Arşiv

  • Mart 2024 (17)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)
  • Nisan 2023 (9)

    Gelenekselin dışında bir çözüm mümkün mü?

    Fatih Özatay, Dr.20 Mart 2020 - Okunma Sayısı: 1006

    Salı günkü yazımın son paragrafı kısaca şöyleydi: “… Ekonomi politikasını bir bütün olarak düşünüp, şimdiye kadar eşi görülmemiş yaratıcılıkta maliye politikası adımlarını içeren bir paket açıklamak gerekiyor… Peki, karşı karşıya kaldığımız büyük doğal krizin etkilerine karşı, maliye politikası ne yapabilir? Çok zor bir soru. Bu tür sorulara yanıt arayabilmek için ezberlerin dışına çıkıp ‘uçuşa geçmek’ gerek. Hizmet sektöründeki çok sayıda küçük işletmenin ve çalışanlarının son derece olumsuz etkilenmesinden, oradan da genel ekonomiye yayılacak olası derin bir krizden söz ediyoruz. Yaratıcı olmak gerekiyor…”

    Birkaç gündür TEPAV’da bu konu üzerinde düşünüyoruz. Dünya ölçeğinde de ilginç öneriler ortaya atılıyor. Bunlardan da yararlanmaya çalışıyoruz. Çözümü zor bir sorunla karşı karşıya olduğumuz açık.

    Bu zor sorunu ortaya daha iyi koyabilmek için salgın nedeniyle doluluk oranı keskin biçimde düşerek sıfıra yaklaşacak bir oteli ele alalım. Çeşitli ülkelerde açıklanan ya da bizde de açıklanması beklenen “geleneksel önlemler” çerçevesinde bu otelin faiz ödemeleri ertelenecek, elektrik, doğal gaz ve su maliyeti düşürülecek, çalışanlarının sosyal sigorta primlerinin bir kısmı devletçe karşılanacak, diğer vergi ödemeleri zamana yayılacak ve benzerleri.

    Otelin giderlerini önemli ölçüde düşürüyor ve işçi çıkarma davranışını törpülüyor bu önlemler. Ama önemli bir problemi çözmüyor. Hem bu otele girdi sağlayan şirketler var (temizlik malzemesi ve gıda malzemesi satan şirketler, turizm acenteleri gibi) hem de bu otelin müşterilerine otel dışında hizmet sağlayan şirketler var (havaalanına ulaşım sağlayan, onları turistik yerlere götüren, onlara hediyelik eşya satan ve benzeri).

    Bunların bir kısmı küçük esnaf; dünya ölçeğinde açıklanan öneriler onlara çok yaramıyor. Mesela kira giderleri ya da kendi kişisel gelirleri ne olacak? Öyle bir sistem tasarlayalım ki bu tür hizmet şirketleri ‘işlerini yapıyormuş’ gibi davransınlar; kendilerine girdi sağlayanlara ve kendi müşterilerine hizmet verenlere ödemelerini mümkün olduğunca normal bir zamandaki gibi yapsınlar.

    Hizmet sektöründe iş daha zor. Stoklanabilir bir mal üreten bir şirket düşünelim. Normal zamanda belli miktarda üretim yapacak ve bu amaçla hem çeşitli girdiler satın alacak hem de işçi çalıştıracaktı. Geleneksel önlemler bu şirketin üretimini azaltmasını engellemiyor ya da çok az engelliyor. Geleneksel önlemler sayesinde işçi çıkarmalarının önüne geçtik diyelim ama bu şirkete girdi sağlayan ya da onun ürettiği malı pazarlara ulaştıran zincirde yer alan küçük esnaf ve üretici ne olacak? Stoklanabilir malı üreten şirketin normal zamanlarda olduğu gibi üretimini devam ettirmesi için bir mekanizma tasarlamak mümkün mü?

    Bu sorulara devletin araya girmesi koşuluyla olumlu yanıt vermek mümkün. Devletin araya girebilmesi için kaynağa ihtiyacı var. Bu kaynak ülkemiz için algılanan riski artırmayacak biçimde bulunabilir. Ama sorular burada bitmiyor: Araya girme mekanizması nasıl olacak? GSYH’nin yüzde kaçı kadar kaynak ayrılabilir? Bu kaynağın tedarik zincirinin tümüne dağılması nasıl sağlanabilir? Mekanizmadan yararlanacak şirketlerin işçi çıkarmamaları koşulu nasıl uygulanabilir? İdari kayıtlar (mesela eski vergi beyannameleri) sistemin işleyişinde kullanılabilir mi? Biraz bulmaca gibi oldu. Ama şimdilik şunu söyleyebilirim: Devletin araya girme mekanizması var; diğer sorular ise yanıt bekliyor. Çalışıyoruz.

     

    Bu köşe yazısı 19.03.2020 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır