Arşiv

  • Mayıs 2024 (1)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    2009 sorun çözme yılı olmalı düş görme yılı değil

    Hasan Ersel, Dr.02 Ocak 2009 - Okunma Sayısı: 954

    2009'da ne yapacağız? Bu sorunun yanıtı belli: 2008'de iyice belirginleşen sorunları çözmeye çalışacağız. 2008 içimizi ne kadar karartırsa karartsın, 2009 için peşinen karamsarlığa kapılmak bana hiç de anlamlı gelmiyor. Çünkü, doğru kararlar alındığında daha güzel günlere yelken açma seçeneğinin yolu hâlâ açık. Ancak, doğru karar alabilmek için içinde bulunduğumuz koşulları doğru değerlendirmek, yeterli olmasa bile, zorunlu. Önce ekonomimizin durumuna bakalım. Türkiye'de büyüme 2005'ten bu yana ivme kaybediyor. Özetle büyüme devam ediyor ama büyüme hızı düşüyor. 2008'in üçüncü çeyreğinde gördüğümüz neredeyse büyümenin sıfırlanması olayı küresel krizden çok Türkiye'nin içinde bulunduğu bu süreçle ilgili. O halde, sadece küresel krizden gelen etkilere karşı önlem almakla yetinirsek, önümüzdeki dönemde yine de düşük büyümeye mahkûm olmaya devam ederiz. Sormamız gereken sorular var: 2002 sonrasında toplam faktör verimliliğindeki artış eğilimi ne? Diğer ülkelerin dolayında mıyız gerisinde mi? İhracatımızda büyük artış olduğunu biliyoruz. İhracat yapan kesimlerde kârlılık nasıl? Hangi kesimlerde artma, hangilerinde azalma eğilimi gösteriyor? Yatırımlar hangi kesimlere yöneliyor? Türkiye'nin uzun dönem büyümesini artıracak alanlara mı, yoksa tersine mi? Bunlardan sonra bir de krizin ekonomimizi nasıl etkilediği/etkileyeceğini sormamız gerekiyor. İkide bir, bankacılık kesimimizin sağlam olduğunu söyleyip duruyoruz. Pek de ne anlama geldiğini bilmediğimiz, sermaye yeterlik oranının "yasal sınırın üstünde" olmasıyla övünüyoruz. Peki madem o kadar güçlü bir bankacılık sistemimiz var, neden özel kesimin yurtdışı borçlanması artıyor? İlk saptama mı yanlış? Bence hayır. Söylenen doğru. Yayımlanan mali tablolara baktığımızda, gerçekten bankacılık sistemimizde ciddi bir sorun göze çarpmıyor. Ama bankacılık sistemimizin ekonomimizin gerek duyduğu krediyi sağlamakta yetersiz kaldığı da aynı derecede doğru. Ya kredi maliyeti yüksek ya da miktar yetersiz veya ikisi de. Bir insanın ayakta sağlam durması, 800 metre koşabileceğinin kanıtı değildir. Bankalarımız ayakta duruyor; bu sevinilmesi gereken bir durum. Ama o kadar. Şu anda derdimiz, küresel kriz medeniyle ortaya çıkan ve çıkacak olan kredi daralmasını bankalarımızın karşılayıp karşılayamayacağı. Yani gerekli mesafeyi koşabilecekler mi? Bunu biliyor muyuz? Bir de "maliye politikasının" gevşetilmesinden söz edildiğinde ne söylenmek istendiğini anlayamadığımı itiraf edeyim. Bütçe açığını 2009'da artırdığımızı, daha sonraki yıllarda ise düşürdüğümüzü varsayalım. Bunun sonunda ekonomide canlanma sağlandığını, üç yıllık dönem sonunda da kamu borcunun GSYH'ye oranının daha önce açıklanan oranın bir puan altına indiğini düşünelim. Sadece 2009'a bakıp buna "gevşek maliye politikası" mı diyeceğiz? Ekonominin bulunduğu noktadan çıkması için kamu müdahalesi zorunlu. Bunun için de iki ölçüte uyulması gerek: 1) Kamunun harcadığı her TL'nin (artık YTL değil) karşılığında özel kesimde (şirketler ve hanehalkları), kısa dönemde, en çok harcamayı uyardığı alanlar, 2) Bu alanlar içinde de ülkenin uzun dönem büyümesine en çok katkı yapanlar.

    Bu koşulların sıralaması önemlidir. Önce ilki sağlanmalıdır. Çünkü kriz var. Bunu sağlayan birden fazla harcama alanı arasında ise ikinciyi sağlayanlar seçilmelidir. Dikkat ederseniz, bu iki ölçüt sağlandığında maliye politikasının gevşeklik ölçütü de ortaya çıkar. Bu kuralın tek bir sakıncası var: O da gevezeliğe açık olmaması. Çünkü ciddi bir teknik değerlendirme yapılmasına dayanıyor. Bunu uygulamak isteyenin yapacağı iktisat bürokrasisinin teknik bilgisine başvurmak. Alınan kararları eleştirmek isteyenler de epeyce terlemeyi göze almalı.

    Bu yazı 02.01.2009 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır