Arşiv

  • Nisan 2024 (12)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    COVID-19 ile mücadele sürerken, hayat nasıl başlar?

    Güven Sak, Dr.28 Nisan 2020 - Okunma Sayısı: 1735

    Koronavirüs (COVID-19) salgını ile birlikte hayatımız değişti. Küresel bulaşıcı hastalık salgınının ilk aşamasında çaresizlikten bulabildiğimiz tek tedbir sosyal mesafe koyma, insanlardan kendimizi korumaktı. Sosyal ya da fiziksel mesafe koyma tedaviye yönelik değil, bir aşı bulununcaya kadar salgını sınırlandırıp zaman kazanmaya yönelikti. Sağlık sistemi yoğun hasta akını nedeniyle çökmesin diye zaman kazanmaya ihtiyacımız vardı. Hala da öyle.

    Sosyal mesafe koyma önlemleri sayesinde küresel salgının ilk dalgasını, sağlık sistemimizi çökertmeden atlatmaya çalışıyoruz. Bu konuda projeksiyonlar ortaya çıkmaya başladı. Mayıs başı gibi, salgının tepe noktasına ulaşmak mümkün görünüyor, Haziran’ın ikinci yarısında da hayatı yeniden başlatmak. Türkmen Göksel ve Yetkin Çınar’ın hazırladığı TEPAV Değerlendirme Notu aşağı yukarı bu tarihleri gösteriyordu. Geçen Cuma, 24 Nisan’da, ilk kez yeni vaka sayısı, iyileşen ve ölen vaka sayısı toplamının altında kaldı. Şimdi bu lokal bir tepe noktası mı, yoksa Türkiye için global tepe noktasını hakikaten aştık mı? Göreceğiz. Ama önemli olan nokta şudur: Türkiye için artık hayatı yeniden başlatmayı tartışmaya başlamamız gerekir.

    Burada hayatı yeniden başlatmaktan kasıt, normale dönmek filan değil, dikkatinizi çekeyim. Normale dönüş ancak üçüncü aşama. Bildiğimiz, eskiden alıştığımız normale ancak bir aşı bulunduğunda tamamen dönebiliriz. Güvenilir bir aşının öyle bir yıldan önce ortaya çıkabilme ihtimali de yok görünüyor. Bu arada, hayatı yeniden başlatmak konusunda acele edersek, ikinci bir salgınla daha karşılaşabiliriz.

    Dolayısıyla soruyu doğru sormakta fayda var, öncelikle: Bir yandan COVID-19 mücadelesini devam ettirir, bildiğimiz tek tedbir olan sosyal mesafe koymayı ihmal etmezken; salgın daha bitmeden, hayatı nasıl yeniden başlatabiliriz? Okulları, AVM’leri, fabrikaları, berber dükkanlarını, parkları ve bahçeleri nasıl yeniden açabiliriz? Uluslararası ticaret yollarını açıp, tedarik zincirlerini nasıl yeniden işletebiliriz? Ülke içi ticaret yollarındaki akışı nasıl kolaylaştırabiliriz? Ekonomiyi aşamalı bir biçimde yoğun bakımdan nasıl çıkartabiliriz?

    Küresel salgının ilk aşamasında, dünyanın her tarafında benzer bir tepki verildi COVID-19’a: Genellikle zorunlu mesafe koymayı amaçlayan kamusal yasaklarla. Görünür yasakların anayasal olarak mümkün olmadığı İsveç’te bile yapılan anketler, katılanların yüzde 60’ının büyüme açısından negatif bir şok beklediğini gösteriyor. Hiçbir yerde işler öyle eskisi gibi değil. IMF’nin iyimser küresel büyüme beklentilerinin bile ne kadar kötümser olduğunu gördük.

    Artık işin daha bir organizasyon kabiliyeti gerektiren ikinci aşamasına geliyoruz. Doğrusu ya, biz oldum olası, bu organizasyon kabiliyeti konusunda pek iyi değilizdir, o nedenle aman dikkat. Bu ikinci aşamada,  pasif bir biçimde, geçmişe ait rakam açıklamak yerine, aktif bir biçimde, geleceğe yönelik projeksiyonlara ve planlamaya ağırlık vermek gerekecek.

    İlk aşamada, salgının nerelerde olduğunu, kimlerin enfekte olduğunu, bunların nerelerde gezindiklerini tam olarak bilmiyorduk ama geçen yaklaşık üç ay içinde yeterince veri derledik. Şimdi nerelerin daha enfekte, nerelerin daha temiz olduğunu biliyoruz. Neyi korumamız, neye dikkat etmemiz gerektiği konusunda daha fazla malumat sahibiyiz.

    Herkesin kendi yaptığı işi, bu yeni kısıtlar altında, bu malumat setinin farkında olarak, yeni baştan düşünmesi gerekiyor bu ikinci aşamada. Bir nevi, salgınla birlikte yaşamayı artık öğrenmek zorundayız. Neden? Mevcut yasaklardan artık sıkıldık da ondan. Ayrıca her yeri tatil ederek, pandemi mücadelesi vermek  sonuç itibariyle sürdürülebilir değil.

    Herkes kendi yaptığı işi bu şartlarda nasıl yapabileceğini düşünsün derken, işe kamu idaresi ile başlamak lazım sanırım. Sosyal mesafe koyma ile zaman kazanırken, kamunun pandemi yönetimi konusunda kapasite inşa etmesine de zaman kazandırmış olduk.

    Şimdi, kimseyi rahatsız etmeden, hasta ve temas takibini nasıl yapacaklarını ve buna dayalı bir bağışıklık haritasını nasıl çıkartacaklarını daha iyi biliyor olmaları gerekiyor artık. Hayatı yeniden başlatabilmek için öncelikle böyle bir veri setine ve analiz kabiliyetine ihtiyaç var sanırım. Ne kadar herkese açık olursa o kadar faydalı elbette. Sonra da yapılan analizlerin kamuoyu önünde şeffaf bir biçimde tartışılabileceği bir mekanizmaya ihtiyaç var. Ancak ondan sonra özel sektörün buna intibakını konuşmak mümkün olabilir. Ancak ondan sonra ekonomiyi aşamalı bir biçimde yoğun bakımdan nasıl çıkartabileceğimizi konuşmaya başlayabiliriz.

     

    Bu köşe yazısı 27.04.2020 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler: COVID-19,
    Yazdır