Arşiv

  • Nisan 2024 (10)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Keşmir’de tansiyon artarken

    Nihat Ali Özcan, Dr.14 Ağustos 2019 - Okunma Sayısı: 930

    ABD, Çin ticaret savaşından, Rusya’nın nüfuzunu genişletme hamlelerine, İran’dan Suriye’ye, Libya’dan Yemen’e,  Afganistan’dan Kuzey Kore’ye kadar uzunca bir listeye dikkat kesilmişken eski bir sorunun yeniden gündeme oturacağını görüyoruz. Bu, İngiliz sömürge yönetiminin son bulduğu 1947 yılından miras kalan, Hindistan ile Pakistan arasında devam eden Keşmir sorunu.

    Keşmir’in Hindistan yönetiminde kalan bölümünün nüfusunun neredeyse yüzde 60’nı Müslümanlar oluşturuyor. Sömürge yönetimi sona ererken bu oranla bölgenin Pakistan’da kalması bekleniyordu. Ancak Keşmir’in o dönemki yerel yönetimi Hindistan’a katılmayı tercih edince, iki ülke iki yıl süren bir savaşa tutuştu. Ateşkesin ardından bölgenin bir kısmı Pakistan’da bir kısmı da Hindistan’da kaldı. Böylece Keşmir ikiye bölündü. Ancak bölgedeki karışıklıktan faydalanan Çin, 1950’lerin sonuna doğru Keşmir’in bazı bölgelerini parça parça işgal etti. Sonunda Keşmir üçe bölünmüş oldu.

    Bölünmenin belirleyici faktörü din olunca bölgeyi daha kalay yönetmeye odaklanan Hindistan, kendi kontörlündeki sahaya anayasasının 370’nci maddesiyle özerklik statüsü verdi. Böylece gerilimi düşürebileceğini umut etti. Ancak ne bölgenin Müslüman ahalisi ne de Pakistan, Hindistan’a aidiyeti kabul etmedi. Bu yüzden Pakistan ve Hindistan 1947, 1965 ve 1971 de savaştılar. 1987 ve 1990 da savaşın eşiğine geldiler. Tabloyu kökten değiştiren, kaygıları arttıran gelişme 1998 baharında yaşandı. İki ülkede nükleer silahlarını test ederek nükleer güç olduklarını ilan ettiler. O günden beri Hindistan ve Pakistan arasındaki gerginlik farklı boyutta ele alınır oldu. Çünkü patlak verecek bölgesel bir nükleer bir savaşta, tarafların kayıpları 3 milyon ve bundan etkilenecek nüfusun da 33 milyon olacağı hesap edilmiş durumda.

    Bu yılın başında Hindistan-Pakistan gerilimi yeniden patlak verdi. Hindistan ordusu uğradığı terör saldırısında kırk askerini kaybetti. Pakistan bu işten sorumlu tutuldu. Ardından Hindistan uçakları, Pakistan sınırları içinde “teröristlere ait” olduğunu iddia ettiği bazı yerleri bombaladı. Pakistan iki Hindistan uçağını düşürdü. Neyse ki olası bir nükleer savaşın iki tarafa da maliyetinin yüksek olacağı düşüncesi ile kısa süre de ortam sakinleşti.

    Geçen hafta yeni bir gelişme yaşandı ve Hindistan, Keşmir’in özel statüsüne son verdiğini ilan etti. Bölgeye asker yığıldığı gibi tüm haberleşme kanalları da kesildi. Kararın özerklik politikasını sonlandıracağı, bölgenin demografik yapısının değişmesine ortam hazırlayacağı görülüyor. Dahası alınan kararın Hindu Müslüman çatışmasını tetikleyeceği, iki ülke ilişkilerini yeni bir boyuta taşıyacağı da açık.

    Çin’in Pakistan ile yakın ilişkileri, Pekin’in 2017 de Hindistan’la yaşadığı gerilim düşünüldüğünde gelmekte olan krizin daha geniş bir alanı etkileyeceği açık. Çin’in içinde olduğu bir gerilimde ABD’nin ilgisiz kalabileceği düşünülemez. Dahası yükselen gerilim, Pakistan’ın dikkatini Afganistan’dan Keşmir’e kaydırırken, İran’ın nüfuzunu arttırmasına da kapı aralayacaktır. Tüm bölgesel dengeler değişirken, olası bir çatışma Keşmir’den Afganistan’a, İran’dan Irak’a, Suriye’den Lübnan’a yeni bir şiddet dalgası için elverişli koşullar yaratabilir.

    Kurban bayramınızı kutlar saygı ve sevgilerimi sunarım.

     

    Bu köşe yazısı 13.08.2019 tarihinde Milliyet Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır