TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Cuma günü 'dördüncü ekonomik paket' açıklandı. Dördüncü olduğuna göre, bundan önce açıklanmış üç tane daha olmalı. 'Mış' diyerek haksızlık etmeyeyim; üçüncüyü hatırlıyorum çünkü. Öte yandan ortada tarafımca yapılmış büyük bir haksızlık da yok. İlk iki paket, neyse onlar, gündemde yer almadılar, bende de iz bırakmamışlar. Üçüncüsü ise ilgili ilgisiz her türlü kararın içinde olduğu bir 'torba' yasaydı.
O 'torbada' kriz açısından 'dişe dokunur tek önlem' işgücü piyasasına yönelik olarak yapılan değişiklikti: İşveren tarafından ödenemeyecek işçi ücretinin kamu tarafından bir süreliğine ödenmesi anlamına gelen ve 'kısa çalışma ödeneği' olarak adlandırılan ödenekten yararlanma süresinde ve miktarında değişiklik yapıldı.
Ancak, bu ödenekten yararlanmak için sağlanması gereken koşullar çok zorlu. Bilebildiğim kadarıyla bu ödenekten yararlanmak için başvuranların sayısı şubat ayında yirmi binin altındaydı. Bakan Faruk Çelik'in cumartesi günü bizim gazetede yer alan açıklamasına göre bu sayı artmış ve 132 bine çıkmış.
Dördüncü ekonomik paket açıklandığı biçimiyle üçüncüye 'kıyasla daha' doyurucu bir görünüm arz eder gibi duruyor. 'Gibi', çünkü yürürlüğe konulmadı; gazetelerde bir iki hafta içinde yürürlüğe konulacağı ibaresiyle verildi. 'Kıyasla daha' zira üçüncü paketle karşılaştırıldığında daha fazla unsur taşıyor. Ama mutlak bir doyuruculuktan söz etmek mümkün değil; en azından içeriği hakkında tam bilgiye sahip değiliz. Pakete ilişkin özellikle iki nokta ilgimi çekti. Paket hakkındaki eksik bilgiye rağmen bunlara değinmek isterim.
Birincisi şu: Önlemlerin neredeyse yarısı kredi piyasasını biraz olsun çalıştırmaya yönelik gibi duruyor. Doğru bir teşhis yapıldığı görülüyor. Ama bu teşhise karşın ne yazık ki yine 'gibi' demek zorunda kaldım, zira bunlar arasında en önemlisi olarak gördüğüm önlem sadece üzeri kapalı biçimde geçilmiş: "Finans sektörüyle reel sektör arasındaki kredi akışını iyileştirmek amacıyla yeni adımlar atacağız" denilmiş. Muhtemelen, bu köşede defalarca yer alan kredi garanti fonu uygulamasına benzer bir uygulamadan söz ediliyor. Umarım öyledir.
İkinci noktaya gelince: İç talebi artırmaya yönelik olarak beyaz eşya ve otomotiv sektörleri ürünlerinin satışından alınan özel tüketim vergisinde iki-üç aylığına indirime gidilecekmiş. Dört tane belirsizlik var: Kesin süreyi bilmiyoruz, ne kadar indirime gidilecek bilmiyoruz, hangi ürünleri kapsayacak bilmiyoruz, bu indirim ne zaman başlayacak onu da bilmiyoruz.
Buradaki en önemli belirsizlik başlangıç zamanına ilişkin olanı ve iktisatçıların özel olarak inceledikleri bir sorun ile ilişkili. 'Açıklama etkisi' olarak adlandırılıyor bu sorun. Şu: İleride bir önlem alacağınızı açıklıyorsanız ve bu açıklamanız inandırıcı ise, açıklamayı yaptığınız andan itibaren etkisini göstermeye başlar: Olumlu ya da olumsuz yönde.
Burada bir olumsuzluk söz konusu ne yazık ki. Artık beyaz eşya ya da otomotiv sektörü ürünü almak isteyen herkes biliyor ki, dördüncü paket yürürlüğe girdiğinde şimdikinden daha ucuza bu ürünleri alabilecekler. O zaman neden şimdi alsınlar? Bu durumda şu çok açık bir gerçek olmalı: Eğer yapılan açıklama ile yürürlüğe giriş arasındaki süre uzarsa, bu ürünlere olan talep bıçak gibi kesileceğinden ortaya çıkan durum ürünlerin satıcıları için (özellikle küçük bayiler için) pek de sevimli olmayacaktır.
Kısacası, niyet iyi, ama ortada yine ne yazık ki çok önemli eksiklikler var. Ama gelin umalım ki bu kararların hayata geçirilmesi için bir iki hafta falan beklenmez. Siz bu satırları okuduğunuz sırada 'dördüncü' paket yürürlüğe girmiş olur. Böylelikle bu belirsizlikler ve olumsuz ihtimaller ortadan kalkar ve krize karşı bir şeyler yapmış oluruz.
Bu yazı 15.03.2009 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Burcu Aydın, Dr.
05/10/2024
Fatih Özatay, Dr.
04/10/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
03/10/2024
Fatih Özatay, Dr.
02/10/2024
Güven Sak, Dr.
01/10/2024