Arşiv

  • Nisan 2024 (14)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Haram sevap oldu sevap haramdır

    Güven Sak, Dr.26 Haziran 2010 - Okunma Sayısı: 1039

    Nâzım Hikmet'in 'Kıyamet Sureleri'ni hatırlıyor musunuz? Hani şu "Çok alametler belirdi, vakit tamamdır/Haram sevap oldu, sevap haramdır/.../Alametler belirdi, kıyamet alametleridir" diyen o güzelim şiiri? Şimdilerde iktisadi sistemimiz benzer bir sürecin içinden geçiyor. Bunu fark edememenin ben önemli bir eksiklik olduğunu düşünüyorum. Krizin başında değişeni anlamakta gecikmiştik. Bedeli ağır oldu. Şimdi değişeni takip edemezsek yine sanki yazık olacak gibi geliyor bana. İşte bakın o yüzden bunu yazıyorum. Kanada'daki G20 toplantısına doğru giderken yerkürenin farklı yerlerinden farklı farklı mesajlar geliyor. Çin'den gelen haber bizim buralarda pek ilgiyle karşılandı. Halbuki o daha çok Batılıları ilgilendiriyordu. Biz acaba dünyayı hep Batı medyasının gözünden mi izliyoruz? Arada pek meraklanıyorum. Bana sanki öyle geliyor. Hemen onların meseleleri ile hemhal oluveriyoruz. Halbuki bizim derdimiz ille de aynı olacak değil ya? Hemen "Bak yine eksen kayması" demeyin lafın devamını dinleyin lütfen. Ne diyordum, Çin'e bakarken, bu arada Güney Kore ve Endonezya'dan gelen haberler pek de ilgiyle izlenmedi. Halbuki ben oradan gelen haberlerin Türkiye'yi çok daha yakından ilgilendirdiğini düşünüyorum. Dünün küresel işleyiş biçimi açısından "haramın sevap olduğu" bir yeni dönem içindeyiz. Yeni-normale geçiş süreci içinde dünün güzel göstergelerinin artık eski tadı bulunmuyor. Bakın 2008 krizinin parametre değişikliği hâlâ aynen devam ediyor. Bilmem sermaye kontrollerinin değişen manasını görüyor musunuz? Görmüyorsanız, lütfen görmeye başlayıverin bu günlerde. Brezilya, Güney Kore, Endonezya gibi ülkelerin hep sermaye girişlerini kontrole yönelmeleri ne anlama geliyor? Bana kalırsa yeni-normalin gözde ülkelerinin hangileri olduğuna bundan böyle uygulanan sermaye kontrollerinin karmaşıklığına bakarak karar vereceğiz. Dedim ya, en başında: Haram sevap oldu, sevap haramdır. Çok alametler belirdi çok, kıyamet yakındır. Bilmem farkında mısınız? Ben yine hasbıhal günümdeyim. Merak edenleri aşağıya bekleriz efendim. Eskiden böyle miydi? Bakın şimdi alıştığımız dünyanın çivisi çıkıverdi. Eskiden küresel ekonominin gözde ülkesi olmanın yolu, en kapsamlı serbestleştirmeyi en hızlı yapmaktan geçiyordu ama artık öyle değil. Bu dönemin gözde ülkelerinin hepsi arka arkaya sermaye ve döviz kuru kontrolleri getiriyorlar. Önce Brezilya vardı. Hadi ona bakıp, "Zaten solcu Lula, sağcı Erdoğan'dan daha becerikliydi" deyip geçebilirdim. "Ne yapayım kardeşim, adam hem daha sevimli hem de daha becerikli, üstelik pek hazırlıklı çıktı." Ama bakın şimdi haziranın 19'u gibi önce Güney Kore, bir iki gün sonra da Endonezya aynı yolu izledi. Nasıldı? İlki yanlışlıktır, ikincisi tesadüf olabilir ama üçüncüsü artık bir eğilimi görmektedir. (The first time something happens is a blip; the second is a coincidence; the third makes a trend.) Bu durumda acaba ortada bir eğilim olduğu söylenebilir mi? Bu ülkelerin hepsinin de G20 üyesi olduklarını bilmem ifade etmeye gerek var mı? Buyurun bir sonuç daha çıkaralım: G20 üyesi gelişmekte olan ekonomilerin tümünde sermaye kontrollerine ağırlık verilmeye başlanmış olması bir tesadüf müdür? Üstelik bu kararların hemen G20 toplantısının öncesinde alınıyor olmasının manası nedir? Pardon ama biz acaba neyi kaçırıyoruz? Önce lütfen ortadaki eğilimin eskisine göre bir garip olduğunu kabul edin. Ben de anladığım kadarıyla ne gördüğümü anlatmaya başlayayım. Ortadakinin ilginç olmadığını düşünenlerin yazının devamını okumasına gerek yoktur. Bari sizi zahmetten kurtarayım. Yeni normalin sermaye akımları açısından manası şudur: Bizim gibi ülkelere yönelik fon akımlarının tutarı toplam olarak azalmış gibi durabilir ancak etkisi azalmış değildir. Fon akımları artık daha az sayıda ülkeye yönelik olarak devam etmektedir. Fon akımlarının daha seçici hale gelmiş olmasının sonucu nedir? Azalan fon akımları daha az sayıda ülkeye yöneldiği için, o ülkeler için azalmış olmamaktadır. Küresel ölçekte azalırken yeni normalin gözde ülkeleri açısından bir artışı ifade etmektedir. Sonuçta ne olmaktadır? Sonuçta dönemin az sayıda başarılı performans gösteren, toparlanma sürecini tempolu bir biçimde devam ettiren ülkesi açısından bakıldığında dışarıdan kaynak girişleri cezalandırıcı-bozucu bir etkiye yol açmaktadır. Ne olmaktadır? Dönemin az sayıdaki başarılı performans gösteren ülkesinde yerel para hızla değerlenmektedir. Yerel para hızla değer kazanınca ülkenin ihracat performansı bu gelişme nedeniyle olumsuz etkilenmektedir. Ülkenin toparlanma gücü kur değerlenmesinden olumsuz etkilenmektedir. Şimdilerde "Bu dönemin başarılı ve de gözde ülkeleri hangileridir?" diye merak edenlerin, sermaye kontrollerine yönelen ülkelere doğru bakması yeterli olacaktır. Bugünün başarılı ülkeleri serbestleşmemekte, tam tersine sermaye kontrollerine yönelmektedir. Dün haramın simgesi olan sermaye-döviz kuru kontrolü sistemleri, bugün sevabın göstergesidir. Şimdi bu değişeni değil de neyi göstermektedir? IMF'nin sizlere bir süre önce duyurduğumuz, 'Finansal İstikrar Raporu'nda sözü edilen olay işte tam da budur: "Küremiz bir asimetrik toparlanma süreci içindedir. Likidite azalmış bile olsa öncelikle ilk toparlananlara doğru yönelebilir"di. Bu durumda ani kur değerlenmelerine karşı hazırlıklı olmak gerekiyordu. Bakın bu günlerde öyle olmaktadır. Dünün haram kabul edilen tedbirleri bugün için sevaba döndüyse, Türkiye'de de kur değerlenmekteyse, Türkiye de G20 üyesi bir ülkeyse, o da aynı toplantıya gidecekse, üstelik bundan sonraki toplantı için İstanbul'un adı da geçiyorsa, Türkiye'nin acaba burada adı geçen ülkelerden eksiği nedir? Buyurun üzerinde düşünmemiz gereken soru işte tam da buradadır. Hadi ben bugün size test sorusu seçeneklerini vermeyeyim. Ama söz, yakında bu konuya kendimce bir açıklık getireyim. Dünya artık dünden farklıdır. Değişeni anlamak gerekir

    Bu yazı 26.06.2010 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır