TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Yaşadığımız olaylar pek sıradan değil. Ciddi kurumların bu sıralarda aldığı kararlar da sıra dışı oluyor. Federal Reserve Bank (FED) mali piyasalarda giderek büyüyen çalkantılara seyirci kalamazdı, kalmadı da. Müdahalesinin "istediğimiz kadar risk alalım, nasıl olsa sonunda FED gelir bizi kurtarır" zihniyetine prim vermiş izlenimi verebileceğini biliyordu. Bundan çekinmedi, elinden geldiğince önlemini aldı ve müdahale de etti. Sonuç başarılı olur mu olmaz mı bilemiyorum. Ama FED saygınlığını bir kez daha kanıtladı. Tabii Ben Barnanke de.
FED'in ne yaptığını anlayabilmek için son gelişmeleri zaman içinde görelim:
1) 7 Ağustos 2007'de FED'in Açık Piyasa Komitesi (APK) yüzde 5,25 olan federal fonların faiz oranını değiştirmediğini açıkladı. [Bu, FED'in bankalar arası piyasada gecelik işlemlerde bankaların birbirlerine uygulamasını hedeflediği faiz oranı. Amacına ulaşabilmek için FED kendi aracılığı ile yapılan bu tür işlemlere ilan ettiği faizi uygulayarak bankalara sinyal veriyor.] APK açıklamasında büyümeyi düşürecek yöndeki risklerin farkında olmakla birlikte, temel kaygısının enflasyonu artırıcı baskılarda yeterince azalma olmaması olduğunu açıkladı.
2) 10 Ağustos 2007, FED para ve kredi piyasasındaki sorunlar nedeniyle mevduat kurumlarının "olağan dışı" likidite gereksinimini karşılamak icin açık piyasa işlemleri yoluyla gerektiğinde rezerv sunacağını açıkladı ve uygulamaya geçti. Ama uygulamada ilginç bir görünüm ortaya çıktı: Bu işlemlerin tümünde teminat olarak konut kredisine dayalı menkul kıymetler kullanıldı. Dolayısıyla FED, bu sorunun çıktığı piyasayı sakinleştirmeye öncelik verdiğini ifade etmiş oldu. Ancak FED'in kabul ettiği konut kredisine dayalı menkul kıymetlerin tümü "federal kurumlar" (kısaca devlet) tarafından garanti edilenlerdi! Bu riski almanın toplumsal getirisi yoksa, FED'in şefkati de yoktu.
3) 17 Ağustos 2007'de FED, faiz indirimi yaptı. Ama bunu alışılageldiği biçimde federal fonların faiz oranını düşürerek yapmadı. FED-APK "Birincil Kredi İskonto Penceresine-Primary Credit Discount Window" uyguladığı faiz oranını yüzde 0,5 düşürerek yüzde 5,75'e indirdi. Bu kararını açıklarken de bu faiz oranı ile federal fonların faiz oranı arasındaki farkı 0.5 puana indirmiş olduğuna da dikkati çekti. Aynı anda bu pencereden vereceği kredilerin vadesinin 30 güne çıkarıldığı ve borçlananın istemesi durumunda uzatılabileceğini de belirtti.
FED mevduat toplayan kuruluşlara kredi açmak için kullanabileceği üç yoldan sadece birisinde koşulları değiştirdi. Diğerlerine dokunmadı. Birincil İskonto Penceresi çok kısa dönem için (genellikle gecelik), sadece mali durumu iyi olan mevduat toplayan kuruluşlara tanınan bir olanak. FED bu olanağın koşullarını iyileştirerek, bu olup bitenlerden "iyi kuruluşların" zarar görmemesini sağlamayı hedeflediğini ortaya koydu. Bu kuruluşlar zarar görmezse ne olur? Bunlar açmış oldukları kredileri geri çağırmak zorunda kalmazlar, hatta "iyi kuruluşların açtığı türden" kredileri açmaya devam ederler. Bu da mali çalkantıların istihdam ve üretim düşüşü biçimindeki olumsuz etkilerinin azalmasını sağlayabilir.
Ben Bernanke'yi, mali piyasa oyuncularının çığırtkanlığına kapılmadığı için candan kutluyorum. Yukarıdaki ilişkiyi gördüğü için onu kutlamak ise doğrusu garip kaçar diye düşünüyorum. Ben Bernanke gibi, mali krizin depresyona yol açmasına ilişkin tartışmaya, 1983'teki makalesiyle çok önemli katkı yapmış bir iktisatçıdan başka ne beklenebilirdi ki?
Bu köşe yazısı 23.08.2007 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.