Arşiv

  • Mayıs 2024 (11)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Rusya malumu ilan etti Batı'ya ben buradayım dedi

    Hasan Ersel, Dr.25 Ağustos 2008 - Okunma Sayısı: 989

     

    Gürcistan, 7 Ağustos'ta gece yarısına doğru Güney Osetya'yanın başkenti Çinvali'ye saldırarak, başta ABD olmak üzere, herkese kötü bir sürpriz yaptı. Saldırı, Gürcistan'ın kontrol ettiği bölgelerden, çok namlulu roket atar, topçu ve büyük çaplı havan topları kullanılarak başlatıldı. Gürcistan bölgeye çok sayıda tank, zırhlı araç ve asker sevk etti; ertesi sabah şehri havadan da bombaladı. Çinvali'de, hastaneler dahil, pek çok bina tahrip oldu. Düzinelerle insan öldü ve yaralandı. Aynı gün Gürcistan hava kuvvetleri Güney Osetya'daki bazı köyleri bombaladı. Rusya hemen Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ni toplantıya çağırdı. Gürcistan ise bir yandan ateşkesten söz edip, bir yandan da harekâtına devam etti. ABD'li askeri uzmanlar Gürcistan'ın bu, bir anlamda, intihar kararının, Rusya'nın olası tepkisini yanlış değerlendirmekten kaynaklandığını düşünüyor. Onlara göre, Gürcistan Rusya'dan zayıf ve geç tepki geleceğini tahmin ediyor; böylelikle Güney Osetya'yı kolayca ilhak edebileceğini düşlüyordu. Ama hesabın yanlış olduğu kısa zamanda anlaşıldı. Rusya bölgenin 100 km. kadar kuzeyindeki 58. ordusuna bağlı birlikleri harekete geçirdi. Kısa süre içinde de Leningrad Askeri Bölgesindeki 76. Hava Saldırı Tümeni, Moskova'daki 96. Hava İndirme Tümeni ve 45. İstihbarat Alayı'ndaki seçkin askerlerinden bir kısmını bölgeye aktardı.  

    Rusya çabuk asker çıkardı

    Bu arada Rus Deniz Kuvvetleri de harekâta katıldı. 9 Ağustos'ta Amiral Aleksander Kletskov komutası altındaki Rus filosu Sivastopol'dan hareket etti. Filoda, Rus Karadeniz Filosu sancak gemisi Moskova kruvazörü, Smetlivi destroyeri, Aleksandrovets ve Muromets (Grişça V sınıfı) ve Mirzak (Nanuçka III sınıfı) korvetleri ile diğer destek gemileri vardı. Bu gemiler, Novorosisk'den hareket eden ve 4000 kadar Rus deniz piyadesini taşıyan 3 çıkartma gemisinin Abkazya'ya çıkartma yapmasını destekledi. Rusya'nın bu kadar çabuk asker çıkarabilmesi gözlemcilerin ilgisini çekti. Novorosisk'den olan uzaklık göz önüne alındığında çıkartma birliklerinin çok hızlı hazırlanmış olmaları gerekiyor. Rusya'nın burada bir avantajı da ağır silahları gemilere yüklemek durumunda olmaması idi. Askerler Abkazya'da Oçamçire'ye çıktılar. Ağır silahlar ise trenle gönderilmiş. 10 Ağustos'ta, haberlerde pek de ön plana çıkmayan, ilginç bir olay yaşandı. Gürcistan donanmasına bağlı 4 bot, Rus donanmasına saldırmayı denedi. Bunlardan P-21 Georgi Toreli devriye botu Rus donanmasının Mirzak korvetinin attığı bir P-120 Malakhit güdümlü füzesi ile batırıldı. Açıklandığına göre gemi 90 saniye içinde batmış. Bu arada Moskova kruvazörünün yaralandığına ilişkin bir haber duyuruldu. Ama haberin yalan olduğu çabucak anlaşıldı. Gemi 11 Ağustos'ta Novorossik'de sapasağlam görüldü ve görüntülendi.  

    Göklere hakim değildi

    Savaş bundan sonra yine beklenmedik bir biçimde devam etti. Rusya hızla kontrolü ele geçirdi. Rus hava kuvvetleri göklerde üstündü, ama ABD uzmanlarının deyimiyle "göklere hakim değildi". Çünkü, Rus yapımı füzelerle donatılmış, Gürcü hava savunma güçleri oldukça etkindi. Gürcistan'ın küçük deniz kuvveti savaşın ilk iki gününde tamamen yok edilmişti. Rusya 48 saat içinde Gürcü kuvvetlerini Güney Osetya'dan geri püskürttü. 11 Ağustos'ta Rus birlikleri Gürcistan topraklarına iki cepheden (Güney Osetya ve Abkazya'dan) girdi. Başkent Tiflis'in limanlarla olan bağı kesildi, Marnueli ve Vaziani üslerini bombalandı. Söylenenin tersine, Rusya büyük çapta bir askeri gücü çatışmaya sokmamıştı. ABD'li uzmanlar, harekâta katılan Rus birliklerinin toplam sayısının Gürcistan ordusunun üçte birini geçmediği, yani 10.000 kişi dolayında kaldığı, kanısında. Ancak bunların iyi eğitilmiş ve profesyonel askerlerden oluştuğu anlaşılıyor. Öte yandan, Rusya'nın çok gelişmiş silahlarını da kullanmaya gerek duymadığı anlaşılıyor. Her ne kadar modern T-80 ya da T-90 tanklarının Güney Osetya'ya sevk edildiğine ilişkin haberler çıktıysa da savaş alanında görülen, 150 dolayında oluğu tahmin edilen, T-62 (eski) ve T-72 tankları idi. Rus ordusunun bölgeye sevk ettiği top sayısının da 100 dolayında olduğu belirtiliyor. Ancak zırhlı personel taşıtı sayısı hakkında bir sayıya ulaşamadım. TV ekranlarına yansıyan görüntülere bakılırsa epeyce çok olmalı. Rusya Devlet Başkanı Dimitri Medvedev, 12 Ağustos'ta askeri harekâtın sona erdiğini ilan etti. Gürcistan 195 askerinin öldüğünü ileri sürüyor ama cepheden dönenlerin verdiği bilgiler, gerçek rakamın bunun çok üstünde olduğu yönünde.  

    Batı'ya güçlü bir sinyal

    Rus fotoğrafçı Arkadi Babçenko, savaşın tüm vahşetini ve insanların acılarını görüntülemiş. Savaşın korkunçluğunu bu fotoğraflardan görmek olanaklı. Bazı resimlerin çok sarsıcı olduğu uyarısını yaparak, adresini vereyim: http://lsd-25.ru/2008/08/14/voyna-v-yuzhnoy-osetii-89-fotografiy-arkadiya-babchenko/. Rusya bu harekâtta 3 Su-25 yere taarruz uçağı kaybettiğini açıkladı. (Gürcistan ise daha çok uçak düşürdüğünü ileri sürüyor.) Bu uçakların yere yakın uçmaları nedeniyle omuzdan atılan uçaksavar füzelerine hedef olması olasılığı yüksek. Dolayısıyla bunda pek şaşılacak bir şey yok. Aslında şaşılacak olan Rusya'nın hiç helikopter kaybetmemiş olması. Bu doğruysa, mucize sayılabilir. Buna karşılık Tu-22M3 tip bir Rus uzun menzilli ve sesten hızlı uçabilen bombardıman uçağının, Gürcistan hava savunma kuvvetleri tarafından, bir Rus yapımı RK-37 BUK-M1 güdümlü füzesiyle düşürülmesi tam bir sürpriz oldu. Rusya'nın hem böyle bir uçağı bu harekâtta niçin kullandığı ya da kullanmak zorunda kaldığı, hem de nasıl olup da koruyamadığı merak ve eleştiri konusu oldu. Özetle, Rusya beklendiğinden çabuk ve sert yanıt vererek Gürcistan'ı, kendi kullandığı deyimle, "cezalandırdı". Ancak olay bundan ibaret değil. Rusya, Batı'ya da güçlü bir sinyal vermiş oldu. "İşler bundan sonra, bundan önce olduğu gibi olmayacak." Gerçi, bunu NATO söyledi ama Rusya'nın hislerine de tercüman olarak...

    Olayın biraz öncesi

    Rusya'nın bu kadar çabuk tepki vermesi, bu tür bir olayı beklediği biçiminde yorumlandı. Son aylarda olup bitenlere bakıldığında, aslında Rusya'nın hazır durumda olmaması garip olurdu. Gürcistan, uzun süredir, bir taraftan ordusunu güçlendiriyor öte yandan da NATO ile olan ilişkilerini sıkılaştırmak konusunda büyük bir gayret sarf ediyordu. Bu bağlamda 11 Haziran'da Poti'de 11 ülkeden (ABD, Bulgaristan, Fransa, Gürcistan, İsveç, İtalya, Romanya, Türkiye, Ukrayna ve Yunanistan) 4000 askeri katıldığı bir manevra başladı. Bu manevra biter bitmez de 5 Temmuz'da (savaş sırasında Rusların bombaladığı) Vaziani Üssü'nde ABD, Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan ve Ukrayna askerlerinin katıldığı "Immediate Response 2008" manevrası başladı. Temmuz sonuna kadar devam eden bu manevraya ABD'den 1000 den fazla asker katıldı. Hatta savaş başladığında ABD ordusuna ait bazı araçlar (örneğin Humvee'ler)geri gönderilmek üzere, Poti Limanı'nda bulunuyordu. Rusya'nın bu gelişmeleri çok dikkatle takip etmiş ve tedirgin olmuş olması çok doğal. Nitekim son aylarda Karadeniz üzerinde Rusya, Tu-95 uzun menzilli bombardıman uçaklarıyla keşif uçuşlarına başlamıştı. Bu nedenle, Rusya'nın hazırlık düzeyinin yüksek olmasında pek de şaşılacak bir şey yok. Ama uzmanlar, yine de, Rusların Gürcistan'ın bu saldırısını beklemedikleri kanısındalar.

    Peki şimdi ne olacak

    Gürcistan savaşı aslında yeni bir duruma yol açmadı. Durumdaki değişikliğin çarpıcı bir biçimde ilan edilmesine neden oldu. Rusya'nın bu karmakarışık bölgedeki ağırlığı gözler önüne serildi. (Karmakarışıklığa bir örnek: Rusya'nın bölgeye sevk ettiği Vostok [Doğu] Tugayı'nda Çeçen askerlerinin fotoğrafları yayınlandı. İnsana ilk bakışta ters geliyor. Oysa, 1992'deki Abhazya-Gürcistan çatışmasında da Çeçenler, Şamil Basayev komutasında, Abhazların safında Gürcülere karşı savaşmışlardı.) Rusya Ortadoğu'da da yeniden boy göstereceğine ilişkin işaretler de vermekteydi. Suriye Devlet Başkanı Beşir El-Esad geçen hafta içinde Soçi'de Rus yöneticilerle görüştü. Gündemde Suriye'nin Tartus Limanı'nın Rus gemileri için üs olarak kullanılması olduğu söyleniyor. Hatta yakınlarda Rus donanmasının kuzey filosunda görevli olan Kuznetsov uçak gemisi beraberinde diğer savaş gemileriyle Akdeniz'de boy göstermesi bile söz konusu. (Aslında bunun Gürcistan olaylarıyla ilgisi yok. Böyle bir ziyaretin yapılabileceği çok daha önceden açıklanmıştı) Bütün bunlar olup biterken ABD de boş durmuyor. Gürcistan olayları sırasında ABD, Polonya ile bu ülkeye füze savar sistemi yerleştirmek üzere antlaşma yaptı. Geçen yazımda da belirttiğim gibi, ABD donanmasının Arleigh Burke sınıfı güdümlü füze destroyerlerinden USS McFaul (DDG-74) 30 Temmuz'da Karadeniz'den Girit'teki üssüne dönmüştü. 22 Ağustos'ta Gürcistan'a yardım malzemesi götürmek gerekçesiyle tekrar Karadeniz'e çıktı. USS McFaul 2500 km. menzilli Tomahawk füzeleriyle donatılmış bir savaş gemisi. Ayrıca çeşitli NATO ülkelerine bağlı 4 savaş gemisi de Karadeniz'e çıktı. Bu gemilerin Bulgaristan ve Romanya limanlarını ziyaret edecekleri açıklandı. Bütün bunlar olurken Ukrayna da Rusya'nın Sivastopol Üssü'nü kullanmasını kısıtlamaya kalktı. Rusya ise Novorosisk'de 100 savaş gemisinin barınabileceği bir dev deniz üssü yapmakla meşgul. Bu üs, Rusya'nın Ukrayna ile Sivastopol Limanı'nın kullanılmasına ilişkin olarak yaptığı anlaşmanın bitim tarihi olan 2017'den önce; 2012'de hizmete girecek. Öte yandan Rusya 12 ya da 16 adet Bulava-M tipi çok başlıklı kıtalararası balistik füzeler taşıyan Boley sınıfı 4 modern nükleer denizaltı yapıyor. 4 Ağustos'ta ABD donanmasının en yeni ve en modern denizaltısı Virginia sınıfından SSN-778 New Hampshire ilk açık deniz seyir denemesinden döndü. 7885 tonluk olan bu denizatı Tomahawk seyir füzelerinin yanı sıra pek çok ileri teknolojili silah ile donatılmış.

    50 yıl sonra birşey değişmedi

    50 yıl öncesine mi dönüyoruz nedir? 1950'lerin sonunda ikide bir Sovyet savaş gemileri boğazlardan geçerdi. Onların arkasından ABD'nin 6. Filosu görünürdü. Sonra füze yerleştirme modası başladı. ABD, Birleşik Krallık, İtalya ve Türkiye'ye Jupiter, Sovyetler Birliği de Küba'ya R-12 füzelerini konuşlandırdı... Sonra da 1962'de ünlü Küba krizi patlak verdi. Az kaldı kıyamet kopuyordu. Kabak da bizim başımıza patlayacaktı. ABD Küba'daki füze atıcılarını vurmaktan söz edince Sovyetler Birliği de Türkiye'yi hedef gösterdi. Babam o sıralarda Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürü idi. Bir gün eve geldi, manevra yatağını (emekli subaydı) aldı ve işine gitti. Eve 1.5 ay kadar sonra dönebildi. Arada bir duş yapmaya geldiğini anımsıyorum. Neyse ki savaş çıkmadı.

    O zaman taraflar birbirlerine güvenmiyorlardı; ne yazık ki şimdi de... O zamandan bu güne her şey değişti ve hiç bir şey değişmedi...

     

    Bu yazı 25.08.2008 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır