Arşiv

  • Mayıs 2024 (11)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    İktisatçılar krizin şiddetini neden bilemediler

    Hasan Ersel, Dr.20 Ekim 2008 - Okunma Sayısı: 1275

     

    Yaşayan en büyük iktisatçılardan Arrow'a göre piyasa ekonomisinin dinamiği konusunda sağlam bir kuramsal çerçeve yok. Bu durumda ekonominin dengesinin var olduğunu bilmek pek fazla işe yaramıyor.

    14 Ekim'de Akşam gazetesinde yayınlanan yazısında Sayın Mehveş Evin, dünyada pek çok yerde iktisatçılara "Neden krizin bu kadar büyük bir şiddetle geldiğini bize anlatmadınız" diye sorulduğunu söylüyor ve aynı soruyu Türkiye'deki iktisatçılara yöneltiyor. Yanıtlamak hiç de kolay değil. Ama galiba, görmezlikten gelmek daha da zor. Kendi adıma yanıtlamayı deneyeceğim. Önce yanıt vermesi görece kolay iki durumu dışarıda bırakayım. Herhangi bir iktisatçı, kişisel çıkarı kötü haberi saklamakta olduğu için, böyle bir gelişmeyi gördüğü halde toplumu bilgilendirmemişse bu bir iktisat sorunu değil, ahlâk sorunudur. Akla gelebilecek ikinci durum, bir iktisatçının, bilgisi yetmediği için krizin şiddetini algılayamamış olmasıdır. Bilgi eksikliği özür değildir ama az rastlanan bir olay da değildir. Kendimden biliyorum. Ama bu da iktisadın sorunu değildir. O kişinin sorunudur. Daha iyi çalışmalı, daha çok öğrenmeliydi. Ancak, dünyadaki iktisatçıların, ister akademik çalışma yapanlar olsun ister ekonomi basınında yer alanlar olsun, büyük çoğunluğunu bu iki sınıftan birisine sokmak, en azından, haksızlık olur. Nitekim dünyada da Türkiye'de de kriz kaygısını, kendi iktisadi gerekçeleriyle birlikte belirten epeyce iktisatçı oldu. Onlar mı kendilerini yeterince anlatamadılar, okuyan ya da dinleyenler mi anlamak istemediler, bilemiyorum.  Ama hâlâ yanıtlanması gereken önemli bir soru var, o da şu: Acaba iktisat kuramı ekonomilerin bu tür sert hareketlerine yol açabilecek etmenleri ortaya koymada, bunları inceleyip, değerlendirmede yeterince başarılı mı? Yoksa bu alanda eksiklikleri var mı? Bu sorulara yanıt verebilecek kişiler listesinde ilk akla gelecek isim ABD'li iktisatçı Kenneth J. Arrow'dur. Arrow, 1972'de İngiliz iktisatçısı Sir John Hicks'la, genel denge ve gönenç (refah) kuramına yaptığı katkılar nedeniyle "Sveriges Riksbank'ın (İsveç Merkez Bankası), Alfred Nobel'in anısına verdiği İktisat Bilimleri ödülünü" (Kısaca, yanlış olmasına rağmen çok kullanıldığı biçimiyle, "Nobel İktisat Ödülü") almıştı. Arrow'un iktisada yaptığı katıklar saymakla bitmez. Belki de katkı yapmadığı alanları saymak daha kolay olabilir. Ne var ki aklıma böyle bir alan gelmiyor! Kanımca en büyük katkısı da bireylerin tercihlerine saygı duyulan bir toplumda tutarlı toplumsal tercih yapmanın son derece zor olduğunu (aslında kendi ulaştığı sonuç bir "olanaksızlık teoremidir".) kanıtlamasıdır. Bu da çok sık kullanılan "ulusal çıkar" kavramının, diktatörce karar alma seçeneği dışında, kolayca tanımlanamayacağı anlamına gelmektedir.

    İstikrar mümkün müydü

    Bence yaşayan en büyük iktisatçı olan Arrow, 1950'lerin başında bir piyasa ekonomisinin dengesi sorununu ele almış, böyle bir dengenin var olabileceğini göstermişti. 1951'de yayınlanan önemli makalesinden sonra, aynı alanda çalışan Fransız asıllı Gerard Debeu ile yazdıkları 1954 tarihli makalesiyle modern genel denge kuramının temellerini atmıştı. Arrow, daha sonra böyle bir ekonominin istikrarlı olup olmadığı sorunu ile ilgilenmeye başladı. Çünkü dengenin var olması, ona ulaşılabileceği anlamına gelmiyordu. Piyasa ekonomisinde istemle sunum fiyat hareketlerinden etkileniyor ve değişiyordu. Peki ama bu hareketlerin sonunda piyasaların tümünde istem ve sunumun eşitleneceğini, yani piyasaların dengeye geleceğini göstermek olanaklı mıydı? Böyle olmuyorsa, piyasa ekonomisi istikrarsızlığa düşer, bugün çok sözünü ettiğimiz kriz ortaya çıkardı. Arrow, bu konuda ilk katkısını, 2007'de 92 yaşında Nobel'i aldıktan kısa bir süre sonra, 24 Haziran 2008'de, vefat eden Leonid Hurwicz ile yazdıkları bir makalede yayınladı. Aynı yazarlar Henry D. Block'un da katılımıyla, bir yıl sonra yayınladıkları ikinci makalelerinde katkılarını daha da geliştirdiler. Ancak Arrow ve arkadaşlarının, bu makalelerde ulaştıkları sonuçlar hiç de iç açıcı değildi. Yazarlar, piyasa ekonomisinde istikrarın ancak çok sıradışı, daha doğrusu gerçekleşemeyecek koşulların sağlanması durumunda söz konusu olabileceğini göstermişlerdi. Tabii bu sonuç pek çok iktisatçının ilgisini çekti. Rekabetçi bir ekonominin istikrarı üzerine sayısız yazı yazıldı, sonsuz denklem çözüldü.  Bugün geldiğimiz nokta ne? Arrow Mart 2005'teki bir söyleşisinde kendisine iktisat kuramının ele almada başarılı olamadığı konuların neler olduğu soruluyor. Arrow'un ele aldığı ilk konu iktisadi dalgalanmalar. Arrow şöyle söylemiş: "Neden piyasalarda ve mali varlık piyasalarında bu kadar çok dalgalanma oluyor? [...] Bir menkul kıymetin ya da evin [...] değeri yarattığı gelecekteki kazançların iskonto edilmiş bugünkü değeridir. Bu durumda bu varlıkların fiyatlarındaki oynamaların, getirilerindeki oynamalardan daha az olması gerekir Çünkü, sonuçta, [varlık fiyatları] ortalamadır. Oysa, gerçekte, varlık fiyatlarındaki oynaklık getiri akımlarındakinden çok daha fazla. Daha önemlisi, reel ekonominin neden bu kadar oynak olduğunu da anlayamıyoruz. 'Konjonktür hareketlerine ne yol açar?' sorusuna mevcut kuramların verdiği yanıtlar doyurucu değil. Tümüyle kabul görmüş bir kuram yok." (Juan Dubra: "Interview with Kenneth Arrow, MRPA Paper No. 967, March 2005)

    Kuramsal çerçeve yok

    Arrow'un bu değerlendirmesinden, piyasa ekonomisinin dinamiği konusunda sağlam bir kuramsal çerçevenin olmadığı, sonucu çıkıyor. Bu durumda ekonominin dengesinin var olduğunu bilmek pek fazla işe yaramıyor. Çünkü ekonominin oraya gidip gitmeyeceğini bilemiyoruz. Üstelik bir sapma olduğunda bunun çok şiddetli olup olmayacağı hakkında da bir şeyler söylemek neredeyse olanaksız. Ancak bu tabii ki hiç bir şey söylenemeyeceği, iktisatçıların önlerine gelen bir olayı inceleyip bazı eğilimleri saptayamayacağı anlamına gelmiyor. Söylenmek istenen, genel bir kuramsal çerçeve olmadığı. İşte bu nedenle iktisatçılar, ele aldıkları olaya uygun olduğunu düşündükleri varsayımları yaparak, o olaya özgü değerlendirmeler yapmakla yetinmek durumundalar. Böyle olunca da farklı yaklaşımlar ve sonuçlar ortaya çıkıyor. Bunlar, bazen, çelişebiliyor da. Yaşamakta olduğumuz kriz bu durumu bütün açıklığı ile ortaya koyuyor. ABD ekonomisinde işlerin fena gitmediği kanısında olan iktisatçıların yanı sıra, yaptıkları araştırmalardan hareketle ABD ekonomisinin ciddi sorunlarla karşılaşabileceği uyarısını yapan pek çok iktisatçı da vardı. Bu ikinci grup saflarında en ön sıralarda yer alanlardan birisi olan ve bu yıl Nobel'i kazanan ABD'li iktisatçı Paul Krugman'ın samimi itirafı şöyle: "[Krizin] geleceğini görebilmiş olmalıydım. Yaşadığımız mali domino etkilerini anlayamadığım için kendime kızıyorum. Köpüğün patlayacağını ve pek çok sancıya yol açacağını fark ettim. Fakat bu sancının ne kadar şiddetli olacağını kestiremedim."  Bugün 1929 benzeri bir kriz olmaz dendiğinde bunun önemli bir gerekçesi iktisat politikası kuramında sağlanan büyük gelişme. Öte yandan, iktisat alanındaki yeni çalışmalar, iktisadın bugünkü Arrow'u tatmin etmeyen durumundan ileriye doğru atılım yapabileceği konusunda umut veriyor. Belirsizlik, insan davranışlarının ve insanlar arasındaki karşılıklı etkileşimin daha iyi çözümlenmesi yönünde önemli adımlar atılıyor. İnsan davranışlarını modele uydurmaya çalışan yaklaşım yerine insanların davranışlarını esas alan yaklaşımlar ön plana çıkmaya başladı. Böyle olunca da iktisadi yaşamın dinamik özellikleri daha da iyi anlaşılacak. O zaman dalgalanmaların neden beklenmedik şiddette olabildiğini daha iyi anlayacağız ve dolayısıyla bunları engelleyecek politika önlemlerini alabileceğiz. Bu konudaki yeni çalışmalara öncülük eden kişinin de, yine, Kenneth J. Arrow olduğunu belirtmek isterim.

    NOT: Genel denge kuramı konusunda, Türkçede bilebildiğim tek kitap hocam Prof. Dr. Tuncer Bulutay'ın Genel Denge Kuramı, Ankara: Ankara Üniversitesi SBF yayını, 1979, adlı çalışması. Kitabın yayınlanmasından beri geçen 30 yılda, doğal olarak, bu konuda çok önemli katkılar yapıldı ve değişiklikler oldu. Ama genel denge yaklaşımının mantığını anlamak isteyenler için, söz konusu kitabın hâlâ değerini koruduğu kanısındayım.

     

    Bu yazı 20.10.2008 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır