Arşiv

  • Nisan 2024 (12)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Filistin'e bağışla değil, balık tutmayı öğreterek yardım edilir

    Güven Sak, Dr.20 Aralık 2007 - Okunma Sayısı: 1340

    Bir sanayi politikası çerçevesi olarak TOBB-BİS Projesi, Filistin tarafında serbest bölge düzenlemesi yapmak için bazı esneklikler sağlıyor. Bu proje Türkiye'nin bölgedeki ağırlığını da artırır.

    Bu hafta Filistin için önemli haftalardan biriydi. Sonuçları tartışmalı Annapolis zirvesinden sonra, Filistin Bağışçılar Konferansı 1996'dan beri en geniş katılımla bu hafta başında toplandı.

    Yaklaşık 90 ülke uluslararası kuruluş heyeti bu toplantı için Paris'e geldi. Toplantıda Salam Fayyad hükümetinin hazırladığı 2008-2010 Filistin Reform ve Kalkınma Planı için finansman desteği arandı. Bu çerçevede, Filistinliler için 3 yıllık bir sürede kullanılmak üzere yaklaşık olarak 5.6 milyar dolar yardım yapıldı. Gelinen noktanın değerlendirmesi nereden baktığınıza bağlı. Bir yandan, Filistin meselesinin çözümü için ileri yönelik bir adım atılabilmesi için, Filistin halkında ekonomiye ilişkin bir pozitif beklentiler süreci yaratmanın önemine ilişkin, artık İsrail'i de içeren, çok taraflı bir uzlaşmanın olması olumlu. Öte yandan, İsrail meclisine barış yanlısı bir çoğunluk getiren Oslo sürecinin, Filistin meclisinde benzer bir çoğunluğa halen sahip olmaması önemli bir engel olmaya aday gibi görünüyor. İkincinin yarattığı olumsuzluk birincinin önemini gölgelememeli.

    Bu fırsattan istifade, ekimde ilkini yazıp devamını getirmeye söz verdiğimiz bir konuyu ele alalım. Hatırlayacaksınız; 17 Ekim'de "Cumhurbaşkanları 9 saati neden Ankara Forumu'na ayırdı" başlıklı bir yazı yazarak, İsrail, Filistin ve Türkiye cumhurbaşkanlarının hep birlikte 7. toplantısına katıldıkları Ankara Forumu'nun nasıl bir süreç olduğunu anlatmıştık. Ankara Forumu, TOBB, İsrail İmalatçılar Birliği ve de Filistin Odaları Federasyonu'nun bir araya gelerek oluşturdukları bir iş dünyaları arası diyalog mekanizmasıydı. Amaç ise barış sürecinde ilerlemek isteyen ülke liderlerine yardımcı olmak için güven artırıcı adımlar atmaktı. Sivil ve kişisel değil ama kurumsal bir barış girişimi olduğu için de değerliydi.

    Balık tutmayı öğretme

    İşte o yazıda bir "arkası yarın" anonsu da yapmış ve bir dizi soru sormuştuk. Bilmem hâlâ hatırlayanınız var mı? Siz unutsanız da köşenizin yazarı unutmadı. Bugünün konusu, Ankara Forumu'nun Erez Sanayi Bölgesi Projesi'dir, efendim. Gerçi Gazze'de vaziyet nedeniyle şimdi Ankara Forumu, Batı Şeria'daki Tarkumiya Bölgesi'nde paralel bir organize sanayi bölgesi projesi daha geliştirmiş durumda ama kavramsal çerçeve yüzde yüz aynı. Bu nedenle kısaca, ilgili şirketin adıyla, derdimizi TOBB-BİS projesi olarak özetleyelim. "TOBB'u anladık da BİS nedir" diye soranlar için "Barış İçin Sanayi"nin baş harflerini de vurgulayalım. Hükümetimizin 1995'ten beri Filistin Bağışçılar Konferansı'na yaptığı katkıları katlayacak bir öneri ile bu yılki konferansa katılmış olmasını da dikkate alarak, bir "balık tutmayı öğretme" projesi olarak TOBB-BİS'i ele alalım müsaadenizle. Alalım ki ortada bir sürü organize sanayi bölgesi (OSB) geliştirme projesi olduğu halde bunun farkı da anlaşılsın. Projenin koordinatörlüğünü yürüten bir taraflı gözlemciden meseleyi dinlemeye hazır mısınız?

