Arşiv

  • Nisan 2024 (14)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Çin, ABD'ye neden borç veriyor

    Hasan Ersel, Dr.17 Ağustos 2009 - Okunma Sayısı: 1186

    YENİ DÜNYA DÜZENİ İÇİN SORULAR-1   Çin sadece ABD ile olan ilişkilerinden değil toplam dış ticaretinden de sürekli olarak fazla elde ediyor. Çin'in elinde önemli ölçüde kaynak kalıyor. Çin bu kaynakla döviz rezervini artırıyor. Bunun için de esas itibariyle ABD devlet tahvillerini satın alıyor. Yani ABD'ye borç veriyor.   ABD ile Çin arasındaki ticarete baktığımızda kabaca şöyle bir manzarayla karşılaşıyoruz. Çin ABD'e çeşitli mallar satıyor. Bunun karşılığında ABD'den aynı değerde mal alamıyor. Bunun pek çok nedeni var. İki tanesine değinmekle yetineyim. Bunlardan ilki ABD'de üretilen pek çok malı Çin'in daha düşük bir maliyetle başka ülkelerden temin edebilmesi. Bir de siyasal neden var. ABD neredeyse mutlak avantaja sahip olduğı teknoloji yoğun malların önemlice bir kısmının Çin'e satılmasını yasaklıyor. Sonuçta, Tablo1'den de görüldüğü üzere, Çin'in ABD ile ticaret dengesi (ihracatı ile ithalâtı arasındaki fark) sürekli olarak büyük ölçüde fazla veriyor. Çin ABD ile olan dış ticaretinden elde ettiği bu fazlayı kabaca, aşağıda belirtilen iki farklı biçimde kullanıyor: 1) Çin'in her ülkeyle yaptığı ticaret, ABD ile olduğu gibi, ticaret fazlası yaratmıyor. Çin'in dış ticaret açığı verdiği pek çok ülke var. Aşağıdaki tabloda, 2007, yılı itibariyla Çin'in dış ticaretinde fazla ve açık verdiği ülkelerin sıralaması yer alıyor. Çin'in dış ticaret fazlasının ve açığının çok önemli kısmı bu sıralamalarda yer alan ilk üç ülke tarafından yaratılıyor. Bu ülkelerin 2001-2007 döneminde sıralamalardaki konumları pek değişmemiş. Çin ABD (ve benzeri ülkelerden) elde ettiği dış ticaret fazlasının bir kısmıyla, diğer ülkelerle olan dış ticaret açığını kapatıyor. Bunu yapabilmesini sağlayan önemli bir özellik ABD dolarının uluslararası para olması. Diğer ülkeler kendilerine ABD doları cinsinden ödeme yapılmasını kabul ediyorlar. 2) Ancak, Çin sadece ABD ile olan ilişkilerinden değil toplam dış ticaretinden de sürekli olarak fazla elde ediyor. Yani yukarıda değinilen netleşme gerçekleştirildikten sonra bile Çin'in elinde önemli ölçüde kaynak kalıyor. Çin bu kaynakla döviz rezervini artırıyor. Bunun için de esas itibariyle ABD devlet tahvillerini satın alıyor. Yani ABD'ye borç veriyor.  

    Garip bir ticaret Burada nereden bakılırsa bakılsın garip bir ticaret var. Bir kere ABD, Çin'den kredi alarak ithalât yapmış görünüyor. Üstelik bunu yıllardır yapıyor. Oysa, ABD, Çin'e oranla kişi başına geliri çok daha yüksek bir ülke. IMF'nin 2007 yılına ilişkin olarak yaptığı tahminlere göre ABD'de, satın alma paritesiyle ölçüldüğünde, kişi başına gayri safi yurt içi hasıla 46.859 ABD doları. Aynı yıl için dünyada ortalama kişi başına gelir ise 10.497 dolar. Yani ABD'de kişi başına gayri safi yurt içi hasıla dünya ortalamasının 4,46 katı. ABD IMF'nin, satın alma paritesine göre, kişi başına gelir sıralamasında dünya altıncısı durumunda. Oysa aynı yöntemle Çin'in kişi başına gayri safi yurt içi hasılası ölçüldüğüne 5.963 dolar çıkıyor. Bu Çin'de kişi başına gelirin dünya ortalamasının sadece yüzde 56,8'i, ABD'nin kişi başına gelirinin ise yüzde 12,7'si olması demek. Çin, 180 ülkenin yer aldığı IMF verilerinde 100'üncü sırada. Bütün bunlardan anlaşıldığı üzere, Çin, aslında, dünya ölçüleriyle, "fakir" bir ülke. Ama "zengin" ABD'ye kredi açıyor. Hem de bunu sürekli yapıyor. Bunda bir terslik yok mu? Bu olayın, biraz abartarak, sonul görünümüne bakacak olursak, bir başka garip manzarayla karşılaşıyoruz. Görünüşe göre Çin ABD'ye mal satıp karşılığında da "ABD devlet tahvili" denilen bir "malı" alıyor. Amerikalıların Çin mallarını neden aldıklarını açıklamak görece kolay. Ya tüketicilerin gereksinimlerini karşılayan malları, ya da bu tür malların üretileminde kullanılan ara malları satın alıyorlar. Sonuçta ABD'de yerleşik olanlar bundan bir fayda elde ediyor. Peki Çin'liler ABD devlet tahvillerini ne yapıyorlar? Bunlar doğrudan ne tüketilir ne de üretimde kullanılabilir! Akla gelebilecek bir yanıt, Çin'in bunlardan faiz geliri elde etmesi. Ancak burada bir sorun var. Faiz geliri elde etmek isteyecekler için ABD devlet tahvilleri en uygun yatırım aracı mı acaba? Bu tahvillerin faizi, diğer borçlanma kağıtlarına oranla, hep düşüktü, şimdi de öyle. Çünkü risksiz bir menkul kıymet olarak kabul ediliyorlar. Üstelik Çin'in ABD devlet tahvillerine önemli ölçüde yatırım yapmaya başladığında bu yana geçen sürenin tümü göz önüne alınıp, ABD enflasyonu da hesaba katılırsa, Çin'in bu yatırımında elde ettiği reel kazanç sıfır hatta eksi düzeyde. Çin'liler bir kere böyle bir yatırım yapmış olsalardı, "hata etmişler" denilebilirdi. Oysa, Çin'liler bu tür hesabı pek de iyi bilmelerine rağmen bu tercihlerine ısararlı olduklarına göre, amaçlarının faiz geliri elde etmek olmadığı sonucuna varmaktan başka çare yok. Bu seçeneği eleyince Çin'in bu yolu sürdürmesinin tek bir akılcı nedeni kalıyor. O da Çin'in döviz rezervlerini güçlendirmeyi istiyor olması. Tablo 3'den görüleceği üzere Çin'in rezerv birikimi sürecinde süreklilik var. Bugün, dünyanın en çok döviz rezervi biriktirmiş olan ülkesi Çin. Bu ülkeyi Japonya, epeyce geriden, izliyor. Dünya ikincisi Japonya'nın döviz rezervleri 2009 Haziran ayında 1019,2 milyar dolar, yani Çin'in yarısından az.  

    Çin neden döviz rezervi biriktiriyor Peki Çin neden döviz rezervlerini, kazanç amacı olmaksızın, ısrarlı bir biçimde artırmak istiyor? Akla gelebilecek tek neden, olumsuz gelişmeler söz konusu olduğunda karşısında döviz rezervlerinin sağlaması beklenen güvence. Örneğin ihracat gelirlerinde bir düşme olması durumunda hem gerekli ithalâtın yapılabilmesi, hem de ülkenin ileriye yönelik dış iktisadi ilişkilerini yürütebilmesi (örneğin dış borçların geri ödemesi vs.) için gerekli saygınlığının devamı için böyle bir güvenceye gerek var. Bu kurallar sadece Çin için değil elbette. Türkiye için de geçerli. Türkiye'nin döviz rezervleri Çin kadar çok değil ama yine de, 26 Haziran 2009 itibariyle, 64,8 milyar dolar! Türkiye için önemli bir rakam. Biz de Çin'liler gibi küresel ekonomideki konumumuzu güvence altına alabilmek için bu kadar kaynak ayırıyoruz. Diğer gelişmekte olan ülkeler de... Dikkat edilirse söz konusu ülkelerin bu maliyete katlanmalarının nedeni, küresel ekonominin bugünkü işleyiş kuralları. Başka bir deyişle, küresel ekonomi için seçilen mekanizmanın işleyebilmesi için üstlenilmesi gereken bir maliyet. Akla iki soru geliyor. Bunlardan ilki bu maliyetin ülkeler arasında nasıl bölüşüldüğüne ilişkin. Dünya ülkelerinin 2009'un ilk yarısında ellerindeki döviz rezervlerinin toplamı 8,5 milyar dolara yakın. Ama Çin ve Japonya'nın rezervleri bunun yaklaşık yüzde 38'ini oluşturuyor. Geri kalan ülkeler arasında da rezervlerin dağılımında belirgin bir eşitsizlik var.  

    Almanya ve Japonya En çok rezerv tutan ilk 10 ülke arasında sadece iki gelişmiş ülke var: Onlar da Japonya ve Almanya. Üstelik Almanya'nın döviz rezervleri, Japonya'nın rezervlerinin ancak yüzde 19'u düzeyinde. ABD ise ilk on ülke arasında bile değil, sıralamada 21inci! Döviz rezervleri sadece 78,6 milyar dolar. Sadece diyorum, çünkü ABD'den çok daha küçük bir ekonomi olan Türkiye'nin döviz rezervleri aynı tarihte 67,7 milyar dolar! Peki komşumuz Yunanistan'ın ne kadar? Sadece 4,5 milyar dolar! Ama bu Yunanistan'in, hem Türkiye'den daha büyük cari açık ve bütçe açığı verip, hem de daha düşük faiz oranlarından yararlanmasını engellemiyor. 
    Örnekler artırılabilir. Ancak sonuç pek değişmiyor. Gelişmiş ülkeler (Japonya hariç) gelişmekte olan ülkelere oranla çok daha az döviz rezervi tutuyorlar. O zaman akla şu soru geliyor: Dünya sisteminin işletim maliyetinin bölüşümünde, gelişmekte olan ülkeler aleyhine neden böyle bir eşitsizlik var? Tabii bu soru beraberinde bir ikinci soruyu daha gündeme taşıyor. Acaba dünya sistemi için daha düşük maliyetle çalışan (daha etkin) bir mekanizma tasarlanamaz mı? Yaşadığımız krizin bir olumlu sonucu varsa o da bu soruların daha yüksek sesle sorulması ve tartışılması yolunu açmış olmasıdır. Ancak, bu soruların sorulmuş olması çözümlerinin bilindiği ve/veya kolaylıkla uygulanabilecekleri anlamına gelmiyor. Olayın çözümü dünya ekonomisi için yeni bir işleme mekanizması tasarlanması ve bunun her ülke tarafından benimsenmesi gibi uzun ve zahmetli bir yolun aşılmasını gerektiriyor. 


     

    ABD-Çin Ticareti (Milyar dolar)
      Çin'in ABD'ye ihracatı Çin'in ABD'den ithalâtı Çin'in ABD ile olan ticaret dengesi
    2004 196,7 34,4 +162,3
    2005 243,5 41,2 +202,3
    2006 287,8 53,7 +234,1
    2007 321,4 62,9 +258,5
    2008 337,8 69,7 +268,1
    2009* 133,4 30,4 +103.0

       

    Sıralama Çin'in en çok dış ticaret fazlası verdiği 10 ülke Çin'in en çok dış ticaret açığı verdiği 10 ülke
    1 Hong Kong Tayvan
    2 ABD Güney Kore
    3 Hollanda Japonya
    4 Birleşik Krallık Filipinler
    5 Birleşik Arap Emirlikleri Angola
    6 Singapur Malezya
    7 İspanya Tayland
    8 İtalya Suudi Arabistan
    9 Hindistan Avusturalya
    10 Türkiye Brezilya

    Kaynak: http://www.starmass.com    

    Çin'in döviz rezervleri (Milyar dolar)
    1977 2,3
    1987 16,3
    1997 142,8
    2004 609,9
    2005 818,9
    2006 1066,3
    2007 1528,2
    2008 1946,0
    2009 (Haziran) 2132,0

      Kaynak: State Administration of Foreign Exchange, People's Republic of China.

    Bu yazı 17.08.2009 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır