Arşiv

  • Nisan 2024 (12)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Yangın, itfaiyeci ve merkez bankacı

    Hasan Ersel, Dr.27 Eylül 2007 - Okunma Sayısı: 1161

     

    Her erkek çocuğu gibi itfaiyeyi çok severdim. 1950'lerin başında, Eskişehir'de, babamın görevli olduğu hava üssü dışarıda bırakılırsa, benim ilgimi çeken iki yer vardı: İtfaiye ve istasyon! İtfaiyenin oradan geçerken kapıların açık olmasını ve itfaiye arabalarını görmeyi umardım. Umudum her zaman gerçekleşmezdi. İstasyonda durum biraz daha garantiliydi. O kocaman lokomotifi görmek için Anadolu Ekspresi'nin Eskişehir'e geleceği saatte babam beni istasyona götürürdü. Çok beklemezdik.

    İtfaiyecilik zor ve riskli bir iş Üstelik çok takdir ve teşekkür toplayan bir iş de değil. Yangından etkilenenler can ve mal kaygısı içinde koşuştururken, canları pahasına yangını söndüren itfayecilere, çoğu kez, teşekkür bile edemezler. Yangın söndürüldükten sonra ilk tartışılan da itfaiyenin işini doğru yapıp yapmadığı olur. "Zamanında geldi mi? Yangına doğru mu müdahale etti? Yangını daha çabuk söndürebilir, zararın daha az olmasını sağlayabilir miydi?" O sıralarda yazılan ya da söylenenlere bakarsanız, sanki yangını itfaiye çıkarmış sanırsınız. Sonra yavaşça sorular "Bu yangın neden çıktı? Kabahatli ya da suçlu kimdi? Bir daha olmaması için ne yapmalı"ya dönüşür. Ama bu arada itfaiyeciye teşekkür yine unutulur. Onlar buna alışmıştır. Bir sonraki yangına hazırlanırlar.

    Merkez bankacılar da öyledir. Şu geçen günlerde olup bitene bakın. Ortalığı birileri iyice karıştırmış. O kadar ki, Yale Üniversitesi'nden ünlü iktisatçı Robert Shiller, karşılaşılan sorunun "1929 Buhranı"ndan bile beter sonuçlar doğurabileceğini iddia ediyor. Anlaşılan, rekabet ortamının baskısı altında birileri, hırslarına yenilip, her türlü risk hesabını bir tarafa bırakmış, önüne gelene, aklına estiğince, konut kredisi vermiş. Buna da "sub-prime" demişler. "En iyinin altında"! Doğru da en iyinin "bir altında" mı "yüz bin altında" mı? Hadi bu insanlar hırslarına yenildiler diyelim. Çalıştıkları kurumların denetçileri ne yapıyordu? Ya da bu kurumları denetlemekten sorumlu kamu yetkeleri? Bütün bunlar işlerini iyi becerdiler de merkez bankaları mı beceremedi?

    "Eski merkez bankacısın, o yüzden meslektaşlarına arka çıkıyorsun" diyeceksiniz. Belki de haklısınız. Ama amacım kabahatli aramak değil, çözüm yolu bulmak. Eğer, finansal kuruluşların niçin böyle davrandığını, sözgelimi neden "yenilikler" adı altında ne olduklarını kendilerinin bile bilmedikleri mali araçlarla oynamaya yöneldiklerini anlayamazsak bu krizden çıkış yolunu bulamayız. Öte yandan, mali piyasaların gözetimi ve düzenlemesinden sorumlu yetkelerin bu gidişata seyirci kalmalarının arkasındaki nedenleri bulup çözümleyemezsek bu belayı atlatabilsek bile, bir yenisinin sistemi yerle bir etmeyeceğini garanti edemeyiz. Bunları yapabilecek miyiz? Doğrusu fazla umutlu değilim. Beklentim ABD'de konunun biraz ciddiye alınıp tartışılacağı ama köklü değişiklikler yapılamayacağı, Türkiye'de ise "bu sorun zaten bizim sorunumuz değil, bize fazla da zarar vermez inşallah" denilip geçiştirileceği yönünde. Sonra ne mi olacak? Yangın çıktığında nasıl itfaiye çağrılıyorsa, bir kriz daha patlayınca gözler yine merkez bankalarına dönecek. Sonra yine itfaiye gibi merkez bankalarının yeterliliği tartışılacak. Yanacak orman kalmadığında yangınlar, mali sistem çöktüğünde de krizler sona erecek.

    İtfaiyeciler, hiç olmazsa ABD'de, biraz daha şanslı. Benim gibi onları seven çocuklar olduğu için televizyonlarda "kahraman itfaiyeci" dizileri var. Kim yapar bir "merkez bankacı" dizisini ki?

     

    Bu köşe yazısı 27.09.2007 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır