Arşiv

  • Mayıs 2024 (3)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Finansal istikrar ve Merkez Bankası

    Hasan Ersel, Dr.04 Nisan 2011 - Okunma Sayısı: 2263


    Finansal istikrarı sağlama görevinin Merkez Bankası'na verilmesinden yana değilim. Düzenleyici ve denetleyici etken devreye girmeli.

    Sayın Ercan Kumcu, 24 Mart 2011'de Haber Türk'te yayımlanan yazısını Devlet Bakanı Zafer Çağlayan'ın "Gelecek Merkez Bankası başkanının fiyat istikrarını değil, finansal istikrar gözeten birisi olmasını arzuluyoruz" biçimindeki dileğini 'fiyat istikrarının çöpe atılması' olarak değerlendirerek bitirmiş. Aynen katılıyorum. Geçmişte fiyat istikrarını (biraz da Çin'in katkısıyla) sağlama yönünde atılan adımların hem iç ekonominin işleyişine hem de Türkiye'nin küresel ekonomiyle bütünleşmesi yolundaki çabalara yaptığı olumlu katkı pek takdir edilmemiş gibi görünüyor. Öte yandan fiyat istikrarı bir kere sağlanınca bozulmayacak bir durum değil. Üstelik önümüzdeki dönemde fiyat istikrarını korumak 2000'li yıllara oranla daha da zor olacak ve Merkez Bankası'nın bu görevi hakkıyla yerine getirebilmesi için gerekli olan bağımsızlığına ihtiyacımız daha da artacak. Devletler hukuku hocamız Prof. Seha Meray 1965'te bizlere şöyle söylemişti: "Bağımsızlık ancak diğerleri kabul ettiğinde sağlanır." Aklımdan hiç çıkmadı. Bu nedenle de "Yasa değiştirdik, Merkez Bankası bağımsız oldu" türü açıklamalara hiç inanmadım. Oldukça sıklıkla da kaygımda haklı olduğuma, üzülerek tanık oldum. Bu da onlardan birisi.

    İstikrar sağlama görevi

    İşte bu nedenle finansal istikrarın sağlanması görevinin Merkez Bankası'na verilmesinden yana değilim. Tanımı üzerinde henüz tam bir anlaşma olmamakla birlikte, finansal istikrar, fiyat istikrarının sağlamanın yanı sıra daha geniş bir alanı kapsayan bir kavram. Eğer Merkez Bankası'na bu görev verilirse ne olacağı bence açık: Fiyat istikrarını sağlamaktan sorumlu olan Merkez Bankası'nın bağımsızlığına tahammül edemeyen siyasal yetke, karşısında yetkileri daha da arttırılmış bir Merkez Bankası görünce buna hiç dayanamaz; bağımsızlık biter, fiyat istikrarı da tehlikeye girer. Gerçi savunduğum bu görüşün tersine örnek vermek olanaklı: ABD'de bu yetki merkez bankasına verildi. Ama orada yerleşik bir demokrasi ve merkez bankasının bağımsızlığına saygı geleneği var. Türkiye'nin o noktaya geldiğini görmeye ömrüm yetmez. Torunum görür mü? Emin değilim.

    Denetleyici kurumlar

    Bütün bunlardan mali istikrarın sağlanmasını küçümsediğim sonucu çıkmıyor elbette. Tam tersine, bu sorunun çok önemli olduğunu, küreselleşmenin de bu önemi arttırdığını düşünüyorum. Üstelik, Merkez Bankası işin içinde olmadan finansal istikrarın sağlanamayacağı kanısındayım. Ancak, sorun sadece makro düzeyde alınacak önlemlerle çözülecek nitelikte değil. Bunların her bir mali kuruma en uygun biçimde yansıtılması gerek. Bu önlemlerin neler olacağı ve etkin olabilmeleri için hangi mali kurumdan neyi yapması/yapmaması gerektiğinin isteneceği ise çözümü hiç de kolay olmayan sorunlar. Bunun için de düzenleyici ve denetleyici yetkelerin (BDDK, SPK) devreye girmesi gerekiyor. Avrupa bu yönde bir kurumsal yapılanmayı seçti. Bana üzerinde düşünmeye değer bir seçenek gibi görünüyor. Sorun siyasal iktidarların korkmayacağı ancak saygı duyacağı bir kurumsal yapıyı bulmakta. Bulunabilir.

     


    Bu köşe yazısı 04.04.2011 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır