Arşiv

  • Mayıs 2024 (2)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Rekor daralma ne anlama geliyor

    Hasan Ersel, Dr.03 Temmuz 2009 - Okunma Sayısı: 1059

    Salı günü TÜİK, ekonomimizin 2009 yılının ilk çeyreğinde yüzde 13,8 daraldığını açıkladı. Merak edip, The Economist dergisinin (Haziran 27-Temmuz 3, 2009 sayısı) arka sayfasında verilen istatistiklere baktım "Bizim kadar daralan kimse var mı?" diye. Yokmuş. Bu sayfada 43 gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkeye ilişkin istatistiksel bilgi var. GSYH'deki düşüş rekoru ciddi bir farkla bizde. Türkiye'ye en yakın oranda daralan ülkeler yüzde -10,2 ile Tayvan ve yüzde -10,1 ile Singapur. Ama bu ülkelerle bile aramızda epeyce fark var.  Anlaşılan gelişmekte olan ülkeler dünyasında bu krizden pek etkilenmeyen (Arjantin, Hindistan), az etkilenen (Brezilya, Güney Kore), çok etkilenen (Rusya, Tayland, Tayvan) ülkeler ve bir de Türkiye var. Bu dünyanın da kalanından kendimizi yalıtmayı becermişiz. Teselli olacaksa, The Economist'in bu listesine almadığı iki Baltık ülkesinde (Letonya ve Estonya) daralmanın bizden daha fazla olduğunu ekleyeyim. Hükümet de bu dönemde, dünyadan farklılaşacağımızı söylüyordu ama, bunun Türkiye açısından olumlu yönde olacağını umuyordu. Hükümetin bu umudunun kaynağını bilemiyorum ama iktisadi veriler uzunca süredir Türkiye'nin ciddi biçimde etkileneceğini göstermekteydi. Bu nedenle de hükümet dışında, bu konuyla ilgilenen herkesin sorduğu soru, daralmanın boyutunun ne olacağıydı; olup olmayacağı değil. Ancak bir soru henüz yanıtlanmış değil. O da Türkiye'nin, diğer gelişmekte olan ülkelerin hepsine neredeyse tur bindirerek iktisadi daralmada şampiyonluk kürsüsüne çıkmasının nedeninin ne olduğu. Bu konu üzerine dikkatli bir biçimde eğilmek gerektiğini düşünüyorum. Çünkü, bu düştüğümüz yerden kalkıp kalkamayacağımız, kalkabiliyorsak bunu nasıl yapacağımız, hatta bundan sonra başımızı sağa sola çarpmadan nasıl yola devam edeceğimizi anlayabilmek için bu noktada açıklığa kavuşmamız gerekiyor. Bu olaya iki farklı bakış açısından yaklaşmak olanaklı. Kolaylık sağlamak için, mantıksal açıdan en uçta yer alabilecek savları ele alacağım. Bunları burada ortaya konulduğu biçimiyle savunan hiç kimse olmayabilir. İlk bakış açısına göre Türkiye çok dinamik ve esnek yapılı bir ekonomidir. Dolayısıyla bir şoka karşı aşırı tepki vermekte ama daha sonra da benzer bir davranışı bu defa olumlu yönde sergilemektedir. Bu son dış şok karşısında da Türkiye aşırı tepki vermiştir. Ama şok geçer geçmez de hızlı bir biçimde kendisini toparlayacaktır. 2001 yılındaki kriz sonrasındaki toparlanma da bu yönde destekleyici bir bilgi olarak kullanılabilir. İkinci bir görüş ise Türkiye'nin bu derece çok etkilenmesinin temel nedeninin iktisadi yapısındaki sorunlar olduğudur. Bu görüşe göre Türkiye ekonomisi ciddi yapısal sorunlar nedeniyle zaten zayıftı. Dış şok, bu kolaylıkla incinebilir ekonomiyi vurmuştur. Bu nedenle Türkiye diğer ülkelerden daha fazla etkilenmiştir. Üstelik, ağır bir darbe aldığı için de varolan sorunlarını gidermekte de zorlanacaktır. Çünkü, önümüzdeki dönemde, bütün bu olumsuzluklara ek olarak, büyük bir olasılıkla küresel ortam da köklü bir biçimde değişecektir. Dolayısıyla Türkiye'nin toparlanması, hızlı olmak bir yana, belki dünyadaki bütün ülkelerden daha yavaş olacaktır.

    Her zamanki kötümserliğimle ben, ikinci görüşe kendimi daha yakın görüyorum ama bu, "Yapılacak bir şey yok" anlamına gelmiyor. Tam tersine yapmamız gereken çok şey var. Zaten iki görüş arasındaki temel fark da bu. İlk görüşü benimserseniz, iktisat politikalarını köklü bir biçimde gözden geçirmek için bir neden olmadığı sonucuna varırsınız. Bu görüşün dayandığı temel varsayım, bizim içinde bulunduğumuz gelişme yolu ve uyguladığımız politikaların özünde doğru olduğudur. İkinci görüş ise yanlış yolda olduğumuzu dolayısıyla yeni yol ve politika arayışları gerektiğini varsayıyor. Bu varsayımlardan hangisi daha geçerli? Önerim bu konunun araştırılması. Tartışmaya değer ciddi sonuçlara ulaşırsak, tartışalım. Daha önce tartışmanın pek yarar sağlayacağını sanmıyorum.

    Bu yazı 03.07.2009 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır