TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
İzninizle bugün gündemi izleyerek Standard ve Poors'un (SP) kredi notumuzda yaptığı değişikliği ele alayım. İzleyen yazılarda daha önce verdiğim sözlerimde duracağım. Öncelikle de kur ve faiz konusuna döneceğim.Şubat ayının sonunda "Kredi notları ne işe yarar?" diye sormuştum. Zira piyasa göstergelerine göre notu çok daha düşük düzeyde olması gereken iki tahvil sigorta şirketinin notunu düşürmüyordu kredi notu veren şirketler. Tahvil sigortalayan şirketlerin kredi notlarındaki bir düşüş, ABD mali piyasalarının çok daha karışmasına yol açabilecekti. Muhtemelen bu nedenle de not veren şirketler, tahvil gelirlerini sigortalayan şirketlerin notlarını düşürme işini ağırdan alıyor ve onlara toparlanmak için biraz zaman tanımak istiyorlardı.Sigorta şirketlerinin notunu bugünkü koşullarda indirmekte nazlananlar, koşullar uygun olduğunda bu indirimi yapabilirler. Bu çerçevede, kredi notlarının, not verilen şirketlerin ya da ülkelerin daha uzun vadeli hal ve gidişlerini yansıttıklarını düşünmek gerekir.1990'ların ortasında yapılmış bir akademik çalışma, ülkelerin kredi notlarının o ülkelerin yurtiçi makroekonomik durumları hakkında önemli bir gösterge olduğu sonucuna varıyor (Cantor, R. ve Packer, F. (1996), Determinants and impact of sovereign credit ratings, Federal Reserve Bank of New York Economic Policy Review, October, 37-53). Şüphesiz, o çalışmanın yapıldığı tarihten bu yana değişiklikler olmuş olabilir bu ilişkide. Ancak, daha sonra yapılan çalışmalarda da kredi notları yurtiçi makroekonomik durumun bir 'özet' göstergesi olarak hep kullanılageldi.2004 başından bu yana SP'nin bize verdiği notlar şöyle: 8 mart 2004'te notumuz 'B+ durağan'dan, 'B+ olumlu'ya yükseltilmiş. Not artışı 2006 başına kadar sürüyor. 17 ağustos 2004'te 'BB- durağan'a, 23 ocak 2006'da da 'BB- olumlu'ya yükseliyor. Daha sonra ufak ufak not indirimleri (görünümde değişiklikler) başlıyor. 27 haziran 2006'da 'BB- durağan'a ve 3 nisan 2008'de de 'BB-olumsuz'a düşüyor notumuz.Son iki not indiriminin kesin tarihlerini unutun; yaklaşık olarak bakın. 2007'nin 'kayıp yıl' olduğunu hatırlayın. 2008'in 2007'yi de aratması olasılığının ne kadar güçlü olduğunu düşünün. Bunun salt yurtdışında olan biten nedeniyle değil de, ekonomi cephesinde bizim 'felç geçirmiş' gibi yerimizden kıpırdamamamızdan kaynaklandığını dikkate alın. Siyasette ise tam tersinin geçerli olduğunun ve kutuplaşmanın giderek arttığının altını çizin. Sizce, ekonomideki felçli tavır ile siyasetteki çılgın gidişatın devam etmesi halinde, bundan sonraki notumuz ne olur?Grafikteki dalgalanan eğri Türkiye'nin kredi riskini gösteriyor. Merdiven basamakları şeklindeki ise bizim kredi notumuz. Görünümdeki değişiklikler (olumludan-durağana düşüş mesela) notumuzda 0.33 puanlık, harf değişiklikleri ise (mesela BB'den BB-'ye düşüş) bir puanlık bir değişiklik yapacak şekilde çizildi bu basamaklar. En yüksek not olan 'AAA' 22'ye, en düşük not 'D' ise 1'e karşı geliyor. 'BB-' notu ise 10 değerini alıyor.Kısa dönemli oynamalar bir tarafa bırakıldığında, kredi notumuzla, ülke riski arasında ters orantılı bir ilişki hemen saptanıyor. Risk artışı ile not düşüşü at başı gidiyor. Öte yandan ülke riskimiz ne kadar yüksekse, reel faiz düzeyimizin de o kadar yüksek olduğunu yapılan çalışmalardan biliyoruz. Yine Türkiye üzerine yapılan çalışmalar gösteriyor ki, ülke riskinin yüksek olduğu dönemlerde, hem yatırımcı hem de tüketici güveni düşük düzeylerde kalıyor. Tercümesi şu: Bu dönemler daha düşük yatırımlara (mali yatırım değil, fiziki yatırım) ve daha düşük tüketim harcamalarına denk geliyor.Kısacası, gidişat gidişat değil. Oysa bu gidişat 'kaderimiz' değil. Değiştirmek elimizde, ama bu felçli durumdan çıkmak gerekiyor öncelikle. Bunun ön koşulu da felç olduğunu kabul etmekten ve bu durumun nedenlerini kendinde aramaktan geçiyor. Bu açıdan bir umudunuz var mı?
Bu yazı 06.04.2008 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.