Arşiv

  • Mayıs 2024 (10)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Merkez, 'Enflasyon daha da düşecek' diyor ama..

    Hasan Ersel, Dr.30 Ocak 2009 - Okunma Sayısı: 1014

    Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası'nın (TCMB) yayımladığı Enflasyon Raporu 2009-I adlı dokümanda "2008 yılının son çeyreğinde, döviz kuru hareketlerinin fiyatlar üzerindeki etkisinin kendi tahminlerinden de düşük gerçekleşmiş olduğu" vurgulanıyor. Bunun en önemli nedeni olarak da ithalat fiyatlarındaki keskin gerileme gösteriliyor. TCMB Başkanı'nın bu raporu sunuş konuşmasında da bu konu üzerinde duruluyor ve iki görüşe yer veriliyor. Bunlardan ilki "2009 yılında toplam talepte belirgin bir toparlanma beklenmediği göz önüne alındığında döviz kurunun fiyatlar üzerindeki etkisinin bir süre daha sınırlı kalmaya devam etmesi muhtemeldir." İkinci görüş ise "Bununla birlikte, orta vadeli (geçişlilik) etki(si) konusunda net bir ifadede bulunmak için henüz erken olduğunu düşünmekteyiz" biçiminde ortaya konulmuş. İki soru: 1) Neden döviz kurundaki hareketler 2008 yılının son çeyreğinde TÜFE ile ölçülen enflasyona yansımamış? 2) Orta dönemde geçişlilik etkisinin büyüklüğü hakkında niçin bir şey söylenemiyor? Üretimin yerli ve ithal girdi ile işgücü kullanılarak yapıldığını düşünelim. Kâr oranı da esnek olsun. Döviz kurlarında bir artış olursa bu ithal girdi maliyetlerini artırır mı artırmaz mı? Döviz kuru yükselirken ithal ettiğimiz girdinin (örneğin petrol) döviz cinsinden fiyatı daha fazla düşüyorsa artırmaz. Tersi oldu diyelim. Yine de döviz kurundaki artış enflasyona yansımayabilir. Toplam talebin hızla düşmekte olduğu bir ortamda, firmaların kâr oranlarını koruyabilmeleri çok zordur. Kâr oranındaki düşmenin enflasyonu yavaşlatıcı etki yarattığı kolaylıkla gösterilebilir. Demek ki, olayın bir de kâr oranındaki değişmeden gelen boyutu var. Ama kâr oranlarındaki düşmenin şirketlerin mali bünyesini bozmak gibi bazı başka olumsuz etkileri olduğunu da unutmamak gerek. Olayın bir başka boyutu daha var: Ekonomimizin tam rekabetçi bir yapıda çalıştığını söylemek zor. Yani şirketlerin fiyatı etkileyebilecek güçleri, -sınırlı da olsa- var. Bu durumda, ürün piyasasında sıkışan şirketler kâr oranlarının fazla düşmemesini sağlayabilmek için satın aldıkları yerli girdilerin fiyatlarının düşmesini sağlayabilirler. 2005 sonrasından bu yana yavaşlayan ve 2008'de bu durumun iyice belirginleştiği bir ekonomide söz konusu girdileri üretenlerin buna direnebilmeleri zor. Bu ise kâr oranlarındaki düşmenin şirketler kesiminde yaygınlaşması demek. Nihayet işsizliğin arttığı bu ortamda ücretler üzerinde de bir baskı oluşması söz konusudur. Dolayısıyla bu çerçeve içinde, 2009'da enflasyonun yükselmeyebileceği haberi, aslında, daha büyük sorunların enflasyonun yükselmesine izin vermeyeceği anlamına geliyor. İkinci soruya gelince.. TCMB daha uzun dönemde bu etmenlerin, -kısmen de olsa- tersine çalışabileceğini düşünüyor. Talebin artmaya başladığı dönemde şirketler ithal girdilerin maliyetlerindeki artışları fiyatlara daha kolay yansıtabileceklerdir. Öte yandan bu ortamda gerek ara malı gerekse nihai tüketim malı üreten şirketler kâr oranlarını düşürme baskısını hissetmeyeceklerdir. Bunun sonucu olarak da yerli girdi fiyatlarında artışlar olabilir. Ekonominin canlanmasının ücretler üzerindeki etkisini de -zayıf ve gecikmeli olsa bile- artırıcı yönde düşünebiliriz. Bu durumda, döviz kurundaki bir artış, bu diğer etmenlerin de etkisiyle fiyatlara daha abartılı bir biçimde yansıyabilir. Ekonomi toparlanıp (anlaşılan en erken 2010'un ilk yarısından söz ediliyor) talep artmaya başlayınca, üreticilerin tepkisi fiyatlarını artırmak biçiminde olabilir. TCMB, bu nedenle 2009 sonlarında "ölçülü faiz artırımları" yapmaktan söz ediyor. Ama bunlar olmayabilir de. Çünkü sonuç, farklı etkilerin bileşkesinin ne yönde olacağına bağlı.

    Özetle, TCMB ekonomi tekrar canlanmaya başladığında toplam arz fonksiyonunun, daralma sırasında gözlediğimiz fonksiyonla aynı olmayacağına dikkati çekiyor. Raporun sonuç bölümünde yer alan "Mevcut şokların ekonomiye etkisinin sınırlı kalması için, mali disiplinin sürdürülmesi ve yapısal reform sürecinin güçlendirilmesi büyük önem taşımaktadır" ifadesi ise işin sadece TCMB'nin ne yapacağını bilmesiyle çözülebilir olmadığı konusunda bir uyarı. İlk de değil.

    Bu yazı 30.01.2009 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır