Arşiv

  • Mayıs 2024 (3)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Özel tasarrufu daha da artırmak pek kolay görünmüyor

    Hasan Ersel, Dr.20 Temmuz 2009 - Okunma Sayısı: 1235

    Nüfus bileşimindeki değişikliklerin yaratabileceği olumlu etkiyi bir kenarda tutarsak, Türkiye'de özel kesimin tasarruf eğilimini daha da artırmak pek kolay görünmüyor.   Türkiye'nin tasarruf eğilimini (Tasarruf/GSYH) artırması gerektiği görüşü üzerinde durmamın iki nedeni var: Bunlardan ilki, böyle bir artışın, Türkiye'nin gelişme umudu açısından önemli olduğu kanısında olmam, ikincisi ise bunu gerçekleştirmenin hiç de kolay olmadığını düşünmem. 17 Temmuz 2009'da Referans'ta yayımlanan yazımda, konunun kamu kesiminde tasarruf eğiliminin artırılması sorununu ele almıştım(http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx_HBR_KOD=126199&YZR_KOD=5). Bu yazıda da özel tasarruf eğilimini ele alacağım. Her şeyden önce özel kesimi bir bütün olarak ele alıp, davranışlarını incelemenin yanıltıcı olacağını düşünüyorum. Çünkü özel karar alıcılar arasında, bir yanda hane halkları öte yanda da şirketler var. Bunların tasarruf kararları farklı değişkenler tarafından etkileniyor ve farklı süreçlerde karara bağlanıyor.  

    Hanehalklarının eğilimi Geçen yazımda, Türkiye'de özel tasarruf eğilimindeki (Özel Tasarruf/GSYH) değişmeleri açıklamayı amaçlayan önemli bir çalışmaya dikkati çekmiştim. Söz konusu çalışma: Caroline Van Rijckeghem ve Murat Üçer: The Evolution and Determinants of the Turkish Private Saving Rate-What Lessons for Policy?; TÜSİAD-Koç Üniversitesi-Ekonomik Araştırma Forumu Yayını, Şubat 2009. Bu çalışmadaki bulguları temel alacağım.

    1) Yazarlar, Türkiye'de tasarruf rakamlarına çok ihtiyatla yaklaşılması gerektiğini baştan vurguluyor. Türkiye'deki istatistiklerden, tasarruf rakamları artık olarak türetilebiliyor, özel tasarruflar da "artığın artığı" biçiminde. Bu da tüm diğer kalemlere ilişkin hataların buraya yansımasına yol açıyor. Bir gün, daha iyi tasarruf verilerine ulaşmayı dilemekten başka yapacak bir şey yok.

    2) 2001 sonrası dönemde, özel tasarruf eğilimi ciddi ölçüde düşüyor. Bu eğilim, enflasyona göre düzeltme yapıldığında da pek değişmiyor. Enflasyona göre düzeltilmiş rakamlarla bile yüzde 20'den yüzde 10'a kadar düşmüş. Öte yandan, kamu tasarruf eğilimi ise 2003-2006 arasında önemli oranda yükseliyor.

    3) 2007 yılında bir farklılık var. Özel tasarruf eğilimi biraz yükseliyor ama kamu tasarruf eğilimi de hafifçe düşüyor.

    4) Türkiye'nin tasarruf eğilimi, hem gelişmekte olan ülkelerin epeyce altında hem de dünya ortalamasının. Demek ki hem tasarruf eğilimimiz dünya ortalamasının altında hem de zaman içinde düşüyor. Bu durumda, tasarruf eğilimini artırmaktan söz ettiğimizde, akla iki farklı soru geliyor: Bunlardan ilki, özel tasarruf oranının eski düzeyine yükseltilmesinin olanaklı olup olmadığı. Tabii bunu yaparken de kamu tasarruf oranının ulaştığı GSYH'nin yüzde 5'i düzeyi dolaylarından aşağıya düşürmemek. İkincisi de Türkiye'nin toplam tasarruf oranının dünya ortalamasına ya da üstüne çıkarılıp çıkarılamayacağı. İlk soruyu ele alalım. Bu soruya yanıt verebilmek için özel tasarruf oranının neden düştüğünü anlamak gerekiyor. Van Rijckeghem ve Üçer'in çalışmasında hanehalkı tasarruflarındaki düşüşün nedenleri üzerinde durulmuş. Önemli bir nokta, kriz sonrası dönemin özellikleriyle ilgili. Bu dönemde hanehalklarının kredi alma olanakları arttı, borçlanma faizleri düştü. Kriz sonrasında böyle bir durumun ortaya çıkması, hanehalklarını tüketimlerini artırmaya yöneltmiş olabilir. Eğer öyleyse tasarruf oranındaki düşme geçici olarak düşünülebilir. En azından bu dönemdeki likidite bolluğu, 2008 kriziyle sona erdi. Büyük bir olasılıkla kriz ortamında hanehalkları tasarruf oranlarını yükseltecektir. Krizden çıkma sürecinde bu oran bir ölçüde tekrar azalmaya başlar. Ancak 2003-2007 dönemindeki likidite bolluğunun geri gelmesi beklenmediği için, hanehalklarının tasarruf oranlarının bu dönemdeki düzeyine düşmeyeceğini varsayabiliriz. Yazarların dikkati çektiği bir başka özellikse nüfusun yaş yapısından kaynaklanıyor. Türkiye'de gelirinden fazla harcayanların (çocuklar ve gençler) oranı düşüyor. Bu durumun da önümüzdeki dönemde hanehalklarının tasarruf oranını yükseltici etki yapması beklenir. Ancak bunun ötesinde hanehalklarının tasarruf oranları iktisat politikası kararlarıyla kısa dönemde değiştirilemeyecek etmenlere bağlı (hanehalkı geliri, toplumsal güvenlik, sağlık sigortası, konut sahibi olma, ailedeki 10-19 yaşları arasındaki çocuk sayısı gibi).  

    Şirket tasarrufları Yazarların da belirttiği üzere, şirketler kesiminin tasarrufları konusunda elimizdeki bilgi çok sınırlı. Aslında bu alanı da ikiye ayırmak gerek. Aile şirketleri, -hele küçüklerse- hanehalkı içinde düşünülebilir. Daha doğrusu şirketin sahibi olan aileyle şirketi ayırt etmek neredeyse olanaksızdır. Büyük şirketlere gelince, durum farklı tabii. Burada şirketin tasarruf kararlarını etkileyen başka etmenler var. Burada da borçlanma olanakları ve koşulları önem taşıyor. Öte yandan olay sadece bununla sınırlı değil. Yatırım ortamının uygun olup olmaması da önemli. Yatırımın büyüklüğü, kaynak gereksinimini belirliyor; bunun ne kadarının şirketin kendi tasarruflarıyla karşılanacağı ise kredi piyasasındaki koşullara bağlı. Türkiye'de şirketler kesimine ilişkin bazı bilgiler var. Özellikle TCMB'nin "Sektör Bilançoları" yayınına temel olan veriler bu açıdan en zengin kaynak. Bunlara dayanarak şirket tasarrufları tahmin edilebilir. Ancak bilebildiğim kadarıyla bu konuyu derinlemesine ele alan bir çalışma yok. Sektör bilançoları verileri üzerinde yaptığım çok kaba hesaplardan edindiğim izlenim, 2006 ve 2007 yıllarında şirketler kesiminin tasarruf oranının 2002-2005 döneminin epeyce altında olduğu. 2006-2007 yıllarında özel kesimin yurtdışından yaptığı borçlanmada ciddi bir artış olduğuna da dikkati çekeyim. Bu bulgulara bakarak, önümüzdeki yıllarda yurtdışından eskisi kadar kolay kaynak temin edilemeyeceği için, şirketler kesiminin tasarruf oranında da bir miktar yükselme olacağı, 2000'li yılların ilk yarısındaki düzeylerine yaklaşabileceği beklenebilir.  

    Tasarrufu yüksek ekonomi Konunun daha derinlemesine araştırılması gerektiği açık. Yine de yanılma payı yüksek de olsa, bazı sonuçlar çıkarmaya çalışayım. Bütün bunlardan, Türkiye'de özel kesimdeki tasarruf oranında son birkaç yılda gözlenen düşmenin, 2008 krizinin de etkisiyle önümüzdeki dönemde büyük ölçüde giderilebileceği izlenimini edindim. Buna karşılık, Türkiye'de özel kesimin tasarruf eğilimini daha da artırmak, nüfus bileşimindeki değişikliklerin yaratabileceği olumlu etki dışında, pek kolay görünmüyor. Görüldüğü üzere, önümüzdeki yıllarda tasarruf eğiliminde bir artış olursa bunun nedeni iktisat politikası önlemleri değil, ekonominin kendi iç dinamiği olacak. İyimser bir bakışla, 2008 krizi sonrasında, orta dönemde, Türkiye'nin toplam tasarruf eğiliminin yüzde 20 dolaylarında seyredeceğini düşünüyorum. Tabii iktisat politikasında, tanık olmaya alıştığımız türde vahim hatalar yapılıp, bu sürecin olumsuz etkilenmeyeceği varsayımı altında. Bu bağlamda, toplumsal güvenlik alanında atılan adımların devam etmesinin önem taşıdığının altını çizmek gerek. Aslında, tasarruf oranındaki bu artışı küçümsememek gerek. Bu artış, cari açığımızı sürdürülebilir düzeye çekmemize yardım edebilir. Ancak bunun ötesine geçip Türkiye'yi "tasarruf oranı yüksek ekonomiler" arasına sokmanın yolunu göremiyorum. Dolayısıyla Türkiye için bir gelişme stratejisi çizerken, büyüme sorununun diğer yönlerine de bakmak gerekiyor. Örneğin yatırıma...      

    Tasarruf artışı nereden kaynaklanacak * Türkiye'de özel kesimdeki tasarruf oranı son birkaç yılda düşüş gösterdi. *Özel kesim tasarrufundaki düşüş, önümüzdeki dönemde büyük ölçüde giderilebilir. * Tasarruf eğiliminde artış olursa bu, ekonominin iç dinamiğinden kaynaklanacak. * Şirket kesiminin tasarrufu, 2000'lerin ilk yarısındaki düzeylerine yaklaşabilir. * Orta dönemde, toplam tasarruf eğilimi yüzde 20 dolaylarında seyredebilir.

    Bu yazı 20.07.2009 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır