Arşiv

  • Mayıs 2024 (4)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    11 maddede Merkez Bankası'nın enflasyon raporunun analizi

    Hasan Ersel, Dr.03 Ağustos 2009 - Okunma Sayısı: 1019

    Enflasyon Raporu-III'te Türkiye ekonomisinin 2012'ye kadar olan dönemde düşük büyüme performansı göstereceğine dikkat çekiliyor. Ayrıca, son olarak, Mezkez Bankası mali disiplinin gözetileceğini ikna edici biçimde ortaya koyan bir programdan olumlu bir etki bekliyor.     Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB), "Enflasyon Raporu 2009-III" adlı dokümanına dayanarak, önümüzdeki döneme ilişkin değerlendirmelerini ele almak istiyorum. Raporun bakış açısını, kendimce, maddeler biçiminde özetleyip, görüşlerimi aralara yerleştireceğim.  

    Küresel ekonomi

    1- Küresel ekonomiye ilişkin riskler, geçen dönemlere kıyasla kısmen azalmakla birlikte, halen önemini korumaktadır. Kredi piyasalarındaki sorunların devam etmesi ve işsizlik oranlarının yüksek seyretmesi küresel iktisadi faaliyete ilişkin aşağı yönlü riskleri canlı tutmaktadır. TCMB; krizin atlatıldığı, önümüzün açıldığı biçimindeki haberleri ciddiye almamaktadır. Buna karşılık, metnin tümü göz önüne alındığında, TCMB'nin küresel ekonomide, yavaş da olsa, düzelme olasılığını yüksekçe gördüğü söylenebilir.

    2- Orta dönemde küresel iktisadi faaliyetteki toparlanmanın yavaş ve kademeli bir seyir izlediği, tasarruf oranlarının uzun süre yüksek seviyelerde kaldığı ve dünya ülkelerinde faiz oranlarının düşük düzeylerde seyrettiği bir çerçeve varsayılmaktadır. Uzun dönemde ise küresel ölçekte bütçe açıklarının hızla yükselmesi, enflasyon beklentileri ve dolayısıyla uzun dönem küresel piyasa faiz oranları üzerinde yukarı yönlü bir risk oluşturabilecektir. TCMB dünyada faiz oranlarının "orta dönemde" yükselmeyeceğini ama "uzun dönemde" yükselmesi riski olduğu kanısındadır. TCMB'nin "orta" ve "uzun" dönemi nasıl tanımladığı açık değil. Türkiye'de gelecek yıl "çok uzun" (!) dönemdir; dünyada ise "uzun dönem" denildiğinde beş yıl ve ötesi anlaşılır. TCMB dünyada geçerli olan tanımı esas aldıysa, bu konuda iyimser görünüyor. Faizlerin orta dönemde artması olasılığı yabana atılmayacak kadar yüksek.  

    Türkiye ekonomisi

    3- Türkiye'ye ilişkin olarak son dönemde açıklanan veriler yurtiçi talep ve iktisadi faaliyette kısmi toparlanma işaretleri içermektedir. Bununla birlikte, toplam talepteki belirsizlik ve düşük kapasite kullanım oranlarının önümüzdeki dönemde yatırımlar ve istihdam üzerindeki olumsuz etkilerinin süreceğini göstermektedir. TCMB, Türkiye için ihtiyatlı bir dil kullanmakta ve "kısmi toparlanma işaretlerinden" söz etmekle yetinmektedir. Metnin bütününden "önümüzdeki dönem" ifadesinin 2011'i içerdiği anlaşılmaktadır. TCMB bu dönemde yatırımların pek canlanmayacağı ve istihdamın da artmayacağı kanısındadır. Dolayısıyla TCMB, önümüzdeki yıllarda iktisadi gelişmenin umulduğu gibi olmayabileceği ve toplumsal sorunların ağırlaşabileceğine dikkati çekmiş olmaktadır.

    4- İşsizlik oranlarındaki yüksek düzeylerin özel tüketim harcamalarını sınırlamaya devam edeceği tahmin edilmektedir. Finansal koşullardaki sıkılığın da kısmen devam ettiği göz önüne alındığında, son dönemde gözlenen kısmi talep canlanmasının gücüne ve kalıcılığına ilişkin belirsizliklerin devam ettiğini düşünmekteyiz. TCMB, son dönemde görülen kısmi toparlanmaya da çok güvenilmemesi gerektiğini düşünüyor. İşsizliğin sürdüğü, finansal sıkılığın sürdüğü bir ekonomide bunun sürdürülebilir olmayabileceğini belirtiyor.  

    Para politikası

    5- Politika faizlerinde hızlı bir indirim yapılmış, kısa vadeli faizler uzun yıllar sonra tek haneli oranlara indirilebilmiştir. Orta ve uzun vadeli piyasa faizleri ise halen daha yüksek düzeylerde seyretmektedir. TCMB, faizleri aşağı çekme yolundaki çabalarının, henüz, kredi piyasasında istenilen sonucu vermediğine dikkati çekiyor. Ama TCMB bunun sağlanabileceğinden ümitli. Şöyle ki:

    6- Mevcut konjonktür, piyasa faizlerinin tek haneli oranlara inmesi ve üç yıllık tahmin ufku boyunca bu düzeylerde kalabilmesi için önemli bir fırsat sunmaktadır. Bu, ilginç ve iddialı bir önerme. Birkaç nedenle. Bir kere mevcut konjonktürün faizlerin aşağıya doğru gitmesi için uygun olduğunu söylüyor. Demek ki fon talebi, fon arzının altında. Bunun altını çizmek gerek. İkinci olarak, üç yıl gibi, Türkiye ölçülerinde hiç de kısa sayılamayacak bir dönemi, tahmin ufku olarak tanımlıyor. Bu ölçüde belirsizliğin olduğu koşullarda üç yıllık tahmin ufkuna sahip olmak kolay iş değil. Acaba diğer karar alıcıların tahmin ufukları bu kadar uzun mu? Üçüncü olarak TCMB, faizlerin üç yıl boyu bu düzeylerde kalabileceğini söylüyor. Demek ki, konjonktürde bu süre içinde önemli bir değişiklik beklemiyor. Bütün bunları bir arada düşündüğümde, TCMB'nin, üç yıllık dönemde Türkiye ekonomisinin canlanması konusunda pek iyimser olmadığı sonucuna varılabilir. Büyüme zayıf kalacak, dolayısıyla finansman talebi yükselmeyecek. İktisadi karar birimlerinin çekingenlikleri devam edecek, tasarruf eğilimlerini düşürmeyecekler. Sonuçta faizler yükselmeyecek.

    7- Piyasada oluşan orta ve uzun vadeli faiz oranlarının tek haneli değerlere kalıcı olarak inmesi mali disiplinin tesisine bağlı olacaktır. TCMB kamu kesiminde mali disiplinin bozulmasının faizlerin yükselmesine yol açacağı kanısında. Öte yandan, metnin tümü göz önüne alındığında, TCMB'nin mali disiplini göz ardı eden iktisat politikası uygulamalarının kalıcı canlanmaya katkı yapmayacağı kanısında olduğu izlenimi ediniliyor. 8- Kamu maliyesinin görünümüne ilişkin algılamalar para politikasının orta vadede ve özellikle 2011 yılından sonra izleyeceği strateji açısından büyük önem taşımaktadır. TCMB para politikasının, yeniden, maliye politikasının hâkimiyeti altına girmiş olduğunu söylüyor.      

    Maliye politikası

    9- Ülkemizde de küresel eğilimlere paralel olarak, krizin iktisadi faaliyet üzerindeki daraltıcı etkisini sınırlandırmak amacıyla uygulanan dengeleyici mali tedbirlerin bütçe açığındaki artışı hızlandırdığı görülmektedir. Diğer ülkeler ile karşılaştırıldığında ülkemizde kamu kesimi borçluluğunun göreli olarak düşük olması, mali alanımızın geniş olduğu izlenimini vermektedir. Bununla birlikte, borçlanmanın vade yapısı, faizlerin düzeyi ve finansal piyasaların derinliği dikkate alındığında, dengeleyici maliye politikaları için mali alanın çok da geniş olmadığı görülmektedir. Bu çok önemli ve doğru bir saptama.  

    10- Bütçe açığındaki kısa vadeli genişlemenin borç dinamiklerinin sürdürülebilirliğini temin eden orta dönemli bir programla desteklenmesi risk primimizin göreli olarak düşük kalmaya devam etmesi açısından büyük önem taşımaktadır. TCMB, kamu borcunun sürdürülebilirliği güvence altına alınmadığı takdirde, Türkiye'nin risk priminin yükseleceğinden endişe ediyor. Burada "program ile desteklenme" ifadesini, "programın uygulanması" olarak anlamak gerekir. Demek ki, risk primimizi düşürmek zaman alacaktır.

    11- Önümüzdeki dönemde mali disipline ilişkin ikna edici bir perspektif sunulması, hem risk primini düşürecek hem de politika faizlerinin uzun süre düşük düzeylerde tutulabilmesine olanak tanıyacaktır. Dolayısıyla borç dinamiklerinin sürdürülebilirliğini ve bütçe disiplinini gözeten orta vadeli somut bir mali programın tesisi halinde piyasa faizlerinin tek haneli oranlarda kalıcı olarak seyretmesinin mümkün olduğu düşünülmektedir. TCMB, hükümetin, orta dönemli bir mali program yoluyla mali disipline ilişkin ikna edici bir perspektif getirmesi durumunda olumlu sonuçlar doğabileceğinden söz ediyor. Ancak bu, kısa dönemde olacak bir şey değil. Mali disiplinden, siyasal nedenlerle kolayca vazgeçebildiğimizi henüz unutmamış olan yurtiçindeki ve dışındaki karar alıcıların ikna olmaları epeyce zaman alacaktır. TCMB'nin Enflasyon Raporu-III'te söylediklerini kendi dilime çevirdiğimde şu noktalar ön plana çıkıyor. Bir kere, Türkiye ekonomisinin 2012'ye kadar olan dönemde düşük büyüme performansı göstermesi olasılığı yüksek. İkinci olarak, bu sorunun kolay çözümü yok. Bu durumu gidermek üzere, kamu açıklarının artırılması Türkiye'nin riskinin ve piyasa faizlerinin yükselmesine yol açacağı için amaca hizmet etmeyecektir. Son olarak, TCMB "mali disiplinin gözetileceğini ikna edici biçimde ortaya koyan bir programdan" olumlu bir etki bekliyor. Oysa içinde bulunduğumuz koşullarda bu etkinin kısa dönemde gerçekleşmesi olasılığı çok düşük görünüyor.      

    PPK'NIN KRİZ DÖNEMİNDE ALDIĞI FAİZ KARARLARI
    Tarih Karar Faiz
    22/10/2008 sabit 16,75
    19/11/2008 -0.50 16,25
    18/12/2008 -1.25 15,00
    15/01/2009 -2.00 13,00
    19/02/2009 -1.50 11.50
    19/03/2009 -1.00 10,50
    16/04/2009 -0.75 9,75
    14/05/2009 -0.50 9,25
    16/06/2009 -0.50 8,75
    16/07/2009 -0,50 8,25

     

    Bu yazı 03.08.2009 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır