Arşiv

  • Mart 2024 (18)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)
  • Nisan 2023 (9)

    Kitap dağıtım sistemini dağıtan Amazon, şimdi de ilaç dağıtım sistemini mi dağıtacak?

    Güven Sak, Dr.01 Şubat 2018 - Okunma Sayısı: 3514

    Evvelki gün, benim için günün en ilginç haberi Amerika’dan geldi. Amazon, Berkshire Hathaway ve JPMorgan, kâr amacı gütmeyen bir sağlık hizmetleri şirketi kurmak üzere güçlerini birleştirmeye karar verdiklerini açıkladılar. Amerika’nın en değerli şirketleri listesinde ilk 10’da yarışan 3 şirketin birlikte iş yapmak üzere bir şirket kurması ilginç elbette. Ne yapılacağı konusunda rivayet muhtelif. Ama şu belli, 3 şirket de öncelikle kendi çalışanlarının getirdiği sağlık sigortası maliyetini azaltmayı hedefliyorlar. Reformu hep kamu sektörü yapacak değil ya, Amerika’da 3 özel şirket sağlık reformu için harekete geçiyor. Şirketler kesimi, devleti takmıyor ve işe odaklanıyor bir nevi. Şimdi onlar kuracakları şirketin başına CEO ararken, ben de size bu haberin beni neden heyecanlandırdığını anlatayım.

    Böyle bir haber duyduğunuzda önce ne düşünürsünüz? Ben bu şirketler acaba kaç kişiyi istihdam ediyorlar diye düşündüm doğrusu. İngiliz Financial Times gazetesinde bu üç şirketin toplam çalışan sayısının 1 milyon civarında olduğu yazıyordu. Reuters’teki haberde ise bu üç kurumun Amerikan topraklarında 500 bin kişiye istihdam sağladığına dair bir bilgi vardı. Nedir? 500 bin ya da 1 milyon. Çok yani. Kritik kütleye erişmek için önemli.

    Amerikan sağlık sigortası sisteminin, Türkiye’nin sağlık sigortası sisteminden temel farkı, burada sağlık hizmetleri alanında tek bir alıcının, kamunun, olması, orada ise olmamasıdır. Kapsayıcı bir kamu sağlık sigortası sisteminin varlığı öncelikle sağlık hizmetleri sisteminde monopsoniye yol açmaktadır. Nedir? Bizim burada alıcının, talep tarafının, belirleyici olduğu bir piyasa vardır. Orada ise, sağlık hizmetleri alanındaki sigorta şirketleri ve diğer aracılar, yani arz tarafındakiler, daha güçlüdür. Onların karşısında alıcıların piyasa gücü son derece bölünmüştür. O nedenle bizim burada devlet istediğinde ilaç şirketlerini esir alabilmektedir. Nitekim ödemelerin hala piyasa kuru ile değil geçmişte kalmış komik kurlarla yapılabiliyor olmasının temelinde bu hadise yatmaktadır. Hâlbuki orada öyle değildir. Sonuç: Amerikalılar dünyanın en pahalı sağlık hizmetini satın almaktadırlar. Burada sağlık faturası son 15 yıldır ciddi bir mali disiplin aracı olarak kullanılabildi. Orada yapı farklı.

    Obama’nın sağlık reformu paketi, imalat sanayi şirketlerini de rahatlatacak bir biçimde bu sağlık hizmetleri faturasını toptan azaltmayı hedefliyordu aynı zamanda. Nasıl? Kamunun önemli bir alıcı olarak devreye girmesiyle, dengelerin değişmesi, piyasa yapısının dönüşmesi vasıtasıyla elbette. İşin sağlık hizmetlerine herkesin erişimini temin etmenin ötesinde bir manası da vardı yani. Nedir? Şirketler kesiminin, imalat sanayiinde üretim yapan şirketlerin sağlık sigortası maliyetlerini azaltmak, imalat sanayiinin servisifikasyonuna katkıda bulunmak.

    Cumhuriyetçiler ve Başkan Trump şimdiye kadar, Amerikan sağlık hizmetleri piyasasında kamunun büyük bir alıcı olarak ortaya çıkmasına imkân verecek bir düzenlemeye karşı çıkıyordu. Şimdi ne oluyor? Sağlık hizmetleri alanında, tek alıcıya doğru giden bir adım özel sektör tarafından atılıyor. Bundan önceki denemeler çok başarılı olmamıştı. Geçen yıl Health Transformation Alliance, IBM, Shell ve American Express gibi şirketleri bir araya getirmişti. Ama şimdi işin içinde Amazon’dan Jeff Bezos, Berkshire Hathaway Holding’ten Warren Buffett ve JPMorgan’dan Jamie Dimon var. Amazon zaten büyük bir lojistik operasyonu yürütüyor, farklı piyasalar için dönüştürücü potansiyeli ortada. Buffett hiç kül yutmaması ile ünlü, fırsatları hep önceden görmesi ile tebarüz etmiş ünlü bir iş insanı. Sonuçta Berkshire’ı 1970’ten beri o yönetiyor. Buffett Amerikan sağlık hizmetleri endüstrisini “aç bir tenya”ya benzetiyor zaten. JPMorgan ise aynı Goldman Sachs gibi teknolojik değişime önem veren bir yatırım bankası. Tenya ile baş etmek için güzel grup yani.

    Bir de hesap ekleyeyim buraya. Eğer söylendiği gibi 1 milyon çalışan söz konusuysa, bunların yüzde 25’i Aile Sağlık Planı alıyor olsa, bunun Amerika’daki ortalama kişi başı yıllık maliyeti 19 bin dolar civarındaymış. Beş binden fazla çalışanı olan şirketlerin yüzde 90’ı da bu tutarın üçte ikisini cebinden karşılıyormuş bu arada. Eğer bu üç şirketin çalışanlarının yüzde 25’i yukarıdaki sigorta poliçesi ile korunuyor olsa ve mevcut durumda bu şirketler kişi başı 19 bin dolar olan harcamanın üçte ikisini karşılıyor olsa, bu operasyon sonucunda ise bu şirketler sağlık sigortası maliyetini yüzde 10 azaltsa, yıllık tasarruf miktarı 300 milyon doları aşıyor. Çalışan sayısı 1 milyon değil 500 bin olsa da maliyetteki düşüş yüzde 10 değil yüzde 5 de olsa, rakamlar her senaryoda oldukça büyük. Yani her durumda denemeye değer duruyor. Yapılabilir bir operasyona benziyor. İlk tespit bu olmalı.

    Peki, Amazon bu operasyon ile aynı kitap endüstrisinin işleyişini sarstığı gibi, şimdi de sağlık hizmetleri sektörünün işleyişini sarsabilir mi? Mesela ilaç dağıtım sistemini dağıtır mı? Ya da sağlık sigortası şirketlerinin kurlu düzenini sarsar mı? Yoksa ilaç şirketlerinin fiyatlama davranışı mı değişir? Göreceğiz. Bu durumda, Türkiye’de mesela eczacılar da aynı taksi şoförleri gibi, “Kökü dışarıda, ne olduğu belli olmayan bu Amerikan şirketi hangi hakla eczacılarımızın yaşama hakkını ortadan kaldırıyor. Bize kota konulsun. Amazon buradan gitsin” diye gösteri yapar mı? Amazon aynı Uber gibi olur mu? Ya sigortacılar Amazon’a nasıl bakarlar? Bu iş sağlık hizmetleri sektörünün Uberleşmesi sürecini başlatır mı? Evet başlatabilir. Bu da ikinci tespitim.

    Üçüncü nokta ise herhalde şu olmalı. Bu hafta başı size, Türk sanayiinin küresel rekabet gücündeki gerilemenin arkasında, üretim sürecinin servisifikasyonunda Türk firmalarının başarısız olmasının yattığını söylemiş ve hizmetler sektörü reformunun Türk sanayii için öneminin altını çizmiştim. Bakın bu haftanın en önemli haberi tam da buradan geldi. AI ile birlikte, daha kalifiye iş gücüne sahip olacak bütün sektörlerde, organizasyonel değişiklikler gerekecek. Bu da üçüncü tespitim.

    İmalat sanayiinin servisifikasyonu sürecinde, hizmetler sektörünün serbestleştirilmesi, rekabete açılması önem taşıyor. Amerika’da kamu üzerine düşeni yapamayınca, özel sektör işi devralıyor bir nevi. Türkiye’nin sağlık sektöründe başta hizmetler sektörünün her alanında ciddi reforma ihtiyaç var. Peki, işe nasıl başlanmalıdır? Şimdi bence Türkiye için sonuç çıkartmak için, soru galiba şudur: İmalat sanayi firmalarının Uberleşmesinden ne anlaşılmalıdır? Gelin düşünelim.

    Bu köşe yazısı 01.02.2018 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.

    Yazdır