Arşiv

  • Nisan 2024 (14)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Sanayi politikası ne zaman işe yarar

    Hasan Ersel, Dr.24 Temmuz 2009 - Okunma Sayısı: 1013

    Sanayi politikası konusunda, ana çizgileri itibariyle iki yaklaşım var. Bunlardan ilki, sanayide karar almanın sanayicinin işi olduğu, buna sağlık, çevre üzerindeki olumsuz etkiler gibi kaygılar dışında devletin karışmaması gerektiği biçiminde. Bu yaklaşımı savunanlar, sanayi politikalarının başarısızlığa uğradığı ve uğrayacağı kanısındalar. Gerçekte durum pek de öyle değil. Bu görüşü doğrulamayan başarılı sanayi politikası uygulamaları hiç de az değil. İkinci yaklaşımsa bu deneyimler ışığında uygun sanayi politikalarının nasıl tasarlanabileceği sorununa yöneliyor. Bu yaklaşımın geliştirilmesinde önemli katkısı olan Dani Rodrik, geçen ay yayımlanan makalesinde konuya ışık tutuyor. [Dani Rodrik: "Industrial Policy: Don't Ask Why, Ask How", Middle East Development Journal, Vol. 1, No.1, June 2009, s. 1-29.] Öncelikle sınai faaliyeti, bir malın tasarımından kullanıcısına teslim edilebilir hale geldiği noktaya kadar geçen bir süreç olarak tanımlamak gerekiyor. Bu sürecin tümüne baktığımızda, katma değerin önemli bir kısmının tasarım aşaması dolayında yaratıldığını görüyoruz. İmalat/montaj aşaması, olayın göze daha çok çarpmasına rağmen aslında önemli boyutu değil. Herhangi bir yerde gerçekleşebiliyor. Sanayici üretimin bu aşamasını, nerede ve nasıl yapılacağını, pazara yakınlık, işgücü maliyeti vs. gibi nedenlerle belirliyor. Sınai mal üretmenin istihdam yaratma gibi yararları olduğuna kuşku yok. Bunları küçümsememek gerek. Ancak bu tür üretimin bugün bir yerde yapılıyor olması, yarın da orada yapılacağı anlamına gelmiyor. Koşullar değişince bu faaliyet, bırakın ülkenin başka bir yerini, kıtalar ötesine bile taşınabiliyor. Son çeyrek yüzyılda bunun epeyce örneği görüldü. Oysa sınai üretimin daha önceki aşamaları, bilgiye dayanan ve bir anlamda hizmet üretimine benzeyen faaliyetler. Sanayi üretiminin bütününün ortağı olmak, yani tasarım aşamasına yaklaşmak söz konusu olduğunda, olay nitelik değiştirmeye başlıyor. Bu tür faaliyetler, gerekli bilgiye sahip olan ve bunu sınai tasarıma dönüştürebilen insanların var olduğu ortamlarda yapılıyor. Öyle kolaylıkla bir yerden ötekisine taşınamıyor. Gelişmiş ülkeler arasında sanayi alanında tanık olduğumuz ortak girişimler daha çok bu biçimde. O halde, sadece sınai üretim sürecinin son aşamasına talip olmayı, "sanayi kurmakla" karıştırmamak gerek. Bu iki durum arasında köklü bir başka fark daha var. Gerçekten de bir malın belli bir aşamasını Türkiye'de, mevcut yasal kurallar içine, üreten bir şirkete müdahale etmenin topluma kazandıracağı pek bir şey olmayabilir. Eğer şirket hata yapmışsa zarar eder, doğru karar vermişse kâr elde eder. Özetle bu durumda, rekabetin olduğu bir piyasa ekonomisinin işleyişine, bir dereceye kadar da olsa, güvenilebilir. Ancak tasarım aşamasını da içeren bir üretim sürecinden söz ediyorsak, olayın niteliği değişmektedir. Burada önemli olan, üretim girdisi bilgidir. Bilgi söz konusu olduğundaysa "ölçeğe göre artan getiri" ve "dışsallıklar" gibi, piyasa mekanizmasının etkin çözüm sağlayamadığı bilinen özellikler ön plana çıkmaktadır. Bu özellikler olduğunda, piyasa mekanizmasının ondan beklenen "eşgüdüm" işlevini yerine getiremeyeceği ise iktisatta görüş birliğine varılan ender konulardan birisidir. Dahası da var. Bundan 25 yıl önce Bruce Greenwald ve Joseph E. Stiglitz, bu durumda devletin "uygun" bir biçimde yapacağı müdahalenin toplumun refahını artırabileceğini göstermişlerdi. Bu durumda, Türkiye açısından sormamız gereken iki soru var: i) Sanayimizin bilgiye dayalı düzeye çıkmasını istiyor muyuz? ii) Devletin, bu amaca uygun olarak üstlenmesi gereken işlevleri yerine getirecek biçimde yeniden yapılanmasını istiyor muyuz?

    Bu sorulara "evet" yanıtını verdiğimizden, doğrusu, emin değilim.

    Bu yazı 24.07.2009 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır