Arşiv

  • Mayıs 2024 (1)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Avrupa Para Fonu

    Hasan Ersel, Dr.17 Mart 2010 - Okunma Sayısı: 1656

    Avrupa Komisyonu, Almanya'nın "Avrupa Para Fonu" (EMF) kurulması önerisini olumlu karşılamış. Amaç, Euro Bölgesi ülkeleri (şimdilik Avrupa Birliği'nde değil) arasında ileride borçlanma krizleri olmasını engellemek. Yunanistan krizi, bu olasılığı ciddiye almak gerektiğini göstermişe benziyor. Böylece, zenginlerin de hastalanabilecekleri anlaşılmış oldu. Ya da itiraf edildi. Çözüm olarak da zengin hastalar için özel bir klinik kurulması gösterildi. Yapılan açıklamalara bakılırsa kliniğin yeterince müşterisi olacak gibi. (Bu da ortalıkta bir salgın hastalık olduğu izlenimini veriyor. İyi haber değil.) Böyle bir kuruluşun, klinik şefinin (Almanya) sorunlarını azaltacağı, artık tek başına evden eve dolaşıp hasta bakmasına gerek kalmayacağı umuluyor. Tabii herkes klinik şefinin sağlığı için duacı. Ona bir şey olursa, klinik çalışabilir mi? Bu işi uzun zamandır, beğenilse de beğenilmese de yapmakta olan tam donanımlı IMF adlı bir hastane var. Niçin oraya başvurulmuyor? IMF'nin parası da var, deneyimi de. Siyasal kısıtları var mı? Hiç yok denemez ama Avrupa Komisyonu'ndan daha az olduğu söylenebilir. Peki ne eksiği var IMF'nin? Bir görüşe göre IMF'nin sözünde durmamakta kararlı olanlara karşı yaptırım uygulayacak gücü yok. Örnek olarak da 2001 yılında yaşanan Arjantin krizini gösteriyorlar. [Daniel Gros ve Thomas Mayer: "How to deal with sovereign default in Europe-Towards a Euro(pean) Monetray Fund", CEPS Policy Brief No 202, February 2010]. Bu görüşün geçerliğini koruduğundan o kadar emin değilim. IMF'nin de Arjantin deneyiminden bir şeyler öğrendiği anlaşılıyor. Akla gelebilecek bir başka çözüm Avrupa Komisyonu'nun bu işi üstlenmesi. Avrupa Komisyonu'nun parası var ya da bulabilir. Aynı durum uzmanlar için de geçerli. Ancak bu fikre de pek sıcak bakılmadığı anlaşılıyor. Nedeni ise Avrupa Komisyonu üzerindeki siyasal kısıtların çok olması. Günlük dile çevirirsek, Avrupa Komisyonu'nun, Euro bölgesinde yer alan bir ülkeye sert bir programı zorlayabilmesinin tek yolu var. O da Almanya'nın bunun arkasında bütün gücüyle yer alması. Dolayısıyla dönüp dolaşılıp aynı yere gelinmiş oluyor. Avrupa Para Fonu önerisinin bu sorunları çözebileceği düşünülüyor. Bu kurumun IMF'ye oranla daha yaptırım gücü fazla, Avrupa Komisyonu'na oranla siyasal etkilerden daha uzak olması bekleniyor. Bunlar sağlanabilir mi? İktisatta mekanizma kuramı adı verilen alanda çalışanlar için mükemmel bir soru. Olayın bir de bizim gibi bu işin dışında olanlar cephesi var. Bazı ülkelerin bir araya gelip "Başımıza bela gelmesi olasılığı giderek artıyor; dayanışmamızı artıracak bir yol bulalım" diye çalışmaları en doğal haklarıdır. Üstelik başarırlarsa, sorunun bizlere bulaşması olasılığı düşeceği için, iyi de olur. Ancak anlamadığım bir şey var: 2009 Eylülü'nde Pittsburgh'da G-20 zirvesi yapıldı. Bu zirve sonunda açıklanan bildiride IMF'nin küresel mali istikrar ve büyümenin yeniden dengelenmesi için kritik bir rol üstlenmesi gerektiği belirtiliyordu. Bunun için de IMF'nin gözetim ve mali dalgalanmalara karşı üyelerine destek verme kapasitesinin artırılması öngörülüyordu. EMF girişimi, G-20'nin ülkelerin sorunlarının küresel bağlamda ele alınması gerektiği ve bu nedenle de IMF'nin güçlendirilmesini savunan yaklaşımıyla ne kadar uyumlu? Örneğin Euro bölgesinde (yerel) olumlu sonuç veren bir uygulama dünya ölçüsünde (tümel) en uygun çözüm değilse, ne olacak? IMF'deki oy gücü, Japonya ve gelişmekte olan ülkeler lehine azalması söz konusu olan Avrupa, biraz daha mı içine kapanacak? Bir de soru: Bu tür yerel örgütlenmeler, üyeleri için daha avantajlı ise örneğin Arap ülkelerinin de toplanıp Arap Para Fonu'nun (AMF) statüsünü bu yönde değiştirmesi beklenemez mi? Tabii başkalarının da. O zaman, bu konuda da bugün şikâyet edilen duruma dönmüş olmayacak mıyız?

    Bu yazı 17.03.2010 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır