Arşiv

  • Mayıs 2024 (11)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Rus ekonomisinin acil reforma ihtiyacı var

    Hasan Ersel, Dr.29 Eylül 2008 - Okunma Sayısı: 900

     

    Rusya'nın bazı sorunları Türkiye'dekilere bezerlik gösteriyor. Ruble, Gürcistan savaşı sonrası dönem dışında, değer kazanıyor. Bu da Rus sanayiinin rekabet gücünü olumsuz etkileyen bir faktör. Yine Türkiye'de olduğu gibi, Rusya'nın da yaşama geçirmesi gereken pek çok yapısal reform var.

    Son zamanlarda Rusya'nın içinde doğrudan yer aldığı, uluslararası topluluğu az ya da çok ilgilendiren çeşitli gelişmeler oldu. Bunların en önemlisi, kuşkusuz, Gürcistan ile Rusya arasında savaşa varan olaylardı. Öte yandan, silahlı çatışma olasılığı taşımamasına rağmen Rusya'nın Güney Amerika'ya, askeri nitelikteki açılımları da dikkat çekti. 10 Eylül 2008'de iki uzun menzilli Rus jet bombardıman uçağı Venezüella'ya geldi. Kasım ayında da Rus donanmasının en büyük su üstü savaş gemisi Pyotr Veliky'nin (Büyük Petro) de içinde bulunduğu bir filonun Venezüella açıklarında yapılacak manevraya katılacağı duyuruldu. Herhalde Rusya Güney Amerika'daki bu gösterisinin ABD'nin hoşuna gitmeyeceğini biliyor. Buna rağmen bu yolda devam ettiğine göre, bu gösteriden bir çıkar umuyor olmalı. Çünkü, bu tür girişimler bir defalık bir gösteriyle sonuç verecek şeyler değil. Bu gösteri, olsa olsa, ilerideki amaç için yapılması gerektiği düşünülen yatırımlardan birisi olarak kabul edilebilir. Bunlardan sonuç alabilmek için de bu tür yatırımların (askeri olması gerekli değil, hatta olmaması daha yararlı) devam etmesi gerekir. Peki Rusya'nın dünya ölçüsünde böyle bir rolü üstlenecek iktisadi gücü var mı?

    Piyasa bir ara dalgalandı

    Önce bazı piyasa haberlerine göz atalım. Gürcistan savaşı sonrası Rusya'nın mali piyasalarından olumsuz haberler gelmeye başladı. Borsa endeksinin (RTSI) çok düştüğüne dikkat çekildi. Ancak bu düşüşün tamamının savaşla ilgili olduğu kuşkulu. Endeks doruk noktasına, 2487.9 puan ile, 21 Mayıs 2008'de ulaşmıştı. Savaşın başlamasından bir gün önce, yani 6 Ağustos 2008'de ise RTSI 653.2 puan (yani yüzde 27,1) değer kaybederek 1814.6 puana gerilemişti. Bu gerileme daha sonra da devam etti. 12 Eylül 2008'e gelindiğinde RTSI 1341.7 değerine inmişti. Dolayısıyla, söz konusu dönemde RTSI'de gözlenen toplam yüzde 46,1'lik kaybın yüzde 59'u, zaten, savaş öncesi gelişmelerden kaynaklanmıştı. Bu noktanın altını çizmek gerekli. RTSI 17 Eylül tarihinde 1058.8 puana düşerek, 1998 krizinden bu yana en düşük değere indi. Ancak bu gelişmenin nedenleri biraz daha karışık. Bir kere ABD'de Lehman Brothers'in iflasını istemesi, AIG'nin Kurtarılmasına varan ani ve dramatik gelişmeler nedeniyle ortaya çıkan küresel dalgalanma Sberbank ve VTB Group gibi, devlet denetimindeki büyük Rus bankalarının hisse senetlerinin sırasıyla yüzde 23 ve yüzde 30 değer kaybetmesine yol açtı. İkinci olarak dünyada petrol fiyatları düştü. Bu da Rusya'nın devlet denetimindeki dev petrol üreticisi firması olan Rosnfelt'in petrol firmalarının hisse senetlerinin yüzde 22 düşmesine yol açtı. Bunun üzerine Rusya Merkez Bankası başkanı Sergey Ignatiev bankaların gereksinimini karşılayabilmek için 300 milyar ruble (11.76 milyar dolar) likidite vermeğe hazır olduğunu açıkladı. 19 Eylül 2008 Cuma günü borsa toparlandı. Ama bunda da bu defa ABD'den gelen kurtarma haberlerinin katkısı daha önemliydi. Öte yandan savaş sonrasında Rusya'dan önemli sermaye çıkışı oldu. Bu büyüklüğün savaşı hemen izleyen beş gün içinde 40 milyar dolara ulaştığı söyleniyor. Rusya Merkez Bankası bunun üzerine eylül ayının başından itibaren Ruble'nin değerini korumak ve istikrarı sağlamak üzere piyasaya müdahale etti. Bu müdahalenin de ilk aşamada 10 milyar dolar dolaylarında olduğu tahmin ediliyor. Rusya Maliye Bakanı Aleksei Kudrin, Rusya Ulusal Fonunun (32 milyar dolar) kaynaklarını kullanmak zorunda kalabileceğini söyledi. Aslında, Rusya'da yönetimin gerekirse başvurabileceği 143 milyar dolar büyüklüğünde bir de petrol fiyatlarındaki oynamaların bütçe gelirleri üzerindeki olumsuz etkisini gidermek üzere oluşturduğu Rezerv Fonu da var. Sonuçta, Rusya'nın 1 Ağustos 2008 itibariyle 597.3 milyar dolar olan rezervleri, 24 milyar dolar dolayında azalarak 5 Eylül tarihi itibariyle 573.6 milyar dolara indi. Ancak bu rakamdan da görüleceği üzere, Rusya muazzam bir döviz rezervine sahip olmanın rahatlığı içinde olmaya devam ediyor.  

    Reel ekonomideki gelişmeler

    Rusya'nın 2008 yılının ilk yarısında GSYH artış hızı yüzde 8. Sınai üretimdeki artış hızı ise biraz daha düşük. Yılın ilk çeyreğinde, sınai üretim, bir yıl önceye oranla yüzde 6,2, ikinci çeyreğinde ise yüzde 5,3 arttı. 2008'in ilk yarısında Rusya'nın dış ticaretindeki gelişmeler de petrol ve doğal gaz fiyatlarındaki artış göz önüne alındığında bekleneceği üzere, dış ticaret fazlasını artıracak yönde olmuş. İhracat gelirleri, bir yıl önceye oranla, yılın ilk çeyreğinde yüzde 53,9, ikinci çeyreğinde ise yüzde 52,4 artmış. İthalatın artış hızı ise daha az, sırasıyla yüzde 40,8 ve yüzde 41,7. Sonuçta 2008'in ilk yarısında Rusya'nın dış ticaret fazlası 103 milyar dolar olmuş. Öte yandan, Rusya'ya yılın ilk yarsında 46,5 milyar dolar düzeyinde yabancı doğrudan yatırım yapılmış. Moskova merkezli Institute for Economy in Transition'un yayınladığı "Russian Economy-Trends and Perspectives" başlıklı aylık bültenin haziran sayısında verilen tahminlere göre, mayıs ayı itibariyle, Rusya'da bütçe fazlası GSYH'nın yüzde 8,2 si düzeyinde. Bütün bu olumlu sayılabilecek gelişmelere karşı enflasyon iki haneli rakamlarda seyretmeğe devam ediyor. Yılın ilk çeyreğinde yüzde 12,9 düzeyinde artan tüketici fiyat endeksi ikinci çeyrekte yüzde 14,8 yükseldiği görülüyor. Bu bilgiler ışığında Rusya'nın ekonomi bakanlığı 2008 yılı için büyüme hızının yüzde 7,6-7,8 arasında olacağını öngördüğünü açıkladı. Bu Rusya'nın 2007'deki büyüme hızının (yüzde 8,1) altında. Bu IMF'nin 28 Ağustos 2008 tarihinde yayınladığı öngörüyle tutarlı. IMF 'nin öngörüsü de yüzde 7,8. IMF, Rusya'nın 2008 dış ticaret fazlasının 209.5 milyar dolar, ödemeler dengesi cari fazlasının ise 150.1 milyar dolar olarak öngörüyor. Bu hesaplar, dünya petrol fiyatlarının, 2008 yılı ortalaması olarak varil başına 116.5 dolar olacağı varsayımı altında yapılmış. IMF, Rusya'nın enerji dışı ihracatının, miktar olarak, yüzde 13.5 gibi yüksekçe bir oranda artacağını da öngörüyor. Ancak IMF tüketici fiyatları endeksi ile ölçülen enflasyonun yüzde 14,6 olacağını öngörüyor. Bu ise resmi hedef olan yüzde 10,5'un epeyce üstünde. IMF, enflasyonun arkasındaki temel nedenin yüzde 15 düzeyinde artan iç talep olduğu kanısında. Bunun bir nedeni ücretlerde, verimlilik artışının çok üstündeki, yüzde 16 artış. Bir başka neden de faiz dışı harcamaların reel olarak yüzde 15 dolayında artmasına olanak sağlayan maliye politikası.  

    Rusya'nın iktisadi sorunları

    Bütün bu değerlendirmeler, ilk bakışta Rusya'nın enflasyon dışında iktisadi sorunu olmadığı izlenimini veriyor. Aslında enflasyon daha temeldeki sorunların bir görüntüsü. Rusya'da altyapı eksikliği ve işgücünden kaynaklanan sınırlamalar potansiyel çıktının artışını olumsuz yönde etkiliyor. Bu özellikle petrol ve doğalgaz üreten kesimlerde daha da belirgin. Oysa bu alanlar Rusya'nın hem dış dengesini ve hem de kamu dengesini ayakta tutuyor. Rusya, bu nedenle, özellikle petrol ve doğalgazda yabancı yatırımlara muhtaç. (Tabii bir de petrol fiyatlarının fazla düşmemesine de!) Dolayısıyla, yabancı yatırımları tedirgin edebilecek gelişmelerin (örneğin borsadaki düşüş) Rusya açısından maliyeti epeyce yüksek. Öte yandan Rusya'nın bazı sorunları bizdekilere bezerlik gösteriyor. Ruble, Gürcistan savaşı sonrası dönem dışında, değer kazanıyor. Bu da Rus sanayiinin rekabet gücünü olumsuz etkileyen bir faktör. Yine bizde olduğu gibi, Rusya'nın da yaşama geçirmesi gereken pek çok yapısal reform var. Bunlar şirket yönetişimi, adalet mekanizmasının işleyişi, saydamlık ve kamu kesiminde etkinlik artışı sağlamak gibi çok geniş bir yelpazeyi kapsıyor. Ancak, bunların toplumsal maliyeti de olacağı açık. Bu maliyeti kimin, nasıl yükleneceği sorunu, beraberinde reformların siyasal maliyetini de getiriyor. Bu da siyasi karar alıcıların reform iştahını kaçırıyor. Bu yeni bir şey değil. Vladimir Putin'in başkanlığı döneminde reformlar konusunda fazla adım atıldığı söylenemez. Yeni devlet başkanı Dmitri A. Medvedev'in bu süreci başlatıp götürebilmesi ise bu defa Başbakanlık makamında oturmakta olan Vladimir Putin'in bu konuya yaklaşımının değişmesine bağlı. Bunun olması için akla gelebilecek tek neden reformların ertelenmesinin Rusya'ya maliyetinin yükselmekte olması. Örneğin Rusya'nın Dünya Ticaret Örgütüne üye olma isteğinin gecikmesi bunlardan birisi. Toplumun giderek artan sağlık, eğitim ve alt yapı isteklerinin karşılanabilmesi için gereken yapısal değişiklikler de sorunun bir başka boyutu. Bunlar siyasal iktidarı reformcu yapmaya yetecek mi? Göreceğiz. Sonuç olarak kısa dönemde çok rahat gibi görünen Rusya'nın orta ve uzun dönemdeki sorunları hiç de ihmal edilecek gibi değil. Bütün bunlardan iyimser bir sonuç da çıkarabiliriz. ABD'nin ve Rusya'da yöneticiler, ülkelerinin epeyce yoğun olan iktisadi ve toplumsal sorunlarını çözmeyi ön plana almayı tercih ederlerse (ya da buna mecbur olurlarsa) mevcut gerginliğin azalması olasılığı, artmasından daha yüksek gibi görünüyor. Bu açıdan bakınca hem ABD'deki seçimin sonucu daha da önem kazanıyor.

     

    Bu yazı 29.09.2008 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır