Arşiv

  • Nisan 2024 (6)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Bir tek YTL değil, neredeyse bütün paralar değerleniyor

    Güven Sak, Dr.30 Kasım 2007 - Okunma Sayısı: 1222

     

    Yeni Türk Lirası (YTL) neredeyse 2001 krizinden beri nominal olarak değerleniyor. İsterseniz bir yol işareti koyarak ifade edelim: YTL, Süreyya Serdengeçti Merkez Bankası Başkanlığı'ndan ayrıldığından beri, kesintisiz, tam beş çeyrektir, nominal olarak değerleniyor. Bunun ekonomimiz üzerine olası etkilerini daha önce tartıştık. Birincisi, istikrar programının hemen başında, görülmesi olağan olan bir durum, Türkiye örneğinde çok uzamış duruyordu. İkincisi, güçlü bir politika çerçevesinin yokluğunda, değeri dışarıdan belirlenen döviz kuru, Türkiye ekonomisinin önümüzdeki dönemdeki yapılanmasını dikte ettirmeye başlıyordu. Üçüncü sonucu ikinciden türetmek mümkün: Türkiye ekonomisi, küresel ekonomiyle hızlı ve son derece kontrolsüz bir biçimde bütünleşiyordu. Bu ifadeyi bu sütunda birkaç yıldır okuyorsunuz zaten. Bütünün parçası olmaya kimsenin itirazı olmamalı ama bütünleşmenin niteliği önemsiz değil. Ama bu süreçte değerlenen tek para YTL değil. Gelişmekte olan ülkelerin büyük bir bölümünde yerli paranın değerlendiği ilginç bir dönemden geçiyoruz. Ülkemiz için bir ekonomi politikası çerçevesi tasarlarken içinde bulunduğumuz, bu, öncekilere asla benzemeyen, zamanın eğilimlerini daha iyi anlamamız gerekiyor.

    Bakın aşağıdaki tabloda bir dizi ülke parasının değerinin 2003'ten 2007'ye nasıl bir seyir izlediğini gösteren bir tablo var. İlk tespit herhalde şöyle olmalı: 2003'ten 2007'ye bütün paralar değerlenmektedir. Ocak 2003'te 100 olan Eylül 2007 itibariyle Türkiye'de 74 olmuştur. Tablodaki ülkelerin ve tabloda yer almayan daha başka birçok ülkenin parası değerlenmektedir. İkinci tespit ise durumu daha iyi ifade etmek için eklenmelidir: Bakın tabloya. Renminbi 100'den 91'e kadar değerlenirken Real 100'den 52'ye değerlenmektedir. Değerlenmenin hızı ülkeden ülkeye değişmektedir.

     

    Dolar kuru ve cari açık oranı (Yüzde)
    Ülke Ocak Eylül Değişim Cari açık/
    2003 2007 yüzde milli gelir
    Macaristan 100 78 21,6 -5,5
    Çek Cum. 100 67 33,2 -4.3
    Çin 100 91 9,3 10,3
    Kore 100 79 21,3 0,7
    Hindistan 100 83 16,9 -2,1
    Brezilya 100 52 47,9 1,2
    Güney Afrika 100 80 19,7 -6,4
    Türkiye 100 74 26,2 -8

    Kaynak: IMF.

    Tabloda yer alan son sütuna bakıldığında vaziyetin aynı Özdemir Asaf'ın şiirindeki gibi olduğu görünmektedir:  "Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu/Birinciliği beyaza verdiler." Burada da cari açık verme yarışında birincilik Türkiye'dedir. Peki, cari işlem açıklarımızın kaynağında YTL'deki değerlenme süreci mi yatmaktadır? Bu soru bizi tabloda yer alan üçüncü malumata götürmektedir. Tamam. Bütün ülke paraları değerlenmektedir. Ama hepsi aynı hızda değerlenmemektedir. Ama acaba Çin'in Renminbisi daha yavaş bir hızla değer kazandığı için mi Çin cari fazla vermektedir? Buna cevabınız evet olabilir. Ancak bu durumda Çek Cumhuriyeti ve Brezilya ile Türkiye'yi karşılaştırmak kafa karıştırıcı olmaktadır. Brezilya Reali ve Çek Korunası YTL'den daha fazla değerlenirken Brezilya cari fazla, Çek Cumhuriyeti ise Türkiye'den daha az cari açık vermektedir. Neden böyle? Bize kalırsa, cari açıkla ülke parasının değeri arasındaki ilişkiye yeniden bakmak gerekmektedir. Yeniden bakarken incelenmesi gereken ise ülke ekonomisinin işleyiş biçimi, sanayinin yapısı olmak durumundadır.

    Vakıa ortadadır: Vakıa ile kavga etmeden izah etmeye çalışmakta yarar vardır. Dikkate alınması gereken temel faktör, bize kalırsa küresel ekonominin dinamikleridir. Öyle görünmektedir ki bir kuvvet bütün gelişmekte olan ülke paralarının değerlenmesini sağlamaktadır. Nominal değerlenme bir tek bizim başımıza gelmemektedir. Memleketimizde belirgin bir anormallik bulunmamaktadır. Ya bu çağın gerçeği olan uluslararası fon akımları her yerde yerli paranın değerlenmesine katkıda bulunmaktadır ya da 1980'lerin serbestleşme politikaları şimdilerde her yerde verimlilik artışlarına yol açmaktadır. Ya da bunlarla beraber başka faktörler de vardır. Ama herkesi etkileyen bir süreç söz konusudur. Bu yukarıdaki tablodan çıkarılması gereken ilk sonuçtur.

    İkinci sonuç da tablodandır: Küresel değerlenme olgusunun önüne geçmek zor olmakla birlikte, değerlenme hızını kontrol edebilmek belki de mümkündür. Yukarıdaki tabloda yer alan rakamların bize düşündürmesi gereken ikinci husus budur.

    Ekonomi politikalarımızın dayanması gereken temeller açısından dikkate alınması gereken üçüncü sonuç ise açıktır. Yerli paranın değerlendiği, işgücü maliyetlerinin küresel anlamda yüksek olduğu bir ülkede, katma değeri artırmak için bir yerel politika çerçevesine ihtiyaç vardır.

    Nedir bu yerel politika çerçevesinden beklenen? Çağımızın belirleyici temel özelliği küreselleşmedir. Küreselleşme sürecinde yerel olan yok olmaz, önemli olan yerelin nasıl bir işlev üstlendiğidir. Küresel işbölümü, Michael Ende'nin romanındaki gibi, bilinmeyen bir merkezde faal, bir "gri adamlar örgütü" tarafından belirlenmemektedir. Küresel işbölümü suyun kendi mecrasını bulması prensibine uygun olarak kendiliğinden biçimlenmektedir. Yerel politika önceliklerinin özü, debisi belli ve sağlığa uygunluğu test edilmiş suya ülke toprakları içinde mecra hazırlamak olmalıdır. Üretimin küresel bir örgütlenme biçimi vardır. Değer zincirlerinden hangisinin, hangi bölümünü içeriye alacağınıza karar verebilirsiniz. İş "mecra" tasarlamaktır. Sanayi politikası çerçevesi önemlidir. Memleketimizde eksik olan budur.

    Ancak böyle yapıldığında, "hesapların ulusal, üretim süreci örgütlenmesinin uluslararası" olmasından kaynaklanan çağdaş problemlerle başa çıkmak mümkün hale gelebilir. Yoksa bu "sonsuz imkânlar çağı"nda işimiz son derece zordur. Saygıyla duyurulur.

     

    Bu köşe yazısı 30.11.2007 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır