu bir fiyat rekabeti yaşanmış. Bunun bu projede de sürmüş olması doğal. Ancak, fiyat tercihi etkileyen boyutlardan sadece birisi.  Bir de işin, son derece önemli olmasına rağmen, bilmediğim için hiç değinmediğim, askeri/teknik yönü var. Özetle, bu tür büyük kamu projelerinde (askeri olmaları da gerekmiyor) karar almak hiç de kolay değil. Karara ilişkin bir yargıya varmak da...

     

    Bu yazı 04.08.2008 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır