TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Hay Allah, ne olacak şimdi? Daha son yazının 'mürekkebi kurumadı'; 'Ben demiştim'in çeşitli ifade biçimleriyle aklın sıra eğlenmeye kalkarsan böyle olur işte. Ama ne yapayım ki "ben demiştim". Vallahi de demiştim. Üstelik sadece 'ben' dememiştim, 'biz' de demiştik. 'Başkaları' da...
Bir soruna çözüm bulmak için beyin jimnastiği yapmak istiyorsunuz. Dört beş kişi toplandınız bir yere. 'Gırgır', şamata da eksik değil. Olmamalı da zaten; onlarsız jimnastik olur mu? Tamam, her şey iyi de, eğer yanlışlıkla o dört beş kişinin içinde çok 'fit' birisi varsa yandınız. 'Jimnastik' yapmasına ne hacet; zatıâlileri her şeyi biliyor zaten.
Yukarıdaki paragrafı tersten okursanız bir 'politika önermesi' bile türetebilirsiniz: Tartışma olmasın istiyor, ama yaparmış gibi de bir görüntü vermekse amacınız toplantıya böyle birkaç tane 'fit' arkadaş çağırın, işlem tamamdır. Şüphesiz bu tür arkadaşlarla sadece kendinizin düzenlediği toplantılarda karşılaşmazsınız...
Birkaç ay sonra yanlışlıkla okumaya kalkarsam bu satırlardan bir şey anlayacağımdan şüpheliyim. Çok bir 'kapalı' olmuş. Neyse... Kıssadan hisse şu: Bu ülke böyle 'çok bilenlerden' hep çok çekmiştir; sakınmak gerekir.
Efendim, bu 'satırların yazarı' (ben dememiş olmak için) ilk olarak 19 Ekim tarihinde yazdı: Tıkanmakta olan iç kredi kanalını az biraz da olsa harekete geçirebilmek için bankaların açacağı kredilere bir tür garanti verecek bir fon kurulmasını, bunun için bütçeden kaynak ayrılmasını önerdi. 20 Ekim tarihindeki ilk 'Ne yapmalı?' yazısında da bu öneriyi açtı. Bu konudaki son yazısı ise 28 Aralık tarihinde bu köşede yer aldı: Bankaların kredilerini yeniden yapılandırılabilmek için bir yasal değişikliğe gidileceği haberleri dolaşıyor. Yeniden yapılandırmada bu tür bir teminat sisteminin yararlı olacağını belirtti.
Elbette ki sadece 'ben' değildim bu öneriyi gündeme taşıyan, 'biz' de aynı öneriyi yaptık: 18 Kasım tarihinde TEPAV'ın web sitesine kondu bu öneriyi tartışan bir politika notu: "Krizle mücadele tedbirlerine bir örnek: Kredi Garanti istemi" (http://www.tepav.org.tr/tur/index.php).
Üstelik 'başkaları' da benzer öneriler geliştirmiş: Bir süredir çek-senet karşılığı ticarette önemli bir azalma var. Mesela üretici, ana bayiye, o da bayilere bu yolla mal aktarmakta nazlanıyor. Nedeni açık: Bu ortamda parasını geri alıp almayacağını bilemiyor. Yani, mal gitti mi gider, para gelir mi, o belli değil.
Bu durumda olası zararları azaltmak için daha az üretmeyi göze alarak böyle vadeli ticaretten kaçınıyorsunuz. Sonuçta üretim azalıyor, ticaret azalıyor, işsizlik artıyor. Buradaki tıkanıklığı aşmak için de kredi garanti sistemine benzer bir alışveriş sigorta sistemi, hiç olmazsa geçici bir süreliğine geliştirilebilir. 'Fit' olmayıp bu konuyla ilgilenenlerin Petkim Genel Müdürü'nü dinlemesinde yarar var mesela.
İyi de neden " 'Ben', 'biz' ve de 'başkaları' demişti?" faslına girdin diye soracak olursanız, IMF'nin 29 Aralık'ta yayınladığı çok önemli bir belgeyi okumanızı öneririm. Şu: "Kriz için maliye politikası" başlığını taşıyor (Fiscal policy for crisis, IMF Staff Position Note, SPN/08/01) ve IMF'nin resmi görüşünü yansıtıyor. Önerilen politikalar arasında kredi garanti sistemlerinin oluşturulması da var. Üstelik orada yer alan önerilerin ve uyarıların çoğunun daha önce hem bu sütunlarda, hem bazı başka meslektaşların sütunlarında, hem de TEPAV'ın son politika notlarında yer aldıklarını göreceksiniz.
Lütfen yanlış anlamayın. Mesele asla 'ben'in, 'biz'lerin ve de 'başkaları'nın ne kadar da 'müthiş' çözümler üretmiş falan olduğu değil. Ortada müthiş bir çözüm de yok üstelik. Mesele IMF'nin düşündüklerini bizim daha önce düşünmüş falan olmamız da değil. Üstelik benim çoğu arkadaşımın yer aldığı bazı çevreler açısından bu makbul bir durum da değildir; 'dayak yeme' tehlikesi bile vardır. Mesele, yalnızca Türkiye'nin çok değerli bir zamanı yitirmiş olmasıdır. Biz bu tür önerileri içeren bir ekonomik programı, eğer sağlıklı tartışabilseydik, üç ay önce yürürlüğe koyabilirdik. Sonra illa da gerekiyorsa, dış destek için IMF ile yine masaya oturabilirdik. Mesela sadece budur efendim.
Bu yazı 08.01.2009 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Fatih Özatay, Dr.
11/12/2024
Burcu Aydın, Dr.
07/12/2024
Fatih Özatay, Dr.
06/12/2024
Fatih Özatay, Dr.
04/12/2024
Güven Sak, Dr.
03/12/2024