TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Ekim ayı enflasyonu sanırım Merkez Bankası'na bir faiz indirimi daha yapma olanağı sunmuyor. Kaldı ki enerji fiyatları yükseliyor, uzun bir süredir ertelenen fiyat ayarlamaları yapılmaya başlandı ve dahi vergi gelirlerini artırıcı birtakım önlemler de devreye giriyor. Bunların bazıları fiyatları bir defalık artıracak. Bazıları ise üretimde kullanılan girdilerin maliyetlerini yükseltecek ve dinamik bir fiyat yükselmesi süreci başlatabilecek. Enflasyon açısından yine zor birkaç ay daha bekliyor bizi.Dün bu köşede Merkez Bankası'nı faiz indirimine zorlamak için tam sayfa ilan vermek yerine, bu ilana harcanacak kaynakların uluslararası rekabet gücümüzü artırıcı araştırmalara ayrılmasını salık vermiştik. Faiz indirimi istemek mevcut enflasyon hedefi ve enflasyondaki gelişmeler çerçevesinde çıkmaz bir sokağa girmek ve orada takılıp kalmak anlamına geliyor çünkü.Biliyorsunuz, o ilanlarda üretimin öneminden de bahsediliyordu. Bazen böyledir işte; dünyanın herhangi bir köşesinde yoldan geçen birisine "yahu sence üretim önemli midir?" diye sorunca "bu ne biçim bir soru, üretimin önemini bilmeyen var mı?" mealinde bir yanıt alacağınız hemen hemen kesindir. Ama yine de sanki aksini iddia eden varmış gibi tam sayfa ilanda yazarsınız. Basit bir oyundur bu; hani ilkokulda münazaralarda yapılanlara benzeyen.Oysa üretimin kalıcı biçimde nasıl sürekli artırılacağı üzerinde kafa yormak çok ciddi bir iştir. Yatıp kalkıp neden bazı ülkelerde sürdürülebilir (potansiyel) büyüme hızının çok yüksek düzeylerde olduğu, neden bazılarında yerlerde süründüğü üzerinde düşünmek gerekir. Nedir bu ülkeleri ayrıştıran özellikler?Bu ülkelerin tek farkı faiz midir? Yüksek büyüme hızına sahip olanlarda faiz düşük, diğerlerinde ise yüksek midir? Biz bu nedenlerle mi 1970-2001 döneminde sadece ortalama yüzde 4 ile büyüdük mesela? Bu nedenle mi İrlanda 1970'lerin ortasında bizim üç katımız düzeyinde kişi başına gelire sahipken şimdi yaklaşık altı katımıza sahip?Sürdürülebilir büyüme hızımızı kalıcı biçimde artırmak için ele alacağımız konulardan bir tanesi küçük şirketlerimizi nasıl büyüteceğimiz olmalı. Küçüklerin büyümelerini engelleyen en önemli kısıtların başında yatırım yapmalarını sağlayacak kaynakların azlığı ya da yokluğu geliyor. Evet, özellikle küçük şirketler nasıl finansa erişecekler? Diğer ülkeler bu alanda ne yapmış?Tabloda 1997'den bu yana gerçekleşen hızlı (dip noktasından tepe noktasına) ve yavaş büyüme (tepe noktasından dip noktasına) dönemleri gösteriliyor. İnceleme dönemi 2006'nın son çeyreğinde bitiyor; o nedenle orada bir tepe noktası var. Aynı zamanda da bu dönemlerdeki ortalama reel kredi artışı veriliyor. Dikkat edilirse tüm hızlı büyüme dönemlerinde reel kredi artışı pozitif, yavaş büyüme dönemlerinde de (birisi hariç) negatif. O aykırı dönem de aslında aykırı değil, çünkü reel kredi artışı sıfır düzeyinde kalmış. Neymiş?Kredi önemliymiş...
Tablo 6: Büyüme devreleri ve reel kredi büyümesi (1997.I-2006.IV)
Bu köşe yazısı 05.11.2007 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Burcu Aydın, Dr.
05/10/2024
Fatih Özatay, Dr.
04/10/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
03/10/2024
Fatih Özatay, Dr.
02/10/2024
Güven Sak, Dr.
01/10/2024