Arşiv

  • Mayıs 2024 (10)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Sabit fiyatlar, değişen miktarlar

    Hasan Ersel, Dr.06 Mart 2009 - Okunma Sayısı: 1019

    Yılmaz Akyüz'ün Sermaye Bölüşüm Büyüme (Ankara; Eflatun Yayınevi, 2009) adlı çok değerli kitabı yeniden basıldı. Bu kitap, bence, başlığına taşıdığı üç kavram ve bunlar arasındaki ilişkileri ciddi bir biçimde öğrenmek isteyecekler için "okunmazsa olmaz" niteliktedir. Hele bu konuları yeniden düşünmenin zorunlu olduğu bu günlerde... Darısı Yılmaz Akyüz'ün Fiyat Mekanizması ve Makroekonomik Dengesizlikler (Ankara; Yurt Yayıncılık, 1984) adlı kitabının başına. Bu kitap fiyatların belirlenme sürecine farklı bir biçimde nasıl bakılabileceği konusunda ileri sürülen yaklaşımları ele alıyor ve bunların makro iktisattaki sonuçlarını tartışıyor. Öyle kolay bir kitap değil. Ama Keynes'gil iktisadın ne demek olduğunu öğrenmek için büyük bir fırsat. Bilindiği gibi (sadece ülkemizde değil, dünyada da) nasıl ki Adam Smith, koskoca kitabında bir kere geçen "görünmez el"e indirgendiyse, Keynes de "aç bütçeyi, bas parayı" biçiminde özetlenir hale geldi! Yılmaz Akyüz'ün bu kitapları yazdığı yıllarda Türkiye'de iktisadi tartışma düzeyi belki doyurucu değildi. Ama "faiz indi, kur çıktı, borsa şaştı" edebiyatına da dönüşmemişti. O dönem ve ortam geçmişimizde kaldı ve bir daha geri gelmeyecek. Ancak iktisadi gündemi de temel sorunlara kaydırmamız gerekiyor. Karşılaştığımız küresel kriz bunun için hem bir fırsat ve hem de bir zorunluluk. Oysa bu noktada düşünsel eksikliğimiz bizi durduruyor. Olayı anlamaya çalışmaktan çok, bildiğimiz kalıplara sokmaya çalışıyoruz. Bu da karşılaştığımız sorunu tüm boyutlarıyla görmemizi engelliyor. Galiba olayı anlayamamaktan korkuyoruz. O yüzden de alışageldiğimiz soruları soruyoruz, onlara yanıt bulunca o anlık rahatlıyoruz ya da tersi. Borsadaki hareketler, belki de bu nedenle hâlâ gündemimizi doldururken işten çıkarılmalar ve ihracattaki dramatik düşüş sadece haber olabiliyor. Bu tür mesajlar, genelde, bizlerin iktisadi düşünme/karar alma çerçevelerimizin içinde yer almıyorlar. Yanlış bir izlenim vermeyeyim: Bunları ele alan, yorumlayan iktisatçılar yok demek istemiyorum. Neyse ki bu biçimde düşünen arkadaşlarımız var ve görüşlerini yazıyorlar. Dikkati çekmek istediğim, bu görüşleri kendi kararlarımız için temel alabilecek biçimde yoğurmadaki eksikliğimiz. İçinde bulunduğumuz ortamın farklı olduğunu kabul etmemiz gerek. Bu ortamda karar almamıza yardımcı olabilecek bilgilerin bizlere farklı türde mesajlarla ulaşabileceğini iyi görebilmemiz ve bunları okumayı öğrenebilmemiz gerekiyor. İnsanlar birbirlerine farklı türde mesajlar gönderirler. Yazı yazmak da bir mesajdır, vücut dili de tabii yabancı dil de. İktisatta da "tüm gerekli bilginin" fiyat mesajlarıyla aktarıldığı, aslında pek kimsenin inanmadığı ama söylemeye devam ettiği, belli bir yaklaşımın ürünü olan bir görüştür. Ama iktisatta farklı görüşler de vardır. Bazen fiyatlar değişmez (ya da görece az değişir) ama miktarlar (işsizlik, alım satım miktarı vs) değişir. Yani piyasalarda uyumu sağlayan fiyatlar değil miktarlardır. Ne olup bittiğini fiyat hareketlerinden değil, miktarlardan çıkarırsınız. Tabii miktar cinsinden gelen mesajları okumayı biliyorsanız! İçinde bulunduğumuz koşullarda miktar mesajları çok daha önemli. Oysa, cebinde ya da banka hesabında tek bir doları olmayan kişinin bile döviz kurundaki değişmeye (fiyat mesajı) gösterdiği duyarlılığın, kitlesel işçi çıkarmalar (miktar mesajı) karşısında gösterildiğini söylemek zor. Bu tür konularda yeterince duyarlık olmadığı için de siyasal düzlemde temel konu ve kullanılan dil bambaşka olabiliyor. Üstelik, siyaset dünyasından gelen mesajlar düşünce karışıklığını daha da artırıyor. Konuların önem sırası şaşıyor.

    Bu yazı 06.03.2009 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır