Arşiv

  • Mayıs 2024 (11)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Faiz dışı fazla kısıtını gevşetmek

    Hasan Ersel, Dr.05 Eylül 2008 - Okunma Sayısı: 975

     

    OECD'nin son Türkiye raporunda maliye politikasına ilişkin olarak üzerinde durulan bir nokta faiz dışı fazla kısıtının aşırı kısıtlayıcı olması idi. Ancak hemen baştan belirtmek gerekir ki OECD "bu kısıtı kaldırın, keyfinizce yola devam edin" demiyor. Bu kısıtın yumuşatılmasının teknik açıdan olanaklı olduğu, ancak yeni kurallar (mali kural gibi) konulması gerektiğini savunuyor. "Aşırı kısıtlayıcı" olmak deyimi üzerinde durayım. Teknik açıdan ne söylendiği açık. Türkiye kamu borcunun GSYH oranında hatırı sayılır bir düşüş sağladı. Reel faizler, her ne kadar, arzulandığı kadar düşmedi ama bir zamanlar tırmandığı düzeyin altında. OECD raporunda daha düşük "faiz dışı fazla/GSYH" oranı hedeflenerek de iç borç stokunun GSYH oranının yüzde 30 düzeyinde kalması sağlanabileceği gösteriliyor. Akla gelen ilk soru yüzde 30 oranının niçin tatmin edici olduğu. Anladığım kadarıyla, her ne kadar IMF'nin bir araştırmasına gönderme yapılmış olsa da, makul bir değer olarak varsayılmış gibi görünüyor. (Böyle düşünmemin nedeni, aynı oranın farklı iktisadi sonuçlar ile bir arada ortaya çıkabilmesi. Örneğin 2000 yılında Türkiye'nin net iç borcunun GSYH oranı yüzde 28,7; 2007 de ise yüzde 27,7. Her ikisi de yüzde 30 sınırının biraz altında ve aralarında sadece bir puan fark var. Ama 2000 yılında iç borç faiz ödemelerinin GSYH'a oranı yüzde 11,2 iken 2007 yılında bu oran sadece yüzde 4,9. Arada çok büyük fark var.) Bu durumda OECD raporunda sorulan temel soruya dönelim. Bütün gayretimizi kamu borcunu düşürmeye vermek yerine, bunu zamana yayıp kamu harcamalarını "iktisadi gelişmeyi destekleyici" biçimde kullanamaz mıyız? Bu sorunun yanıtı o kadar kolay değil. "Olmaz öyle şey" deyip kestirip atmak da, bu önerinin sanki hiç bir alternatif maliyeti yokmuş gibi davranmak da anlamlı değil. OECD raporu bu noktada çok duyarlı ve dikkatli. Alternatif maliyeti ile neyi kastettiğimi biraz açayım: Önümüzde iki öneri olduğunu düşünelim. Bunlardan ilki kamu borç stokunun GSYH oranını sabit tutmak olsun. Ötekisi ise bunu, bir süre daha geçmişteki tempoda düşürmeye devam etmek. İlk durumda kamu kesimi toplam fonların belli bir miktarını kullanmaya devam edecektir. Bunun anlamı özel kesimin mali piyasalardan elde edeceği fon miktarının kısıtlanmış olmasıdır. Bu önemli mi? Mali sistemin büyüklüğü konusunda iyi bir gösterge türetmek o kadar kolay bir iş değil. Bu nedenle, bütün eksikliklerine olmasına rağmen, yaygın kullanılan, M2Y'yi (=TL+Döviz mevduat; eski tanım) bir gösterge olarak alırsak, net kamu borcunun bu büyüklüğe oranı, 2007 yılında, yüzde 89 çıkıyor. Geçmiş yıllara oranla epeyce düşük ama yine de yüksek bir oran. Böyle bir borç/mali sistem oranını sürdürmek yerine düşürme yoluna gidilse, faizlerin düşmesini, özel kesimin daha ucuza ve yurtiçinden daha çok mali kaynak kullanmasını sağlamış olmaz mıyız? Bu da büyümeyi/istihdamı olumlu yönde etkileyebilir. İşte ilk öneriyi seçmenin maliyeti, bu olanağın sağlanamamış olması.

    Tabii ikinci öneriyi seçmenin de ilk önerinin getirdiği kazanımlardan mahrum kalmak gibi bir maliyeti var. Bunun karşılığında ise daha fazla kamu hizmeti sunulması söz konusu. İşte bu noktadan itibaren OECD raporu bazı önemli noktaların altını çiziyor. Her şeyden önce bu artışın kamu hizmetlerinde kalite artışına ve maliyet etkinliğinde kazanıma yol açması gerek. Ancak, OECD, bu yapılırken maliye politikasının sağlıklı ve sürdürülebilir olmasından taviz verilmemesinin altını çiziyor. Bütün bu koşulların sağlanabilmesi için ise kamu harcamalarının fonksiyonları itibariyle nasıl öncelik sırasına konulacağının baştan ele alınmasını zorunlu görüyor. Kamu harcamaları üzerinde durmaya devam edeceğim.

     

    Bu yazı 05.09.2008 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır