Arşiv

  • Mayıs 2024 (3)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Kamu harcamalarını artırmak bütçe dengesini kollamak ile çelişir mi

    Hasan Ersel, Dr.20 Şubat 2009 - Okunma Sayısı: 1230

    Keynes, ekonomide toplam talebin düşmesi nedeniyle daralma söz konusu olduğunda kamu harcamalarını artırarak (ve/veya net vergileri düşürerek) bu durumdan çıkılabileceğini söylemişti. Bugünlerde, başta ABD olmak üzere pek çok gelişmiş ve gelişmekte olan ülke geçen seneden bu yana bu sorunla karşı karşıya kaldığını ve önlem alınmazsa çok ciddi toplumsal ve iktisadi sonuçlar doğuracağını kabul etmiş durumda. Bu nedenle de Keynes'in bu görüşüne uygun önlemler alıyorlar. Türkiye bu açıdan, -şimdilik- bir istisna oluşturuyor. Ülke içinde oldukça yaygın olan görüş, dünyanın kalanındakine benziyor. Türkiye'yi, diğer ülkelerden ayıran temel nokta ise hükümetin bu görüşe katılmaması. Hükümet, daralma tehlikesinin söylendiği kadar vahim olmadığı kanısında ya da o izlenimi vermeye çalışıyor. Türkiye'nin kriz konusunda deneyimli olması nedeniyle bu işin altından daha kolayca kalkabileceği biçiminde de bir görüş var. Bu anlayışa göre hem şirketler kesimi bu gibi durumlarda ne yapacağını öğrenmişmiş hem de bankacılık kesimi... "Grip aşısı oldum, o halde grip salgınından fazla etkilenmem" demek gibi bir şey. Ancak gerçekçi olmayan bir tarafı var. Çünkü, deneyimimiz yoluyla bağışıklık kazandığımızı sandığımız sorun ile şu anda karşılaşmış olduğumuz olay aynı değil. Geçmişte yaşadığımız krizlerde dış ticaretten gelen bir daralma söz konusu değildi. Bu nedenle de iç talepteki düşmeyi, ayakta kalabilen şirketlerin dış pazara yönelmesi yoluyla aşmayı becermiştik. Oysa 2009'da dünya ticaret hacminin ciddi bir biçimde daralması bekleniyor. Türkiye'nin de hızla daralan bir dünya pazarında, ticaret payını önemli ölçüde artırabilmesi olanaksız. Demek ki iç talebi canlandırmamız gerekiyor. Hanehalklarındaki tedirginlik özel tüketimin, şirketlerin kaygıları da özel yatırımın canlanması önünde engel. Bu durumda, geriye diğer ülkelerin benimsediğine benzer maliye politikası önlemleri kalıyor. Ancak bir sorunumuz daha var: Bütçe açığımız var. Kamu kesiminin borcu da mali sistemimizin büyüklüğü göz önüne alındığında hâlâ yüksek. Kamu açığımızı daha da büyütmeye kalkarsak, bunun hem faizler hem de bekleyişler üzerinde olumsuz etkisi olması söz konusu. Yani kamu harcaması yapacağız diye, özel harcamaların daha da kısılmasına yol açabilir ve ekonominin daha da daralmasına neden olabiliriz. Ancak bu olasılığın var ve güçlü olması, çözüm olmadığı anlamına gelmez. Bir kere, Keynes'gil yaklaşımda kamu harcamalarını artırarak özel harcamalardaki düşüşü ikame etmenin söz konusu olmadığını gözden uzak tutmamak gerekiyor. Amaç, uygun kamu harcamaları (bazen de vergi indirimleri) seçerek, özel kesim harcamalarını en çok ve en kalıcı biçimde uyarmayı başarmak. İşte bu nedenle ne kadar harcama yapıldığı değil, ne tür harcama yapıldığı önemli. (Örneğin kamu harcamalarını ithal mallarına yöneltirsek bu, ekonomi içinde bir harcama zinciri yaratmaz). İkinci nokta ise bu yolla yaratılacak kamu açığının büyüklüğü ile ilgili. Kamu harcamaları yoluyla ekonomiyi canlandırma yoluna gitmek, bütçe açıklarının olumsuz etkilerine boş vermek anlamına gelmez. Eğer öyle olsaydı, şimdiye kadar krize karşı program açıklamış olan 19 ülke aldıkları önlemlerin toplam boyutunu 2 trilyon dolar ile sınırlamaz, 20 trilyon dolardan açılış yaparlardı.

    Bu olayda doğru bakış açısı, makul bir gelecek dönem içinde kamu açıklarının giderilip, kamu borcunun GSYH içindeki payının istikrara kavuşturulup kavuşturulmayacağıdır. Onun için maliye politikası tartışmaları statik (bir yıllık) bir çerçeve içinde yapılmaz, kamu kesiminin birkaç yılı kapsayan zamanlar arası bütçesi çerçevesinde yürütülür. Olaya bu biçimde doğru bakıldığında da kamu harcamalarını artırmak yoluyla krizle mücadele etmeyi savunan birisinin bütçe dengesi kaygısını da taşımasında çelişki yoktur. Ama böyle bir kişinin hangi tür kamu harcamalarının artırılması gerektiği konusunda çok duyarlı olması gerekir.

    Bu yazı 20.02.2009 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır