Arşiv

  • Mayıs 2024 (1)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Banka kredilerinin düşmemesi için neler yapılabilir

    Hasan Ersel, Dr.07 Kasım 2008 - Okunma Sayısı: 920

    Yaşamakta olduğumuz krizin sonuçlarına "kader" deyip katlanmak niyetinde değilsek, "Hangi önlemler alınırsa reel kesim daha çabuk toparlanır" sorusuna somut yanıtlar bulmak zorundayız. Bu bağlamda, amaçları, içerikleri, uygulanmalarından beklenen yararlar ve maliyetleri ortaya konulmayınca "devlet müdahale etsin", "IMF ile anlaşalım" ya da "Özel kesime karışmayalım" türü öneriler, bence, pek bir şey ifade etmiyor. Dünya ekonomisinin yavaşlaması bekleniyor. Türkiye için de benzer öngörüler var. Bu yavaşlamanın ne ölçüde olacağı da önemli; ekonominin büyüme hızının yüzde 3'e düşmesi ile yüzde 1'e inmesinin toplumsal sonuçları farklı. Öte yandan yavaş büyüme döneminin bir sene sürmesiyle beş seneye yayılması da aynı şey değil. Amaç, olabildiğince büyüme hızının az düşmesini ve düşük büyüme döneminin kısa olmasını sağlamak olmalı. Dış dünyadan gelebilecek etkilerin kısa dönemde olumluya dönüşmeyeceğini varsayarsak, çözümü içeride aramak gerekecek. Ekonominin büyüme hızı neden yavaşlayacak? Akla iki neden geliyor. Bunlardan ilki algılanan belirsizliğin artması nedeniyle harcama ve/veya üretime ilişkin karar alanların çok daha ihtiyatlı olması. İkincisi ise finansman olanaklarının daralması. Aslında bunlar birbirlerinden tümüyle bağımsız değil. Belirsizlik, elinde fon bulunan ya da fon bulunanlara aracılık edenlerin de aşırı ihtiyatlı davranmasına yol açıyor. Ancak bundan bağımsız sayılabilecek bir olgu daha var: Türkiye kendi durumuna ilişkin olarak algılanan belirsizliği ne kadar düşürürse düşürsün, küresel mali sistemdeki daralmadan etkilenmemesi olanaklı değil. Ancak bir noktaya dikkati çekeyim: Döndük dolaştık, yine finansman sorununa geldik. Bunda ise şaşacak bir şey yok. Çünkü, kredi ekonomisinde yaşıyoruz. Buna karşılık, elimizdeki veriler hangi konulara ağırlık verilmesinin uygun olacağına ilişkin ipuçları da veriyor. Bunlardan ilki sermaye desteği. Tabii öncelikle bankalar kendileri sermayelerini artırabilirler. BDDK'nın, bankaları kâr dağıtmamaya davet etmesi bu bağlamda olumlu bir öneri olarak değerlendirilmelidir. Bunun ötesinde, bankaların dış kaynak temininde karşılaşabilecekleri güçlükleri karşılamak üzere bankalara sermaye konulması ya da sermaye benzeri kredi verilmesi düşünülebilir. Bunu yaparken dikkat edilmesi gereken nokta; bu sermaye koyma işleminin bankayı kurtarmak için değil, kredi arzının düşmesini engellemek için yapıldığının kamuoyuna iyi anlatılmasıdır. Bu yapılmazsa, toplum bir yandan kamu fonlarının bazı bankaları kurtarmak için yönlendirildiği öte yandan da bu olanaktan yararlanan bankaların durumlarının kötü olduğu izlenimlerini edinebilir. Bu izlenimlerin abartılı olması durumda ise sırasıyla siyasal ya da mali kriz çıkması olasılığı yükselecektir. İkinci nokta, bankaların bilgi sermayesini kaybetmelerinin engellenmesidir. Bu nedenle sorunlu kredilerde bir sıçrama olursa (umarım hiç olmaz) bunun neden olduğunun ortaya konulması ve yayılmaması için "önleyici önlemlerin" (bilgi akımının sağlanması gibi) alınması gerekir. Böyle bir ortamda bir üçüncü kuruluşun vereceği güvence, eğer bankların alacaklarını doğrudan bu kuruluştan tahsil etmeleri koşulunu içermiyorsa, bankaları kredi açmaya ikna etmeyecektir. Böyle bir koşulu yaygın bir biçimde sağlayacak şirketin çok büyük sermaye gerektirmesi nedeniyle bunu bir özel kuruluşun vermesi beklenemez. Devletin bunu üstlenmesinin siyasal sonuçlarının ne kadar olumsuz olacağı ise açıktır. Olay göründüğü kadar, hatta belki ondan daha da basittir ancak böyle olması çözümünün kolay olduğu anlamına gelmiyor. Onun için tüm bilgili ilgililerin katılımıyla bir çalışma yapılmasına derhal başlanması gerekiyor. Böyle bir çalışmanın tüm ilgili tarafları kapsaması zorunlu çünkü onlar ikna olmaz ayak sürerlerse böyle bir programın maliyeti gereksiz yere -belki de uygulanmasını engelleyecek kadar- yükselecektir.

    Bu yazı 07.11.2008 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır