TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Dublin Büyükelçisi olarak göreve başladığım 1996 Sonbaharında, İrlanda AB dönem başkanlığını yürütmekteydi. AB konularında ülkemize genellikle müzahir olan İrlanda’da, daha uyumlu bir çalışma ortamı içinde olacağımı düşünmekteydim. Nitekim zamanın Başbakanı Tansu Çiller, 1996 Aralık ayında yapılan Konsey toplantısı hitamında, Dublin Kalesinde yapılan toplantıya davet edilmişti.
Ancak Türkiye’nin 1973 yılında Dublin’de Büyükelçilik açmasına karşın, İrlanda’nın ülkemizde temsilciliği yoktu. Öncelikle AB konusundaki desteğini sürdürmesi, ikili ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi ve Türk müteahhitlerine, o sırada İrlanda’nın kullandığı önemli AB alt-yapı fonlarından pay sağlanabilmesi için, Ankara’da bir temsilcilik açması, benim için öncelikli bir hedefti. Bu konuda üst düzey bürokratik yetkililer ile temaslarımdan, temsilcilik açılmasını ilke olarak olumlu yaklaştıkları, ancak o sırada görevde olan Koalisyon Hükümetinden siyasi bir karar alınmasının elzem olduğu anlaşılmaktaydı. Yaptığım temaslarda, İrlanda Başbakanı Bertie Ahern’in (Fianna Fail Partisi) bizzat ağırlığını koyması ve koalisyonun diğer ortağı Başbakan Yardımcısı Mary Harney’den de (Fine Gael Partisi) destek alınmasının zaruri olduğu belirtilmekteydi.
Öncelikle Başbakan Ahern ile yakın bir ilişki geliştirmenin yolunu ararken, yardıma Büyükelçilik şöförümüz Paul yetişti. Ülkede dar bölge seçim sistemi uygulandığı için Başbakan Bertie Ahern’in her Cuma akşamı seçmenleri ile buluşmak üzere bir “Pub”a gittiğini, kendisinin de onun seçmeni olarak orada bulunduğunu söyledi. Bundan sonra dört-beş ay süreyle makam şöförümüz ile birlikte sözkonusu “Pub”ın bir çeşit zorunlu müdavimi oldum. Bu sayede, Başbakan Ahern kişisel düzeyde bir ilişki kurmam mümkün oldu. Başbakan Yardımcısı Mary Harney’i ise, Ankara’da bir Misyon açmalarının, ekonomik ve ticari açılardan yararları konusunda ikna etmek gerekiyordu. Kendisini TUSİAD’ın davetlisi olarak İstanbul’a götürüp, hem bilgilendirme, hem de mükemmel bir ağırlama ile bu engeli de aşmış olduk. Daha sonraki bir Bakanlar Kurulu toplantısında, yeni Misyon açılması öngörülen ülkelerden Meksika ve Norveç elendiğini ve Türkiye üzerinde karar kılındığını öğrendim. Bu gelişme beni oldukça rahatlatmış ve AB ile ilişkilerimiz konusunda mesafe alınması yolunda ümitlendirmişti.
Öte yandan, Türkiye’de Başbakan Başdanışmanı olarak görevli olduğum 1993-1996 yılları arasında da Gümrük Birliği müzakerelerini yürüten ekibin bir parçası olarak, AB Parlamentosu ve ilgili kurumlar nezdinde çeşitli girişimlerde bulunmaktaydık. 1995 yılında Türkiye’nin Gümrük Birliği çabasını desteklemek amacı ile bazı önemli uluslararası tanıtım ve lobicilik şirketleri görevlendirilmişti. Bu firmalarının Genel Koordinatörlüğünü de üstlenmiştim. Bu şekilde AB Parlamentosunun, o sıradaki 600 küsur üyesinin tek, tek profilleri çıkarılmış ve olumlu oy vermelerini sağlayacak gerekli temasları yürütmüştük. Sonuçta, Gümrük Birliği 1995 yılında, bazılarımızın hatırlayacağı gibi Türkçe ve diğer yabancı dillerdeki pankartların gösterilmesi ile Parlamentoda kabul edilmiş, dolayısı ile Ortaklık Konseyi kararı onaylanmış ve 31 Ocak 1995 yılında yürürlüğe girmişti.
Gümrük Birliği müzakereleri ile bu denli ilgilenince haliyle, Dublin’de ülkenin ekonomik çevreleri, önde gelen iş adamları, sendikalar vb. kuruluşlarla yakın ilişki kurmaya çalışmıştım. Bunlardan biri, 1995-2002 yılları arasında İrlanda Merkez Bankası Guvernörü olarak görev yapan (müteveffa) Maurice O’Connell idi. Bu bağlamda, 1997 yılı ortalarındaki bir buluşmamızda AB’nin artık ortak bir para birimine geçmek üzere hazırlık yaptığını söyledi. Kendisinin, ilgili AB yetkililerince görevlendirildiğini, bu amaçla Almanya Merkez Bankası Guvernörü HansTietmeyer ve bir teknik ekip ile paranın tasarımı üzerinde çalıştıklarını belirtmesi çok ilgimi çekti. Söz konusu tasarımı görmemin mümkün olup olmadığını sordum. Nitekim, birkaç buluşma sonrası şimdiki Avro benzeri bir tasarımı benimle paylaştı. Burada ilk dikkatimi çeken şey taslak para çiziminin üstündeki Avrupa haritanın Yunanistan ile son bulması idi. Bu konuyu dile getirdim. Bu bağlamda, Türkiye’nin aday ülke olduğunu, yakın bir tarihte üyelik müzakerelerinin tamamlanması halinde, “ortak paranın” ülkemizi içerecek şekilde yeniden tasarımının önemli maliyetlere yol açacağını düşündüğümü belirttim. Bu savımı mantıklı bulduğunu belirten İrlandalı Guvernör, Frankfurt ile bir sonraki temasında konuyu dile getireceğini kaydetti. Nitekim daha sonraki bir başka buluşmamızda, bugün kullanımda olan ve Türkiye’nin Batı bölgelerini gösteren haritalı yeni Avro’yu göstererek, (ekonomik maliyetler bakımından) yararlı böyle bir öneriyi yaptığım için teşekkür etti.
İrlanda 1999 yılından itibaren milyarlarca Avroluk madeni para basmıştır. Ayrıca Ocak 2002’den itibaren de banknot basımını gerçekleştirmiştir.
Türkiye’nin AB serüveni ise bilinen nedenler ile bugün ki statik haline gelmiştir. Birincil önceliğimiz, Covid-19 salgının ortaya koyabileceği fırsatları da değerlendirerek, Gümrük Birliğinin güncellenmesinin gerçekleşmesine çalışmak olmalıdır.