Arşiv

  • Mayıs 2024 (1)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Bankaların kredi açmasını etkileyen faktörler nedir

    Hasan Ersel, Dr.03 Kasım 2008 - Okunma Sayısı: 1436

    Türkiye'de şirketlerin finansman kaynaklarının en önemlisi banka kredileri. Bu nedenle bankaların kredi açma davranışını etkileyen etmenlerin neler olduğunu bilmek önem kazanıyor. Bu konuda bir fikir edinebilmek için Türkiye'de bankaların 2001 krizi sonrası kredi piyasasındaki davranışlarına ilişkin izlenimlerimi aktarmak istiyorum. 1) İlk üzerinde durmak istediğim nokta, Türkiye'de kredi arzını artırmanın, kredi faizini yükseltmekten geçmediği. Türkiye'deki bankaların kredi faizlerinde aşırı yükselme olduğunda (örneğin kamu menkul kıymetlerinin faizlerine oranla), bundan kredi piyasasında riski yüksek müşterilerin arttığı sonucunu çıkardıkları görülüyor. Bu durumda bankaların faiz-getirili aktifleri içinde kredilerin payı azalıyor. Buna iktisatta kredi tayınlaması (credit rationing) adı veriliyor. Yaygın söyleme ters düşen bu sonuç, bence, banka sistemimizin sağlığı açısından olumlu ve önemli. Ancak bir noktaya daha dikkat etmek gerek: Bu sonuç aynı zamanda, "Kredi piyasasını kendi başına bırakalım, kredi faizleri uygun bir biçimde yükselir. Bunun sonucunda kredi talep edenler, biraz daha yüksek faiz ödeyerek istedikleri kredileri bulurlar" biçiminde bir yaklaşımın da pek geçerli olmadığı anlamına geliyor. Kredi faizleri yükselince, kredi arzının düşmesi olasılığı yabana atılmayacak kadar yüksek.

    Yurtdışı kaynak azalacak 2) Bu bağlamda ele almak istediğim ikinci etmen ise bankaların yurtdışından temin ettikleri mali kaynaklar. Bu olanaklardaki artış (azalışın), bankaların kredi arzını artırıyor (azaltıyor). Önümüzdeki dönemde bankaların, son yıllarda elde ettiklerine oranla, yurtdışından daha az kaynak temin edebileceklerini kabul etmek, sanırım, yanıltıcı olmaz. Bu nedenle de iç kredi arzını olumsuz etkileyebilecek bir gelişme söz konusu. 3) Doğal olarak bankalar kredi piyasasının genel durumundan etkilenirler. Bu piyasadaki gelişmeleri olumlu (olumsuz) görüyorlarsa kredi arzlarını artırırlar (azaltırlar). Bu açıdan en önemli gösterge sorunlu kredi oranında sıçrama olması. Burada kredi arzı açısından temel sorun, sanılanın tersine, bankanın likiditesi ile ilgili değildir. Banka böyle bir durumla karşılaşınca, tüm kredi müşterilerinin durumundan kuşku duymaya başlar. "Krizden önce müşterinin durumu iyi idi, krizden sonra nasıl, bilemiyorum" biçiminde özetlenebilecek bu durumun iktisatta teknik karşılığı bankanın bilgi sermayesini (information capital) kaybetmesidir. Bu durumda, banka aşırı ihtiyatlı bir tutum benimseyerek, kredilerini kısma yoluna gidebilecektir. Şu ana kadar Türkiye'de, sorunlu kredilerde, bankaları böyle bir tutum almaya yöneltecek bir sıçrama olmadı. Bu iyi bir nokta. Ama şu ana kadar sorunlu kredi oranının sıçramamış olması bundan sonra sıçramayacağı anlamına gelmiyor.

    Güçlüler daha aktif olur 4) Bir önemli sonuç da bankaların sermayeleri ile ilgili. Sermaye gücü yüksek bankaların, kredi piyasasında daha aktif olması beklenir. Veriler Türkiye'deki bankaların davranışlarının bu genel kurala uyduğunu gösteriyor. Bu noktayı biraz açmak istiyorum. Bu sonucun bankaların sermaye yeterliliği ile ilgisi yok. Buradaki sonucu şöyle açmak olanaklı: Bir banka, sermaye yeterlilik oranını rahatça karşıladığı bir sermaye düzeyinde bile, sermayesini artırma kararı alırsa bu, onun, kredilerini artırmasına yol açar. ABD'de ve Avrupa'da bankaların sermayelerini artırma kararının gerekçesi de bu idi. Türkiye'de tartışma daha çok banka sisteminin sermaye yeterlilik oranı ile ilgili. Bu oranın sağlanması, konumuz açısından fazla anlam taşımıyor. Bu oranı sağladığı halde bir banka, daha fazla kredi açma gücünü kendisinde bulamayabilir. Dolayısıyla bu açıdan önemli olan bankaların hangi sermaye donanım düzeyinde kendilerini güvende hissettikleridir. Tabii bunun nasıl ölçülmesi gerektiğine de ayrıca dikkat etmek gerek. Kişisel kanım, serbest özkaynak oranı benzeri bir göstergenin bankaların bu tür kaygılarını yansıtmada görece daha başarılı olacağı biçiminde. Devam edeceğim.

    Dış mali kaynak kredi arzını doğrudan etkiliyor Türkiye'de kredi arzını artırmak, kredi faizini yükseltmekten geçmiyor. Yurtdışından sağlanan kaynak, kredi arzını doğrudan etkiliyor. Dış kaynak temini artarsa kredi arzı da artıyor. Aksi halde azalıyor. Krizde müşteriye duyulan şüphe arttığı için kredi kısma yoluna gidiliyor. Sermaye yeterlilik oranı sağlansa da bir banka daha fazla kredi açamayabilir.

    Bu yazı 03.11.2008 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır