TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Bu yıl iktisat Nobel ödülünü Richard Thaler aldı. Eğer bir Twitter hesabınız varsa ve iktisatçıları takip ediyorsanız, bu haberden sonra ortada bir heyecan olduğunu, bu yıl iktisatçıların bir kısmının sanki bir başka sevindiklerini görmüşsünüzdür. Neden?
Thaler, bazıları kendisinden önce Nobel almış birçok (davranışsal) iktisatçı ile birlikte, iktisadı insani bir bilim haline getirmeye uğraşıyor. Henüz tam olarak başarılı olduğunu söylemek mümkün değil ama son otuz yılda çok büyük mesafe kat edildiğini söylemeden geçmek de mümkün değil. İktisatçıların bu sevinci de aslında Thaler gibi davranışsal iktisatçıların iktisadi teorileri gerçek hayatı daha doğru şekilde açıklayabilir hale gelmesindeki katkılarını kutlamalarından kaynaklanıyor.
Peki iktisadı insani bir bilim haline getirmek de ne demek? Davranışsal iktisat öncesi iktisat teorileri büyük ölçüde bireyin tamamen rasyonel olduğu, hem ne kadar karmaşık olursa olsun tüm hesapları doğru şekilde yaptığı ve bu hesapların ilgisiz faktörler nedeniyle değişmediği, hem de yalnızca kendi faydasını düşündüğü varsayımına dayanıyordu, aslında kısmen hala da öyle. Kendisinden öncekiler gibi Thaler ve birlikte çalıştığı araştırmacılar, iktisadın bu iki alandaki varsayımlarını psikolojiden aldıkları içerikleri kullanarak hazırladıkları deneyler vasıtası ile test edip, yanlış olduğunu; daha da önemlisi, nasıl düzeltilebileceğini gösterdiler. Sanırım davranışsal iktisadın en önemli katkısı bu varsayımların yalnızca doğru olmadığını değil, doğru varsayımları iktisat yöntemlerine nasıl entegre edebileceğimizi de göstermesidir. Yoksa, insanların hata yaptıklarını kendileri de insan olan iktisatçılar da biliyor olmalı!
Birinci varsayım olan insanların sahip oldukları tüm bilgileri kullanarak hatasız hesap yapabildikleri varsayımı büyük ölçüde psikologlar tarafından zaten yanlışlanıyor. Kendisi aslında bir psikolog olan Daniel Kahneman, tam da burada yaptığı katkılar sayesinde 2002 Nobel iktisat ödülünü almıştı. Kahneman ve Tversky, varsayımın tam tersine, insanların kendi isteklerini belirlerken, ne kadar basit olursa olsun, hesap hataları yapabildiklerini göstermişti. İkili buna ek olarak aynı sorunun farklı şekillerde ‘çerçevelendiği’ durumlarda kişilerin tercihlerinin değiştiğini de göstermişlerdi. Örneğin enflasyonun %10 olduğu bir ortamda nominal ücretlerin %5 artırılması kabul edilirken, enflasyonun olmadığı bir ortamda nominal ücretlerin %5 düşürülmesi, reel ücretlerdeki aynı sonuca rağmen, çalışanları sokaklara dökebilir. Bir diğer örnek için ise, nakit ödemelerde indirim sağlayan mağazaları hatırlatayım: Kredi kartı ödemelerinden alınan ilave bedeli etiket fiyatı içine ekleyip, nakit ödemede indirim yapıyoruz diyerek kalplerimizi kazanıyorlar!
Anaakım iktisadın ikinci varsayımı ise insanların tamamen bencil olduğu idi. Bu varsayıma göre bireylerin tüm kararları, kendileri ile başkaları arasındaki seçimlerde, başkaları zarar görecek olsa bile, kendilerini alabilecekleri en yüksek faydayı alabilecek şekilde konumlandırmak üzerine. Aslında bunun doğru olmayabileceğini iktisadın babası dediğimiz Adam Smith de yazmış ama davranışsal iktisat yüzlerce, binlerce deney ile bunu gösterene kadar iktisat içinde kendine yer bulamamıştı. Davranışsal iktisatçılar ise, çok basit deneyler ile aslında bunun her zaman doğru olmadığını gösterdiler. Örneğin, iki kişilik olan bu deneylerden birinde, birinci oyuncuya diyelim 10 TL veriyor, ve diğer oyuncuya bu 10 TL’den bir miktarını vermek isteyip istemediğini, veriyorsa ne kadarını vermek istediğini soruyoruz. Birinci oyuncu bu kararı verdikten sonra, ikinci oyuncu bu teklifi kabul ederse, dağılım gerçekleşiyor. Reddederse, iki oyuncu da hiç para alamıyor. Burada durup birinci oyuncu olsaydınız karşınızdakine ne kadar para vermek isterdiniz diye düşünün. Eğer 1 TL’den fazla veriyorsanız,[1] anaakım iktisat teorileri maalesef sizin davranışınızı açıklamıyor: eğer rasyonel bir insan olsaydınız, karşınızdaki kişiye verilebilecek en düşük miktarı vermeniz, o da rasyonel bir insan ise size hiç sinirlenmeden verdiğiniz parayı kabul etmesi gerekirdi. Yapılan deneyler ise genellikle her 10 TL’nin 3 TL’sinin paylaşıldığını, ikinci oyuncuların da yarısından fazlasının bu miktardan daha azı önerildiği takdirde reddettiğini gösteriyor.
Bugün davranışsal iktisat, birbirinden farklı birçok konuda insan faktörünün varlığını modellere entegre etmek için kullanılıyor ve deneyler vasıtasıyla davranış örüntülerini test ediyor. İklim değişikliğine yönelik politikaların uygulanabilirliğinin test edilmesinden öğrencilerin öğrenme performanslarının geliştirilmesine, 2008 finansal krizi sonrası yüksek riskli varlıkların alım ihalesi için yöntem belirlenmesinden intihar bombacılarının eylemlerinin nedenlerine birçok konu, hem laboratuvar hem de saha deneyleri vasıtası ile modelleniyor, test ediliyor, hem bilimsel bilgi birikimine katkı sağlıyor hem de politika yapım sürecine destek veriyor. Birçok ülkede hem politika tasarımında, hem de uygulama öncesi test aşamalarında bu daha insani iktisat kullanılıyor.
Thaler’ın popüler olmasını sağlayan Cass Sustein ile birlikte yazdıkları ‘Nudge’ kitabı olsa da, aslında Thaler’ın iktisada katkısı insanları basit tercih hataları yapmaktan vazgeçirmek üzere cin fikirler bulup insanları ‘dürtmekten’ çok daha fazlası. Anaakım iktisat içinde çözemediğimiz birçok konu, şimdi birçoğu çoktan Nobel almış iktisatçıların araştırmalarını, Thaler’ın kendi sözleriyle ‘literatürden değil gerçek hayattan’ ilham alan soruları cevaplamak üzere kurgulamasından sonra ortaya çıktı. Thaler’ın Nobel alması, bu anlamda iktisadın politika sorunlarına daha gerçekçi yaklaşması temennisini de gerçeğe dönüştürmekte önemli bir adım olarak görülüyor. Türkiye’de gündem pek müsaade edecek gibi değil ama, bakarsınız biz de bu dalgayı bir ucundan yakalarız.
[1] Yalnızca tam sayılar halinde bölüşüm yapabiliyoruz varsayımı ile
Burcu Aydın, Dr.
05/10/2024
Fatih Özatay, Dr.
04/10/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
03/10/2024
Fatih Özatay, Dr.
02/10/2024
Güven Sak, Dr.
01/10/2024