TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Mevcut dış koşullar 2009 boyunca sürerse ve önlemleri içeren yeni bir program açıklanmazsa 2009'da ekonomimizin küçülme hızının yüzde 6,58,5 aralığında gerçekleşebileceğini belirtmiştim son yazımda. Başka senaryolar da vardı: Küçülme hızının ne olacağı, ihracatımız, küresel risk alma iştahı, ekonomimize vatandaşlarımızın duyduğu güven ve bankalarımızın açtıkları kredi tutarına bağlıydı.
İhracat ve uluslararası risk iştahını değiştirmek elbette elimizde değil. Yine, elbette, vatandaşlarımızın kendi ekonomilerine duydukları güven ve bankaların ne kadar kredi açacakları bu dış koşullardan etkileniyor. Dolayısıyla 2009'daki küçülme hızının ne boyutta olacağının kontrolü bir ölçüde bizde değil. Ama bir ölçüde...
Bir ölçüde de kontrolümüz altında: Bu köşede küçülme hızını sınırlandırıcı çok sayıda öneriye yer verdim. Elbette başka öneriler de olabilir. Önemli olan bu değil. Önemli olan yüzde 6.58.5 aralığında küçülmenin 'kaderimiz' olmadığı gerçeği.
Bir grup araştırmacıyla uzun süredir üzerinde çalıştığımız bir önlem 'paketi' var. Arkadaşlarım benim kadar karamsar olmadıkları için, hiçbir şeyin yapılmadığı durumda gerçekleşecek küçülme rakamını yüzde 5.5 olarak aldık. Çeşitli önlemlerle bu rakamı 2009 sonunda nereye getirebiliriz sorusunun peşine takıldık.
Önlemler bu köşenin okurlarının yabancısı olmadığı önlemler: Dış kaynak sağlayacak bir uluslararası anlaşma + gelen kaynakla kamunun dış borcunun ödenmesi ve bankalara bir miktar döviz likiditesi sağlanması + şirketlere döviz aktaracak ve Merkez Bankası reeskont kredilerini işin içine sokan bir (döviz cinsi) kredi garanti fonu + bankaların risk algılamalarını azaltmak üzere lira cinsinden kredilere garanti veren bir fon + işsizlik yardımı miktarının ve yararlanan sayısının artırılması + muhtaçlara yardım + düşük gelirli emeklilere ikramiye.
Mesela, bu önlemlerin tümü hayata geçirilirse, yüzde 5.5'lik küçülmeyi 2009 sonunda yüzde 3.5'e düşürmek mümkün oluyor. Üstelik bu olumlu etki 2009 sonrasında da sürüyor. Nihai etki nerdeyse 4.5 puanlık bir iyileşme oluyor. Buna karşın, bu önlem bütünün bütçeye ilk başta (ilk baştanın altını çizin) getireceği yük 2009 milli gelirinin yüzde 1.5'i kadar.
Bu önlemler çok farklı zeminlerde anlatıldığında yöneltilen temel sorulardan biri tahmin edeceğiniz soru: "Peki, ya kaynak?" Soru ilk bakışta haklı gibi. Ama bir dakika durup düşünelim. Kamu bütçesinin harcama tarafında fazla oynama alanımız yok. Oynama imkânı olan kısımda ise zaten seçim nedeniyle önemli ölçüde bozulma var. Dolayısıyla, 2009 bütçe açığını ağırlıklı olarak bütçe gelirleri belirleyecek.
İşin püf noktası da burada: Bütçe gelirleri öyle bir hal aldı ki, neredeyse yüzde 70'i içinde bulunulan yılda yapılan tüketim harcamaları gibi kalemlerce, diğer bir ifadeyle o yılın milli gelirince şekilleniyor. Bizim temel senaryomuz gerçekleşir ve ekonomi önemli ölçüde küçülürse, zaten gelirlerimizde önemli biz azalma olacak. Tahminimiz, mevcut koşulların sürdüğü temel senaryo altında bütçe açığının milli gelirin yüzde 6'sı kadar olması.
Oysa alınacak önlemlerle 2009'daki küçülme hızını düşürebilirsek vergi gelirlerimizdeki azalma da frenlenmiş olacak. Bu ek vergi kazancı üstelik 2009 bütçe hesaplarına girecek. Dolayısıyla, yukarıda değinilen önlem bütününün bütçe açığını artırıcı etkisi sadece 'düğmeye' basıldığında olacak. Bizim hesaplar, düğmeye basıldığında temel senaryoya kıyasla milli gelirin 1.5 puanı kadar artan bütçe açığındaki gerçek artışın, 2009 sonunda 0.8 puanla sınırlandığını gösteriyor. 2010'a sarkan milli gelir etkisi dikkate alındığında ise açıktaki artış ortadan kalkıyor.
Ha, önlemler bütçe açığını artıracağı için kredi notumuzun düşmesinden mi korkuyorsunuz? İki noktayı dikkate almanız gerekir: Birincisi, geçen gün açıklanan verilere göre ilk iki ayda Hazine'nin nakit dengesi önemli ölçüde bozulmuş: Artık faiz harcamaları dışarıda bırakıldığında da (nakit) bütçe açığımız var. Üstelik 2008'in ilk iki ayına kıyasla faiz dışı dengedeki bozulma milli gelire oranla 1.2 puan, bütçedeki bozulma ise 2.3 puan! Ama bu 'müthiş' bozulmanın suçlusu işsizler değil herhalde. Elbette bunu derecelendirme kuruluşlarına anlatmak mümkün değil.
Ama anlatabilir bir şey var ve yukarıda belirtilen 'anlık' bütçe bozucu etkiyle nihai etkinin çok farklı olduğu gerçeğine dayanıyor. Bunu anlatmak ve ikna etmek 'anlatıcıların' görevi, sayıları giderek artan işsizlerin değil.
Bu yazı 12.03.2009 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Burcu Aydın, Dr.
05/10/2024
Fatih Özatay, Dr.
04/10/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
03/10/2024
Fatih Özatay, Dr.
02/10/2024
Güven Sak, Dr.
01/10/2024