Arşiv

  • Mart 2024 (18)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)
  • Nisan 2023 (9)

    Abu Dabi, bankacılık krizinden çıkışı göstermektedir

    Güven Sak, Dr.04 Aralık 2007 - Okunma Sayısı: 1195

     

    Kasım ayını hayırlı bir haberle noktaladık. Bir "memleket fonu" (sovereign wealth fund) Citigroup'a 7.5 milyar ABD Doları tutarında sermaye enjekte etti. Bu operasyonla Birleşik Arap Emirlikleri'nin, Abu Dabi Yatırım Otoritesi, Citigroup hisselerinin yüzde 4,9'unu kontrol eder hale gelecek ve şirketin en büyük ortağı olacak. Bize kalırsa bu operasyon, yüreklere su serpmelidir. Son dönemde fiyatların hızlı artışı sayesinde, petrol üreticisi ülkelerde biriken petro-dolarlar, gelişmiş ülkeler kaynaklı uluslararası bankacılık krizine kısmi bir çıkış yolu sunabilir. Galiba bankacılık krizinde çözüme doğru yeni bir bölüm başlamaktadır. Merak ediyorsanız, devam edebilirsiniz efendim.

    Abu Dabi Yatırım Otoritesi'nin Citigroup'a 7.5 milyar dolarlık sermaye zerk etmesi haberi ne dersler içerir? Birinci tespit şu olmalıdır: Bugün Amerikan bankalarından başlayarak gelişmiş ülke bankalarında gördüğümüz hadise, bizim gibi ülkelerde görmeye alışık olduğumuz türden bir bankacılık krizidir. Bazı bankalar yanlış yatırım yapmışlardır. Şimdi bilançolarına zarar yazmaktadırlar. Ne demiştik daha önce? "Bekleyin. Önce dokuz aylık bilançolar açıklansın. Önce herkes kendi zararını bir değerlendirsin. Sonra herkesin bilançosundaki hasarı piyasa bir bütün olarak değerlendirecektir." Bu aşamaları yaşadık. Yaşamaya devam ediyoruz. Sonuç şudur: Ortada derin bir bilanço hasarı vardır. İlk rakamlar ortaya çıkmıştır. Şimdi sıra bu hasarın ilgili bankaya sermaye ekleyerek telafi edilmesidir. Eğer hasar telafi edilirse banka bilançosunun küçülmesi gerekmez. Bankanın risk iştahındaki azalma kontrollü olur. Bu ne demektir? Hasar telafi edilirse banka kredilerindeki daralma olasılığı azalır. ABD piyasalarındaki daralma daha yumuşak olur. Bu, hepimiz için iyidir.

    26 Kasım'da etrafı saran bu sermaye enjeksiyonu haberi ile ilgili ikinci tespit Citigroup'a eklenen sermayenin niteliği ile ilgilidir. Son dönemde, Çin'in tempolu büyümesi dünyanın dengelerini sarsmıştır. Venezüela'ya Chavez denemesini yaşatan, Putin'i evvelki günkü Rusya Duma seçimlerinden muzaffer çıkaran, Putin'e Sovyet İmparatorluğu'nu yeniden canlandırma hayalleri kurdurtan hep odur. Çin'deki üretim artışının sonucu petrol üreticisi ülkelerde biriken muazzam bir nakit kaynaktır. Geçenlerde hafta sonu Referans'ında yazdığımız "ülke yatırım fonları"nı veya "memleket fonları"nı büyüten etki bir dizi siyasi ve ekonomik sonuca da yol açmaktadır. Habere konu olan Abu Dabi Yatırım Otoritesi'nin 1 trilyon dolarlık bir fonu yönettiği söylenmektedir. Üstelik fonun yıllık getiri oranının da yüzde 10 civarında olduğu iddia edilmektedir. "İddia edilmektedir" diyoruz, çünkü işin aslını bilen yoktur. Otuz yıldır faal olan yatırım otoritesinin hesapları yayımlanmamaktadır.

    İkinci tespit, bize bir genelleme yapma imkânı vermektedir: Citigroup'a eklenen 7.5 milyar dolarlık sermaye aslında petrol üreticisi ülkelerde özellikle son dönemde biriken toplam varlığın yanında devede kulak mertebesinde görünmektedir. Dünün hızlı büyüme dönemi finansal piyasalarda bir dizi aşırılık yaratmış, risk biriktirmiş ve bugün bu riskler bilanço hasarı biçiminde realize olmuş olabilir. Ama dünün hızlı büyüme dönemi aslında sistemin içinde bir panzehir de biriktirmiştir. Gelişmiş ülke bankacılık sistemlerinin yeniden sermayelendirilmesi için ortada bir kaynak kıtlığı filan yoktur.

    Tamam anladık, Abu Dabi Yatırım Otoritesi'nin Citigroup'a eklediği sermaye onun için devede kulak mertebesindedir. Peki, Citigroup'un yarası açısından eklenen bu kaynağın büyüklüğü nasıl değerlendirilmelidir. Aralık ayının ilk günü Bloomberg ekranına düşen bir haber, 7.5 milyar doların Citigroup'un zararı için de devede kulak gibi durduğunu göstermiştir.

    Habere göre Moody's Citigroup'un varlığa dayalı menkul kıymetleri pazarlamak için oluşturduğu portföylerin kredi notunu düşürmeyi düşünüyormuş. Ortadaki borç miktarı 130 milyar dolar civarındaymış. Halbuki Citigroup ödemelerini yapmakta zorlanan bu portföylere daha kasım ayının başında acil bir kaynak aktarmamış mıydı? Acil olarak aktarılan kaynağın tutarını hatırlıyor musunuz? 7.5 milyar dolar değil miydi? 130 milyarlık borç portföyünün toplam değeri 60'lara düşmüyor muydu?

    Gelin birkaç sonuç çıkaralım: Birincisi, hasar rakamları büyüktür. İkincisi, gelişmiş ülke bankalarındaki bilanço hasarının onarımı için dünyada yeterince likit kaynak ve imkân vardır. Abu Dabi operasyonu bize yalnızca imkânı göstermektedir. Üçüncüsü, bilanço hasarını yaratan yöneticilerin ardından, bilanço hasarına seyirci kalan, yönetimi kontrol edemeyen hissedarların da değişmesi son derece normaldir. Önemli olan yeni hissedarın bankaya taze kaynak enjekte etmesidir. Sistemin kendi kendisini onarması mümkün görünmektedir. İlki olmuştur, şimdi sıra ikincisindedir. Dördüncüsü, ABD'de büyümedeki yavaşlamanın daha kontrollü olması açısından, memleket fonlarına karşı ortalığı saran kuşkuların azaltılması önem taşımaktadır. Hatırlayın, Kongre, daha yenilerde, Dubai devlet sermayesinin ABD'de liman alımını engellemişti.

    İMKB'nin yeni başkanı Sayın Hüseyin Erkan'ın İslami finansal enstrümanların geliştirilmesine yönelik açıklaması, yukarıda çizilen çerçeve içinde, son derece olumlu bir biçimde değerlendirilmelidir.

     

    Bu köşe yazısı 04.12.2007 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır