Arşiv

  • Mayıs 2024 (2)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Bağımsızlık, kural ve inandırıcılık

    Fatih Özatay, Dr.04 Mart 2010 - Okunma Sayısı: 990

    Demokrasi-lerde işbaşındaki hükümetlerin bir daha seçilmeleri kaygıları var, doğal olarak. Politik iktisat alanında yapılan çalışmalar gösteriyor ki, yeniden seçilme amacı ekonomik istikrarı bozucu uygulamalara yol açabiliyor. Hem ekonomik istikrarı bozan, hem de muhalefet aleyhine olan bu tür uygulamaları demokrasi çerçevesinde kalarak en aza indirecek kurumsal düzenlemeler iktisatta yoğun biçimde tartışılıyor.
    Merkez bankalarının temel amaçları olarak fiyat istikrarının belirlenmesi, kamuya kredi açmalarının yasaklanması, yönetimlerinin atama ve görevden alınmalarında siyasi etkileri azaltacak şekilde düzenlemelere gidilmesi, kısacası merkez bankalarının bağımsızlığı bu tartışmalardan çıkan bir doğal sonuç oldu. Özellikle 1990'lardan başlayarak, çoğu
    demokratik ülkenin merkez bankasının yasasında bu tür değişikliklere gidildi. Maliye politikası da para politikası gibi istikrarı bozucu yönde kullanılabilir. 2009'da yayınlanmış bir çalışma ilginç bir noktaya dikkat çekiyor: Tüm ülkeleri bir bütün olarak düşünün. Son otuz yılın her birinde dünya milli gelirinin yüzde 3'ü kadar bütçe açığı verilmiş. Açık biçimde, bütçe açığı vermeye yönelik bir eğilim var işbaşındaki yönetimlerde. Sürekli bütçe açığı her türlü 'belaya' duyarlı hale getiriyor ülkeleri. Bunu 2001 krizine giden yolda derinden yaşadık; geçiyorum.
    Maliye politikasında bu tür uygulamaları nasıl önleyeceğiz? İş burada zorlaşıyor. Çünkü para otoritesini bağımsız yaptığımız ve içinde faiz kararlarını alan bir bağımsız para politikası kurulu oluşturduğumuz gibi, bağımsız bir maliye politikası otoritesi oluşturmak düşünülemez demokrasilerde. Bu tür düzenlemeleri savunan akademik çalışmalar var; ancak dünyanın hiçbir ülkesinde uygulama şansı bulamadı bu görüşler.
    Ortada ekonomik istikrarı bozucu uygulamaları azaltmayı amaçlayan bir kurumsal dönüşüme ihtiyaç var. Ancak bunu demokratik teamüllere uyumlu biçimde yapmak gereği de açık. Bu durumda ilk akla gelen maliye politikasına kural getirmek. O kuralı da yasalaştırmak. Aynı iş para politikası için de yapılabilirdi. Oysa bunu yapan ülke yok.
    Neden? Çünkü kurallar politikanın esnekliğini son derece azaltıyorlar. Özellikle de para politikasındaki değişikliklerin anında hayata geçirilebileceği düşünülürse, para politikasına kural koymanın neden istenmediği hemen ortaya çıkar. Ek olarak, ortaya çıkabilecek her duruma karşı nasıl kural tasarlayabileceksiniz? Bu nedenle, para politikası alanında kurala dayalı bir uygulamanın neredeyse tam tersine gidilerek, merkez bankalarına yasalarınca getirilmiş hedeflere uygun biçimde davranmaları konusunda tam serbestlik veriliyor.
    Oysa çoğu ülke maliye politikasında kurallı uygulamaya gidiyor. Çünkü, birincisi yukarıda değinildiği gibi kurallı uygulamanın tersini yapıp bağımsız bir maliye politikası otoritesi oluşturma şansımız yok. İkincisi, maliye politikası alanındaki kural para politikasındaki kadar bağlayıcı değil. Para politikasına kural getirmek istiyorsanız, mesela reel faiz haddi şunun üstüne çıkamaz veya şu parasal büyüklük şu orandan daha fazla artamaz diyebilirsiniz. Oldukça bağlayıcı olur.
    Maliye politikasına getirilen kural için aynı olgu geçerli değil. Mesela Türkiye'nin düşündüğü gibi bütçe açığına kural getirdiğimizi düşünelim. Ne kadar bağlayıcı? Bütçe açığının milli gelire oranını yüzde 1 olarak belirlediniz diyelim. Harcamaları ve gelirleri yüksek miktarda artırarak da, oldukça azaltarak da aynı bütçe açığı hedefine ulaşabilirsiniz. Hangisi? Harcama bileşimini istediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Hangi bileşim? Ya da sürekli benzine, motorine vergi artışı getirerek de bütçe açığını azaltabilirsiniz. Hangisi? Dolayısıyla, mali kural para politikasına getirilebilecek kural kadar katı değil. Bu çerçevede, kurallı uygulamalara çoğu iktisatçının getirdiği eleştiriler mali kural için geçerli olmuyor. Olmuyor da, sorun da burada başlıyor. Mali kural eğer bir işe yarayacaksa, inandırıcı olmalı ve ileriye yönelik belirsizlikleri azaltmalı. Bağlayıcı olmayan bir kural bu belirsizlikleri nasıl azaltacak?
    Değişik bir düzenleme gerekiyor. Pazartesi günü sorduğum soru bu düzenlemenin nasıl olabileceğine yönelikti. O soruyu yine yanıtlayamadım. Gündem izin verirse gelecek pazartesi kaldı yanıtı.

    Bu yazı 04.03.2010 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır