Arşiv

  • Mart 2024 (17)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)
  • Nisan 2023 (9)

    Şimdilik kriz yok

    Fatih Özatay, Dr.10 Kasım 2008 - Okunma Sayısı: 1051

    Türkiye şu anda bir ekonomik krizin içinde mi? Tabloda, bir avro ve bir dolardan oluşan sepetin lira karşısındaki değerinin (kur), gösterge Hazine tahvilinin piyasada gerçekleşen faizinin, Merkez Bankası (MB) rezervlerinin ve Türkiye'nin kredi riskinin bir göstergesi olan EMBI getiri farkının yılbaşında aldıkları değerler ile şu andaki değerleri karşılaştırılıyor. Ayrıca, ekim ayı sonlarına doğru had safhaya varan piyasa gerginliğini yansıtmak üzere o tarihteki değerler de yer alıyor tabloda.

    Döviz rezervine ait en son veriler 31 ekim tarihine ait. Bu nedenle '7 kasım' ve 'ekim sonları' satırlarında aynı değerler var. Ayrıca, MB'nin döviz rezervlerinde hem avro hem de dolar cinsinden varlıklar yer aldığından, dolar/avro kurundaki oynamalar rezervlerde oynamalara yol açabiliyor, rezervde hiç oynama olmasa da. Bu nedenle rezerv rakamlarına dikkatle yaklaşmak gerekiyor; ancak buradaki amaç açısından bu rakamların
    yeterli bir fikir verdikleri de açık.

    Döviz rezervi haricindeki göstergeler piyasada baskının arttığını gösteriyorlar. Gerçi ekim sonunda had safhaya varan baskıya kıyasla bir miktar gevşeme var, ancak yine de önemli bir baskıdan söz edebiliriz. Peki, bu duruma 'kriz' diyebilir miyiz?
    1994 krizine bakalım. Kriz öncesinde kamunun borçlanma gereği çok yüksek bir düzeyde (eski milli gelirin yüzde 12'si, yeni gelirle ölçersek yüzde 9'u). Bu ortamda piyasa faizlerini suni olarak düşürme çabasına gidiliyor. Faizleri yüzde 70 düzeyinde oluşan borçlanma ihaleleri iptal ediliyor, yerine MB'na para bastırılıyor. Mesela sadece 2004'ün ilk haftasında MB'dan kullanılan kaynakların MB'nin döviz rezervlerine oranı yüzde 11.2 düzeyinde. İkinci haftada parayla finansman, rezervin yüzde 14'üne ulaşıyor.

    Sonuçta iç borçlanma piyasası kuruyor. Ocak 2004 ortasında 18.4 bin lira olan dolar nisan başında 38 bin liraya fırlıyor. Rezervler düşüyor. Gecelik faiz yüzde 700'e sıçrıyor. Kamunun acil finansman ihtiyacını daha da para basarak karşılasa, çok daha büyük bir felaket oluşacağını fark eden yönetim, mecburen tekrar iç borçlanmaya başvuruyor. Bir farkla: Beğenmediği faiz yüzde 70 düzeyindeyken, yüzde 400 faizle borçlanmaya razı oluyor.  1994'te ekonomi yüzde 6 oranında küçülüyor. Arada bazı küçük bankalar batıyor.

    2001 krizinde ise çok zayıf bir bankacılık sektörümüz var. Birincisi, kamu bankaları büyük zararlar taşıyorlar bilançolarında. İkincisi, özellikle özel bankaların döviz cinsinden borçları döviz cinsinden alacaklarına göre çok fazla. Üçüncüsü, geri dönmeyen kredilerde 1999'dan itibaren önemli bir sıçrama var. Dördüncüsü, bazı orta boy özel bankaların topladıkları kaynakların önemli bir kısmı gecelik repolardan oluşuyor. Kısacası hem kur hem de faiz sıçramalarına karşı son derece duyarlı bankalar.

    Bankacılık sektöründeki bu müthiş zayıflığa ek olarak kamu açıkları rekor düzeyde. Kamu bankalarına Hazine'nin birikmiş büyük borcunu dikkate almasak bile eski milli gelire oranla yüzde 12.5 düzeyinde bir borçlanma gereği var kamunun.

    Arka plan bu kadar zayıfken, art arda gelen bazı olaylar fitili ateşliyor. Sonuçta 15 kasım 2000'de 682 bin lira düzeyinde olan kur 23 şubat 2001'de 1,07 milyon liraya çıkıyor (yüzde 57 artış). Gecelik faiz bir ara yüzde 6200'e fırlıyor. EMBI getiri farkı 1100'e yaklaşıyor. Aralık 2000 ve sonrasında çok sayıda banka TMSF kontrolüne alınıyor. Türkiye ekonomisi 2001'de yüzde 5.7 oranında küçülüyor. Kamunun borcunda milli gelire oranla 30 puanı aşan bir sıçrama oluyor.

    Bu çerçevede bakınca, şu anda yaşadıklarımıza 'kriz' demek mümkün değil. Hem 1994'e hem de 2000-2001'e göre başlangıç koşullarımız çok farklı. Kamu maliyesi çok daha sağlam, keza bankacılık sektörü de.

    'Kriz' yaşamıyoruz ama önemli sorunlarla karşı karşıyayız. Büyüme hızımız oldukça düşecek, işsizlik oranı artacak. Şirketler kesimi de önemli sorunlarla baş etmeye çalışacak. 'Bir şeyler' yapmadıkça bu sorunların ağırlaşma ihtimali var. Ağırlaşacak sorunların kriz benzeri bir duruma yakınsaması ise küresel mali piyasaların yeniden karışması ve bizim edilgen durumumuzu sürdürmemiz halinde pek ala mümkün...

     

    Bu yazı 10.11.2008 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır