Arşiv

  • Mart 2024 (18)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)
  • Nisan 2023 (9)

    "Biz onun ne işe yaradığını anlamak için tam 28 füze patlattık"

    Güven Sak, Dr.25 Şubat 2014 - Okunma Sayısı: 5471

    Bizim yöneticilerimiz, bir ARGE projesine aynı bir inşaat projesine yaklaştıkları gibi yaklaştıkları için bir ARGE projesinin gerektirdiği sabra sahip değiller.

    Gümrük Birliği, Türkiye ekonomisine çok iyi geldi. Türkiye, Gümrük Birliği sayesinde orta teknolojili bir sanayi ülkesine dönüştü. Yine Gümrük Birliği sayesinde, Türkiye, Avrupa pazarının ayrılmaz bir parçasına dönüştü. İyi oldu. Gümrük Birliği işlevini yerine getirdi. 

    Avrupa Birliği aday üyelik süreci başlamamış olsaydı, olmazdı. Onu da not edeyim. Ben bu aralar şuna takmış vaziyetteyim:

    Türkiye’nin orta teknolojili bir sanayi ülkesi olma konumunu pekiştiren, Gümrük Birliği, neden Türkiye’nin yüksek teknolojili bir ülke olması sürecini desteklemiyor? Dünyanın en büyük yüksek teknolojili ürünlerini tüketen pazar hemen yanımızda duruyor. Neden o yüksek teknolojili ürünler daha fazla burada üretilmiyor? Neden mühendislerimize ve temel bilimcilerimize daha fazla iş çıkmıyor? 
    Türkiye’de ARGE neden olmuyor? Türkiye’nin üretim yapısı neden böyle vasat kalıyor? Neden böyle bir tek çer çöp üretiyoruz? Ben size basit bir neden söyleyeyim mi? Bence bu memleketin her düzeydeki yöneticilerinde ARGE sabrı bulunmuyor. Milli teknoloji azmine sahip yönetici olmadan ARGE sabrı hiç olmuyor. Ben insan faktörünün önemli olduğunu düşünüyorum. Gelin anlatayım.

    Bu füze işini geçenlerde mühendislerle sohbet ederken duydum. Oradan yola çıkayım isterseniz. Türkiye, uzun bir süreden beri Çin’le birlikte orta menzilli füzeler üzerinde çalışıyor. Çinliler mühendislerimizi eğitiyorlar. Ama teknoloji transferi işi, her tür teknoloji transferinde olduğu gibi işliyor. Mühendislerimiz bahse konu olan aleti Türkiye’de hangi tür materyali bir araya getirerek, nasıl üretebileceklerini öğreniyorlar. Neyi öğrenmiyorlar? Tasarımın hangi matematik hesaplar nedeniyle böyle olduğunu bilmiyorlar. 

    Kullanılan malzemenin neden öyle kıvrımları olduğunu tam olarak bilmiyorlar. Neyi biliyorlar? O çizimdeki gibi kıvrımları olması gerektiğini biliyorlar. Ama kıvrımların kendisinin hangi hesaplara dayalı olduğunu tam olarak bilmiyorlar. Bilmedikleri için de tam olarak yeniden üretemiyorlar elbette. Üretim mühendisleri ile yaratıcı mühendisler arasındaki fark burada galiba. İşte o füze dersleri sırasında, bizim mühendisler, Çinlilere, tasarımda dikkatlerini çeken bir ayrıntıyı sormuşlar. Demişler ki, “Her şeyi anladık ama bakın tam şurasının neden böyle olduğunu anlamadık.” Cevap doğrusu ya, ARGE işinin, teknoloji transfer meselesinin ta kendisini özetliyormuş. Demiş ki, Çinli öğretmen “Biz füzenin tam orasının neden öyle olması gerektiğini anlayabilmek için tam 28 füze patlattık. 

    Siz şimdi yalnızca tam orasının neden öyle olması gerektiğini veri olarak kabul edip üretim yapın.” ARGE yapmadan üretim işte böyle oluyor. Bir şey yapıyorsunuz, iyi de üretiyorsunuz ama ürettiklerinizin tam oralarının neden öyle olması gerektiğini tam olarak bilmiyorsunuz. Onu bir tek işin ARGE’sini başlangıçta yapan, tasarımı bilen biliyor. O kadar. Milli teknoloji azmi varsa, onu biliyorsunuz. Yoksa bilmiyorsunuz. Ben, Türkiye’nin temel meselesinin bir yönetim meselesi olduğu kanaatindeyim. Öncelikle en tepeden başlayayım: Bizim yöneticilerimiz bir ARGE projesini desteklemek için gereken sabra asla sahip değiller. Neden? Bizim yöneticilerimiz, bir ARGE projesine aynı bir inşaat projesine yaklaştıkları gibi yaklaştıkları için bir ARGE projesinin gerektirdiği sabra sahip değiller. Ne demek bu? Bir inşaat projesinin başı ve de sonu bellidir. Birincisi, ihtiyaç bellidir. İkincisi, ihtiyacın karşılanmasının planlandığı zaman bellidir. Üçüncüsü, projenin aşamaları önceden bellidir. Dördüncüsü, her bir aşamanın aşağı yukarı ne kadar zaman alacağını önceden kestirmek mümkündür. Beşincisi, açılışın ne zaman yapılacağı bellidir. Böyle bakarsanız, bir inşaat projesi başlar ve hakkedişler zamanında ödeniyorsa, aşağı yukarı söylendiği zamanda biter. Hatta daha hızlı para öderseniz, projeyi çabuklaştırmak bile mümkündür. Ama bir ARGE projesi asla böyle değildir. Araştırma sürecinin nereye takılacağı belli olmaz. Parayı harcarsınız, attığınız füze havada patlar gider. Hata ile ilgili olsa olsa tahmininiz vardır. Yenisi için para harcarsınız, atarsınız yanlış hesap devam eder, yine patlar. Her başarısızlıktan sonra yeniden para harcamak için süreci baştan başlatmak gerekir. Öyle olur ki, 28 füze patlatırsınız, 29uncuyu denemeye sabırlı yöneticilere ihtiyacınız vardır. “Kardeşim, benim seçimler yaklaşıyor, açılış yapacak bir şey lazım” derseniz ARGE olmaz. Ya da TAİ (Türk Havacılık ve Uzay Sanayii)’nin Hürkuş projesinde olduğu gibi olur. Başbakanı uçamayan bir uçağa bindirip, selam verdirtirsiniz. Sonra laf çıkar. TAİ’den sonra kurulan KAİ (Kore Havacılık ve Uzay Sanayii) aynı uçağı uçurabiliyorsa, sizinki neden uçamıyordur? 28 başarısız denemeden sonra 29uncu denemeye hemen girişemiyorsanız olmaz. Uçmaz.

    Türkiye’de neden ARGE olmaz? Bizim ARGE sabrımız ve azmimiz yoktur. ARGE sabrınız ve azminiz yoksa memlekette milli teknoloji olmaz. Mühendis ve temel bilimciye ihtiyaç da olmaz. 
    Ben size bir ara TAİ ve KAİ’nin hikayelerini anlatayım.

     

    Bu köşe yazısı 25.02.2014 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır