Arşiv

  • Mayıs 2024 (2)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Gelir dağılımı üzerine

    Hasan Ersel, Dr.27 Şubat 2009 - Okunma Sayısı: 1179

    Türkiye'de yaygın kanı, gelir dağılımının bozulmakta olduğudur. Şimdi buna bir de dünya ölçüsünde gelir dağılımının, özellikle son yıllarda, hızla bozulmakta olduğu görüşü eklendi. Pek çok kimseye göre bunlar, tartışmaya bile gerek olmayan, apaçık gerçekler! Oysa gelir dağılımı konusunda ciddi çalışma yapan hiç kimse bu kadar iddialı bir söylemle ortaya çıkmıyor. Üstelik ulaşılan sonuçlar Türkiye'de ya da dünyada gelir dağılımının bozulmakta olduğu görüşünü doğrulamaktan çok uzak. Peki, bu konuda uzman olmayanlar neden gelir dağılımına bu kadar meraklılar? Galiba, bu sorunun yanıtı gelir dağılımı ile doğrudan ilgili değil. Aslında genelde insanlar, içinde bulundukları iktisadi ortamı bozan, başta haksızlıklar olmak üzere, her şeyi, "gelir dağılımı" adı altında topluyorlar. O yüzden de aslında, ne olduğunu bilmedikleri, gelir dağılımının bozulmasından değil, çevrelerinde gördükleri haksızlıklar ve ters giden işlerden şikâyet ediyorlar. Bir de gelir dağılımının bozulduğu, çünkü bozulmuş olması gerektiğini düşünenler var. Onların savunmaları da aynı kapıya çıkıyor: "Çevrene bak, görmüyor musun?" İnsan çevresine bakınca, toplumun tümünü değil çevresindekileri görür. Böyle bir gözlemden hareketle topluma genelleme yapmak, genelde yanlış sonuç verir. Bir an için bu sorunu aşabildiğimizi düşünelim, (Ciddi anket yapıp genel bilgi topladığmızı varsayalım.) bizi bir başka sorun bekliyor: Bu yolla gözleyebilmeyi umabileceğimiz, sadece, şu anki durumdur. Buna dayanarak gelir dağılımının bozulduğunu ya da düzeldiğini söyleyemeyiz. Sadece, kendi değerlendirmemize (kullandığımız ölçüte) göre gözlediğimiz gelir dağılımının bozuk olup olmadığı hakkındaki bir yargıya varabiliriz. Gelir dağılımının bozuk olması ise bozulmuş olduğu anlamına gelmez. Gelir dağılımı eskiye oranla düzeldiği halde, benimsediğiniz ölçüte göre, hâlâ çok kötü olabilir. Üstelik gelirin eşit dağılmasının iyi bir şey olup olmadığı da pek açık değildir. İki örnek vereyim: 1) Bir toplumda herkes aynı geliri elde ediyor olsun. Bu gelir de tam açlık sınırına karşılık gelsin. Bir başka toplumda ise en az gelir elde eden açlık sınırının dört katı gelir elde ediyor ama toplumda gelir eşit dağılmamış olsun. Bu toplumda en zengin kişi, en fakir kişinin üç katı gelir elde ediyor olsun. Hangi toplumsal durum daha iyidir? 2) Bir toplumun yarısı günde 12 saat çalışıyor, kalan yarısı da keyfediyor olsun. Ama toplam gelir herkes arasında eşit bölüşülsün. Diğer bir toplumda ise herkes üretime yaptığı katkı oranında gelirden pay alsın. Bazı insanlar daha becerili ya da çalışkan oldukları için bu toplumda daha fazla gelir elde edecekler, gelir dağılımı eşit olmayacaktır. Bu durumda ilk toplumda gelir dağılımının eşit olması, o toplumsal düzenin daha iyi olduğu anlamına gelir mi?

    Özetle, mevcut durumdan olan bütün memnuniyetsizliğimizi gelir dağılımı biçiminde özetlemeye kalkıştığımızda yanlış yapıyoruz. Yukarıdaki örneklerde gelir dağılımındaki eşitliği savunmak, toplumsal açıdan kötü olan durumun sürmesine destek vermek demektir. Oysa, gelir dağılımının neden bozulduğunu araştırmak, bozulmasının iktisadi ve toplumsal etkilerini araştırmak siyasal iktisat açısından yaşamsal öneme sahiptir. Korkarım ki, içinde bulunduğumuz krizden "salim" olmasa bile "sağ" çıkabilirsek, kendimizi gerçekten gelir dağılımının daha da bozulduğu bir Türkiye ve dünya içinde bulacağız. Şimdiden önlemler üzerinde düşünmek gerek.

    Bu yazı 27.02.2009 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır