Arşiv

  • Nisan 2024 (14)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Maalesef işsizlik sorunumuz devam ediyor

    Hasan Ersel, Dr.21 Ağustos 2009 - Okunma Sayısı: 1054

    TÜİK'in 17 Ağustos 2009'da yayımladığı mayıs ayına ait ham işgücü rakamları, tarım dışı işsizlik oranının Nisan 2009'daki yüzde 18.2 düzeyinden yüzde 17'ye indiğini gösteriyor. Ancak bu rakamlar, mevsimsellikten arındırılmadığı sürece, pek bir anlam taşımıyor. İşsizlikte artış mı azalma mı olduğunu söylemek olanaklı değil. Neyse ki BETAM, aynı gün yayımladığı araştırma notunda mevsimsellikten arındırma yapıldıktan sonraki durumu ortaya koydu. Bu çalışmaya göre tarım dışı işsizlik oranı, düşmemiş, yüzde 18.4'ten 18.6'ya çıkmış. [Seyfettin Gürsel ve Onur Altındağ: İşsizlik Artmaya Devam Ediyor, BETAM Araştırma Notu No. 43, Bahçeşehir Üniversitesi, 17 Ağustos 2009]. Tarım dışı işsiz sayısı ise 3.6 milyona yükselmiş durumda. BETAM'ın notunda istihdama ilişkin olarak tek olumlu bulgu, "istihdamdaki düşüşün yavaşladığı ve buna paralel olarak işsizlik artışının zayıfladığı(nın)" görülüyor olması. Bu benim için yeni ve olumlu bir haber. Çünkü, bu sene turizm kesiminin istihdam yaratma etkisinin düşük kalacağını bekliyor, bu nedenle de yaz aylarında işsizlik oranında artma öngörüyordum. Bu göstergeler işsizliğin hiç olmazsa benim korktuğum kadar artmayabileceği yönünde bir umut verdi. Ancak teselli burada bitiyor. İşsizlik düzeyi hâlâ çok yüksek ve bunun görülebilir gelecekte düşebileceğine ilişkin bir gösterge de yok. Krizden çıkmayı kozmetik göstergelerle tanımlayıp, dertlenmemeyi tercih edenler var. Onlar gönül eğlendirmeye devam edebilirler. Ancak hükümetin bu masallara kanmaması ve politikasının merkezine işsizlik sorununu koymaktan vazgeçmemesi gerekiyor. Asıl güçlük de bu noktada başlıyor. Benzer bir durum ABD için de söz konusu. ABD'de işsizlik, Türkiye kadar olmasa da yüksek ve pek de düşmüyor. Bu da hem yönetimin keyfini kaçırıyor hem de yönetimin kamuoyundaki itibarını zedeliyor. Gerçi, yönetim 800 milyar dolar büyüklüğünde bir ekonomiyi canlandırma paketini yürürlüğe koymak üzere harekete geçti ama bu büyüklüğün sadece dörtte biri 2009 yılında harcanacak. Öte yandan bu hacamaların pek de hızlı yapılamadığı anlaşılıyor. ABD'de olup bitenlere baktığımız zaman, Joseph E. Stiglitz'i izleyerek "Aslında Keynes'çi iktisat politikası uygulan[a]madığı için istihdamda beklenen sonuçlar alınmadı" yargısına katılmak olanaklı. Çare, dolayısıyla onun önerdiği gibi, daha güçlü bir ekonomiyi canlandırma paketinin hazırlanması. [Joseph E. Stiglitz: Stimulate or Die, Project Syndicate, August 2009]. ABD'nin bunu yapıp yapamayacağı bir ölçüde iktisat politikasını yapanların teknik ve siyasi becerilerine bağlı.

    Türkiye'de ise sorunun çözümünün daha zor olduğunu kabul etmek gerek. ABD için yapılan öneriyi Türkiye için tekrarlamanın pek de anlamı yok gibi. ABD, daha güçlü bir canlandırma paketini yürürlüğe koyması durumunda karşılaşabileceği riskleri üstlenebilecek durumda. Türkiye'de bunu söylemek zor. Şu anda Türkiye'nin hızla artan kamu açıklarının finanse edilebilmesinin tek nedeni mali piyasalarda, kamunun özel kesimin boşalttığı yere geçmiş olması. Ekonomide canlanma olmadığı sürece bu durum başta bankalar olmak üzere, tüm iktisadi oyuncuların işine gelebilir. Ancak bu durum sürdükçe, ekonominin işsizliği kabul edilebilir düzeye düşürecek (krizden çıkmanın ciddiye alınabilecek tanımı) bir yolda ilerlemesi olanaklı görünmüyor. İstihdamı, ana hedef olarak kabul eden "iyi tasarlanmış" bir programın olabildiğince çabuk uygulanması gerekiyor. Bunun gerçekleştirilmesinin, hem teknik hem de siyasal açıdan hiç de kolay olmadığı açık. Yakın tarihimizin ışığında, devlete "son istihdam mercii" işlevi yüklendiğinde başımıza neler geleceğini tahmin etmek hiç de zor değil. Ama geçmişteki hatalarımızdan korkup hiçbir şey yapmamanın insani maliyetinin çok fazla olduğunu ve bu maliyetin gün geçtikçe de arttığını unutmamalıyız.

    Bu yazı 21.08.2009 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır