Arşiv

  • Nisan 2024 (13)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Gerçek işsizlik daha yüksek

    Fatih Özatay, Dr.19 Haziran 2008 - Okunma Sayısı: 1201

     

    Mart ayına ait işgücü istatistikleri açıklandı. Bir süredir ekonomimiz düşük bir hızda büyüyor. 2008'deki büyüme hızımız muhtemelen 2007'deki düşük hızın da altında kalacak. Bu olgu, verimlilik artışı ve geleneksel bazı sektörlerdeki çözülme gibi unsurlarla birleştiğinde işsizlik düzeyimizi de artırıyor. İşsizlik oranının yüksekliği karşı karşıya kaldığımız sorunların en önemlilerinden bir tanesi. 15 ve daha yukarı yaşta olup da askerlik yapmayan ya da öğrenci olmayanları dikkate aldığımızda 'kurumsal olmayan çalışma çağındaki nüfus'a ulaşıyoruz. İstihdama ilişkin hesaplamalar için çıkış noktasına yani. Mart 2008 itibarıyla kurumsal olmayan çalışma çağındaki nüfusumuz 49.8 milyonmuş. Bir yıl öncesine göre 746 bin kişi artmış.İşsizlik ve istihdam oranlarını hesaplamak için bu nüfusu da ikiye ayırıyoruz: İşgücü ve işgücüne dahil olmayanlar. Mart ayında, bir yıl öncesine kıyasla işgücümüz 230 bin kişi artarak 23.2 milyon kişiye yükselmiş. İşgücünün önemli bir kısmı istihdam edilenlerden oluşuyor. Çalışmak isteyip, iş arama kanallarından en az birini kullandığı halde iş bulamayanlar ise işsizleri oluşturuyor. İşsiz sayımız 2.5 milyona yakın.Uluslararası tanımlara uygun olarak biz işsizlik oranını hesaplarken işsizlerin işgücüne oranını alıyoruz. İşsizlik oranı mart ayında yüzde 10.7'ye yükseldi. 2007 Martı'nda aynı oran yüzde 10.4 düzeyindeydi. Oysa işgücüne dahil olmayanların, dolayısıyla da işsizlik hesaplamalarında dikkate alınmayanların bir kısmı iş bulma ümidini kaybettikleri için resmi iş arama kanallarına başvurmayan kişilerden oluşuyor. İş aramayıp, çalışmaya hazır olan bu kişiler de dikkate alınırsa işsizlik sorunumuzun ne kadar büyük olduğu ortaya çıkıyor. Mart ayında bu gruba girenlerin sayısı 2.2 milyona yükseldi. Bu şekilde daha geniş tanımlı bir işsizlik oranı hesaplarsak yüzde 18.3'e ulaşıyoruz. Oysa bu değer bir yıl önce bir puan daha düşüktü. Şüphesiz sevimli bir gelişme değil bu. Türkiye'nin temel sorunlarından bir diğeri de işgücüne katılımın çok düşük bir düzeyde olması. Mart ayında bu oran, bir yıl öncesinin aynı dönemine kıyasla 0.3 puan azalarak yüzde 46.7 düzeyinde gerçekleşti. Diğer bir ifadeyle çalışabilir yaştakilerin yarısından fazlası işgücüne dahil değil. Yukarıda daha geniş tanımlı işsizlik oranını hesaplamak için kullandığım 'iş aramayıp çalışmaya hazır olanlar', işgücüne dahil olmayanların sadece küçük bir kısmını oluşturuyor (yüzde 10 bile değil). İşgücüne dahil olmamanın başka nedenleri de var. Özellikle 'ev işleriyle uğraşanlar' önemli bir ağırlığa sahip. Kadınlarımızın çoğu şu ya da bu nedenle çalışmıyor, ya da iş aramıyor; yani işgücüne katılmıyor. Nüfusumuzun genç olmasını kişi başına gelir düzeyimizi artıracak önemli bir potansiyel avantaj olarak görüyoruz. Hatta 'üç çocuk' çağrıları yapılıyor. Gerçekten de kişi başına milli gelir düzeyinin üç önemli bileşeninden birisini çalışabilir yaştaki nüfusun toplam nüfusa olan oranı oluşturuyor. Genç nüfusa sahip olan ülkelerde bu oran doğal olarak yüksek. Bu oran ne kadar yüksekse, diğer koşullar (diğer iki oran) aynı kalmak üzere, kişi başına gelir düzeyiniz de o kadar yüksek oluyor. Ama ne yazık ki, diğer koşullar aynı kalmıyor. Bu potansiyel avantajımızı kullanabilmek için, birincisi bu kişilere iş bulmamız gerekiyor. İkincisi de bu kişilerin çalışmaya gönüllü olmaları (işgücüne katılmaları). Oysa bizde durum böyle değil. Üstelik işgücüne katılım oranımız da düşüyor.

     

    Bu yazı 19.06.2008 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

     

    Etiketler:
    Yazdır