    Önce bilmeyenler için kısa bir özetle başlayalım: Mutasavver Filistin Devleti iki parçadan oluşacak. Gazze ve Batı Şeria'dan. İkisi arasında ileride Erez-Tarkumiya arasında yer altından bir yol planlanıyor. Dolayısıyla TOBB-BİS bugünkü haliyle geçiş noktasının iki tarafında birer OSB inşası fikrine dayanıyor. İleride denizden Ürdün'e bir güney koridoru haline gelebilecek. Ancak daha işin en başındayız. Kavramsal çerçeveyi oturtmaya çalışıyoruz. Hayatın her tür tasarımı şaşkına çevirdiği bir coğrafyadan bahsettiğimizi unutmayalım. "Hah tamam oldu" derken işe yeniden kaç kere başladık? Bu birincisi. Türkiye'nin her iki taraf içinde en fazla müsaadeye mazhar konumunu ise hiç hafife almayalım. (Türkiye'nin bölgedeki ağırlığından kıvanç duymamak mümkün mü?) Bu da ikincisi. Hayatının 3 yılının önemli bir bölümünü oralarda geçiren biri olarak, yazarınız bu iki duyguyu da yakından tanıyor.

    Ekonomi durma noktasında

    Yaklaşık 8 yıl süren Filistin ayaklanmaları (intifadalar) dönemi ile artan terör saldırılarının tetiklediği askeri-polisiye önlemler yalnızca saldırganların yakalanmasına değil, aynı zamanda Filistin'deki iktisadi aktivitenin de durma noktasına gelmesine neden olmuş durumda. Filistin halkının yüzde 65'i bu nedenle yoksulluk sınırının altında yaşıyor. 1999'dan 2006'ya kişi başına milli gelir yaklaşık yüzde 40 küçülerek 1130 dolar seviyesine gerilemiş durumda. Gazze'de 2005 sonrasında bir barış nişanesi olarak İsrailli sahiplerinden devralınarak, işletmeye açılan seralar şimdilerde kapanma tehlikesi ile karşı karşıya. Özellikle Hamas'ın bu yıl Gazze'de yönetime el koymasından sonra durum daha da kötü. Özel üretim ve tüketim ile kamu tüketimi en alt düzeyde. Milli gelir esasen uluslararası bağışların hükümet kanalıyla dağıtımından oluşuyor. Özel iktisadi aktiviteyi öldüren, gelişmesini engelleyen temel faktör ise esasen, İsrail'in "güvenlik" önlemleri ile İsrail Filistin arasındaki ekonomik ilişkileri düzenleyen çerçeve.

    TOBB-BİS'in sağladığı ayrıcalık Filistin için geliştirilecek bir yardım programının Filistinlilere balık tutmayı öğretmesi gerektiğini vurgularken işe başlamamız gereken nokta işte tam burası. Nitekim TOBB-BİS bunlarla ilgileniyor. Bir tek OSB kurmak değil hedef, aslında, Filistin için bir sanayi politikası çerçevesi ortaya koymak. Problemler görünüş olarak farklı ama nitelik itibariyle aynı sanayi politikası tasarımı meseleleri. Beğenirsiniz veya beğenmeyebilirsiniz ama ortada sağlam bir politika demeti var.

    Filistin'de sanayinin gelişmesine iki temel engel var. Bunlardan ilki, "Oslo süreci" çerçevesinde, İsrail ve Filistin arasındaki iktisadi ilişkileri düzenleyen Paris Protokolü. Protokole göre İsrail gümrük ve vergi düzenlemeleri Filistin'i de bağlıyor. Böylece biri gelişmiş, diğeri gelişmekte olan iki ekonomi için benzer bir vergileme rejimi uygulanıyor. Filistin tarafında serbest bölge düzenlemesi yapmak için bir esneklik bulunmuyor. Halbuki bu olayda TOBB-BİS'i operasyonel hale getirmek için böyle bir esneklik gerekiyor.

    İkincisi ise İsrail'in terörü engellemek için devreye koyduğu tedbirler. Sınır geçişlerinin öngörülebilir bir düzene sahip olmaması, yollardaki kontrol noktaları ve Filistin kamyonlarının İsrail içine girmesine engel olan "back-to-back" düzenlemeleri Filistin'de özel sektörün gelişimini engelliyor, iktisadi aktiviteyi daraltıyor. İşte TOBB-BİS projesi İsrail tarafında bu sorunlara çözümler getiriyor. Çözüm getirirken ise İsrail'in güvenlik endişelerini de dikkate alıyor. İsrail Savunma Bakanlığı koordinasyonunda yürütülen görüşmeler Filistin bölgelerinde herhangi bir yerden gelecek kamyonlarla TOBB-BİS tesislerinden gelecek kamyonlar arasında ayırım yapılması gerekliliği üzerine dayanıyor. TOBB-BİS OSB'lerinde, bu nedenle bir dizi güvenlik düzenlemesi yapılıyor.

    Buna ek olarak, OSB'ler sınır bölgesinde kurularak, İsrail'in güçlü lojistik altyapısı ve limanlarından yararlanma amacı da ön plana çıkarılıyor. Sınır bölgesi, OSB içindeki özel, dışındaki Filistinli, sınır kapısındaki İsrailli güvenlik birimleri arasındaki üçlü koordinasyonu da imkân dahiline sokuyor.

    İsrail tarafındaki meseleleri çözmek yetmiyor. Paralel olarak Filistin tarafında da bir dizi düzenlemeye ihtiyaç bulunuyor. Öncelikle buradaki OSB'leri birer serbest bölge olarak düzenlemek gerekiyor. Serbest bölge denildiğinde gerek vergileme rejiminde, gerekse kamu hizmetlerine ulaşmada OSB'yi farklılaştırmak gerekiyor. Türkçe konuşulan, bürokrasi ile ilgili işlemlerin tümünün OSB içinde halledildiği bir yapıya ihtiyaç bulunuyor. Ama bu elbette yeterli değil. Aynı zamanda gerekli işçileri eğitmek için bir meslek yüksekokulu, bölgeye hizmet edecek bir klinik üzerinde de çalışılıyor.

    Türkiye için fırsat doğuyor

    Peki kimler bu OSB'lerde faaliyet gösterebilirler? Elbette her ülkeden her tür yatırımcı. Ancak Türk yatırımcılar için böyle bir yeniden ihracat (reeksport) bölgesinin manasını doğru okumak gerekiyor. Bu bölge ABD-İsrail Serbest Ticaret Anlaşması'na dahil. Bu ne demek? Burada üretilen mallar ABD'ye hiçbir gümrük vergisine tabi olmadan girebiliyor. Önümüzdeki dönemde Amerikan Kongresi'ne gelecek "İmar edilen bölgeler fırsatı" (reconstruction opportunities zones) düzenlemesinden farklı olarak, bu işin bir sınırı da olmayacak. Aynı imkân Arap ülkeleri için de geçerli. Dünya Filistin'e yardım etmek için cömert düzenlemeler yapmaya istekli görünüyor.

    Bağışçılar Konferansı etrafındaki tartışmalar doğru okunursa ortada Filistin'de ekonomik gelişme için bir yol bulunması konusunda bir uzlaşma olduğu görülecektir. Buna cevap bulmak bölgede Türkiye'ye düşer. Bu Türkiye'nin bölgesel ağırlığını artıracak bir imkân olarak görülmelidir. Türkiye, ortadaki bu imkânı, sanayiini yeniden yapılandırırken kullanmalıdır. Yapılan iş öncelikle bizim şirketlerimiz için yararlı olmalı ve bir geçiş dönemi düzenlemesi anlamına gelmelidir. Şirketlerimizin anavatanda güçlenmesine imkân sağlamalıdır. Aynı zamanda, Filistin'in ihtiyacına bir cevap olmalı, Filistinli kardeşlerimize balık tutmayı öğretmeli ve Filistin'de sanayinin gelişmesi, orta sınıfın güçlenmesi için ilk adımı atmalıdır. Bu işi o topraklarda gerçekleştirebilecek Türkiye'den başka güvenilir ve etkin bir "üçüncü taraf" bulmak mümkün değildir. İsrail'in güvenlik endişelerine ise sürdürülebilir bir cevap bulunmalıdır.

    TOBB-BİS projesi ortadaki kocaman bir soruya her tarafın çıkarlarını bağdaştıran (incentive compatible) bir cevap getirdiği için revaçtadır. Bu nedenle üç cumhurbaşkanı Ankara'da bir araya gelmiş ve toplam "540 cumhurbaşkanı dakikası"nı bu işe ayırmışlardır.

    Bu köşe yazısı 20.12.2007 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır