Arşiv

  • Mart 2024 (17)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)
  • Nisan 2023 (9)

    CHP reformlarda AKP'ye destek olmazsa, ana muhalefet partisi rolü MHP'ye geçer

    Hasan Ersel, Dr.20 Ağustos 2007 - Okunma Sayısı: 1229

     

     

    Sayın Soli Özel, 16 Ağustos 2007 tarihinde Sabah gazetesinde yayınladığı yazısında "ana muhalefet görevinin fiilen Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) tarafından yapılmasından" söz ediyor. Benim de bir süredir kafama takılan bu olasılığın hangi yolla ortaya çıkabileceği üzerinde biraz durmak istiyorum.

    Önümüzdeki dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin (TBMM) gündeminde yapısal reformların önemli bir yer tutacağını düşünüyorum. Bu reformların hepsi anayasa değişikliği gerektirmiyor. Dolayısıyla Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) sandalye sayısı, gerçekleştirmek istediği reformların önemli bir kısmı için gerekli yasal değişikliklerin TBMM'de kabulünü sağlamak için yeterli. Ancak anayasa değişikliği gerektiren düzenlemeler için AKP'nin oyları yetmiyor. Bu durumda meclisteki diğer partilerin bazılarından destek alması gerekiyor. Benzer bir destek vergi reformu gibi çok köklü konularda, uygulama başarısını yükselteceği için de, zorunluluk olmamakla birlikte, AKP tarafından da arzulanabilir. Mecliste geniş kabul görmüş bir vergi reformu paketinin, birkaç oy farkla geçmiş birisine oranla toplumsal itibarı daha yüksek olacaktır.

    Bu durumda AKP için mecliste uzlaşabileceği ortak(lar) bulma sorunu gündeme gelecektir. Bunların kimler olacağı ise meclisin yapısı ile ilişkilidir. Şu anda meclisteki sandalyeleri dağılımı Tablo 1'deki gibi:

    Partiler Milletvekili sayısı
    AKP 341
    CHP 98
    MHP 70
    DTP 21
    DSP 13
    BAĞIMSIZ 5
    BBP 1
    ÖDP 1
    BOŞ 1
    TOPLAM 550
    Kaynak: TBMM. gov.tr

     

    Shapley-Shubik endeksini kullanarak CHP ve MHP'nin güçlerini hesaplarken, Büyük Birlik Partisi (BBP), ÖDP ve bağımsızları bir araya topladım. Siyasal açıdan hiç bir dayanağı olmayan bu işlemin, sonuçları pek bozmadan, basitlik sağlamanın ötesinde bir anlamı yok. Konuyu da partilerin birbirleriyle uzlaşma yapma konusunda ön yargıları olup olmamasına ilişkin iki farklı varsayım altında ele aldım. Bunlar:

    Varsayım 1: Hiç bir parti "367 oy gerektiren bir konuda" TBMM'de temsil edilen partilerle ("Diğer" kategorisi dahil)  işbirliği yapmama biçiminde bir ön koşul ileri sürmemektedir.

    Varsayım 2: CHP, "367 oy gerektiren bir konuda" AKP ile işbirliği yapmaya yanaşmamaktadır. Bunun dışındaki partiler konusunda ise bir ön yargısı yoktur. Buna karşılık diğer partiler ilk seçenekteki tutumlarını sürdürmektedirler. Hemen dikkati çekeyim: CHP "bu tür konularda AKP ile hiç bir biçimde iş birliği yapmayacağız" biçiminde bir açıklama yapmamıştır. Bu varsayımın yapılmasının amacı CHP'nin AKP'ye karşı, MHP'ye oranla, epeyce katı tutum içinde olması olgusunu mantıksal sınırlarına götürüp, ne sonuç vereceğini görmeye çalışmaktan ibarettir.

    Tablo 2'de ilk varsayım altında partilerin içinde yer alabilecekleri kazanan koalisyonlar (ikinci sütun, yani 367den fazla oy toplayabilen uzlaşmalar) ve söz konusu partinin çekilmesi durumunda kaybedene dönüşen (üçüncü sütun, yani toplayabildiği oy sayısı 367nin altına düşen) koalisyon sayısı verilmektedir. Bir parti bu sonuca yol açıyorsa, o koalisyon açısından anahtar parti konumunda olmaktadır.

    AKP 25 25
    CHP 15 5
    MHP 15 5

     

    İçinde Yer Aldığı Kazanan Koalisyon Sayısı Anahtar Parti Olduğu Koalisyon Sayısı:

    Görüldüğü üzere AKPnin sandalye sayısının çokluğu, diğer iki partiye oranla hem daha çok sayıda kazanan koalisyon kurabilmesine (AKP 25, diğerleri 15er tane) ve hem de bunların tümünde anahtar parti (AKP yine 25, diğerleri sadece 5'er tane) konumuna geçebilmesine olanak sağlamaktadır. Partilerin Shapley-Shubik endeksi kullanılarak güçleri hesaplandığında ise AKP'nin büyük bir farkla ileride olduğu görülmektedir. Bu endeks değeri AKP için 0.6 iken, CHP ve MHP için sadece 0.1 çıkmaktadır. Bu sonucun ilginç bir başka yönü de, parlamentodaki sandalye dağılımı hesaba katıldığında, CHP'nin MHP'ye oranla 28 milletvekili fazlası olmasının, bu partinin gücü açısından bir fark yaratmamasıdır.

    CHP'nin AKP ile uzlaşmayı kabul etmemesi varsayımı altında ise farklı bir manzara ortaya çıkmaktadır. Tablo 3'den görüldüğü üzere, CHP hiç bir kazanan koalisyon içinde yer alamamakta, bunun sonucu olarak da Shapley-Shubik endeksi ile hesaplanan gücü sıfıra düşmektedir.  Ancak, CHP'nin bu girişimi AKP'nin de MHP'nin de içinde yer alabilecekleri kazanan koalisyon sayısını da düşürmektedir. Bu durumda AKP, yine, içinde yer aldığı her kazanan koalisyonda anahtar parti olma rolünü sürdürmekte, MHP ise anahtar parti konumunda olduğu koalisyon sayısını korumaktadır. Bütün bunlar sonunda MHP, Shapley-Shubik endeksi ile ölçülen gücünü 0.1 düzeyinde korumaya devam ederken, AKP'nin gücü 0.2ye düşmektedir.

    CHP'nin uzlaşmama stratejisini benimsemesi AKP'nin, temel reformları yapabilmek açısından, meclisteki gücünü önemli ölçüde düşürmektedir. Ancak, bu strateji, aynı zamanda, meclis içinde MHP'nin göreli öneminin çok artmasına ve Sayın Özel'in vurguladığı "MHP'nin ana muhalefet partisi olması" sonucunun ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Peki, neden ana muhalefet partisi konumundaki bir parti, iktidar partisinin reformları gerçekleştirmesini zorlaştırmak karşılığında fiilen bu konumunu kaybetmeyi göze alsın? Akla gelebilecek bir açıklama, söz konusu reformların toplumda çok büyük tepki doğurarak, bir sonraki seçimde 2002'deki benzer bir çalkantıya yol açacağının beklenmesi olabilir. Bu stratejinin beklenen sonucu verebilmesi için, önümüzdeki dönem boyu, AKP'nin reformları yapmakta ısrarlı olması ve MHP'nin de tutumunu değiştirmemesi, gerekiyor. Ne var ki, bu çerçevede, söz konusu partilerin bu davranışları göstermesini beklemek pek de gerçekçi görünmüyor.

     

    Bu köşe yasısı 20.08.2007 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

     

    Etiketler:
    Yazdır