Arşiv

  • Mayıs 2024 (1)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    'Kriz biter' mi yoksa 'krizden kurtulunur' mu

    Hasan Ersel, Dr.29 Mayıs 2009 - Okunma Sayısı: 1201

    Krize ilişkin bazı sloganlar ilgimi çekiyor. Bunlardan ilki "Hiçbir kriz sonsuza kadar sürmez." İlk bakışta doğru. Ama ne anlama geldiği "sonsuz" anlayışınıza göre değişiyor. Örneğin vefat edenler için "ebediyete intikal etti" ifadesi kullanılır. "Sonsuzluğa göçtü" anlamına geliyor. Eğer kriz yaşamımı söndürdüyse ya da şirketimi batırdıysa benim için, sonsuza kadar sürmüş olmuyor mu? İkinci slogan "Kriz varsa çare de var". Bu da ilk bakışta doğru. Ama burada da "çare var" yani "sorunun çözümü var" ifadesinden ne anlaşıldığına göre sonuç değişiyor. Çarenin var olacağının bilinmesi, bulunabileceği anlamına gelmez. Çare bulmak ayrı bir çaba gerektirir. Örneğin rekabetçi bir ekonomide bütün piyasaların aynı anda dengeye gelmesini sağlayan fiyatların var olup olmadığı, XIX. yüzyılın ortasından itibaren, iktisatçıların tartıştıkları bir sorundu. Rekabetçi dengeyi sağlayan fiyatların varlığı ise ancak 1950'lerin başında kanıtlanabilmişti. Bu fiyatların ne olduğunun bulunması çabaları ise ancak 1960'ların ilk yarısında, özellikle de bilgisayar teknolojisindeki atılımlarla birlikte, sonuç verebilmiştir. Bu tarihlerde geliştirilen yöntemlerle ekonomiye ilişkin bazı bilgiler elde olduğunda, piyasaları dengeye getiren fiyatların sayısal değerlerinin neler olacağı hesaplanabilmiştir. Ne yazık ki, sorun burada da bitmiyor. Çarenin ne olduğunu bilmek ile uygulanabilmesi de farklı sorunlar. Örneğin, çareyi yaşama geçirmenin maliyeti toplumun kaldırabileceğinin üstünde olabilir. O zaman da çözümün var olduğunu ve ne olduğunu bilmemize rağmen yine elimizdeki sorun çözülmemiş kalır. Bazı umut vermeyen sloganlar da var. Örneğin "Dünya krizden çıkmadan Türkiye çıkamaz" gibi. Bir bakıma apaçık. Dünyanın dışında değiliz. Ama bunun anlamı ne? Bekleyelim dünya düzeldikten sonra hareket ederiz anlamına mı geliyor? Böyle bir yaklaşım çözüm olabilir mi? Bunu söylemiyorsak, ne yapacağız? İki politika seçeneği düşünelim: İlki biraz kemerleri sıkıp, bir yıl kadar sıkıntı çekip, ondan sonra yeni bir yolda büyüme sürecine geçmemizi sağlayabilecek bir programı yürürlüğe koymak; ikincisi ise büyümeye geçişi bir buçuk yıl sonraya erteleyen ama bu dönemde daha az toplumsal yük getiren bir programı başlatmak olsun. Bunlardan hangisini seçmemizin daha uygun olacağı sorusunun yanıtı bu slogandan çıkmaz. Oturup düşünüp, her birisinin yarar ve maliyetini hesaplayıp, bir tercih yapmamız gerekecek. Özünde karşılaştığımız sorun şu: Kriz bitecek de mi biz düze çıkacağız, yoksa krizi bitirmek için bir şeyler mi yapacağız? Tercihimiz ilkiyse, güzel slogan üretmeye devam edebiliriz. Bu yolun tümüyle yararsız olduğunu da söylemiyorum. Bizim -bir an için bile olsa- karamsarlıktan başımızı kaldırmamıza yardımcı oluyorlarsa o ölçüde yararlıdırlar da. Ama onun ötesinde sloganlar "hoş ve boş" sözlerdir. Krizden çıkmak ilk bakışta biraz aptalca görünen, iğneyle kuyu kazmak benzeri, çalışmalarla ve bu çalışmalar boyu yapılan hataların düzeltilmesiyle olanaklıdır. Bu da kafa çalıştırıp, ter dökmeden olmaz. Bir de bu koşullarda "keşke" ile başlayan "... daha önce sağlam bir programı uygulamaya koyup, IMF'nin de desteğini alsaydık" türünde cümleler de doğru olsalar bile yararsızdır. Ünlü İngiliz iktisatçısı Joan Robinson'un söylediği üzere "Bugünden yarına 24 saat vardır ama bugünden düne sonsuz..." Bütün bunları bir tarafa bırakıp ileriye yönelik ciddi çalışmalar yapıp, zaman geçirmeden önlemleri yürürlüğe koymaktan başka çare yok. Umudum var.

    Bu yazı 29.05.2009 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır